Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İl Emniyet Müdürü Zafer Aktaş’ın yanı sıra tartışmalı makalelerde ismi geçen Sağlık Bakanı Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci ve diğer bakan yardımcılarıyla başhekimlerin oluşturduğu Pandemi Kurulu, dün bir toplantı düzenleyerek koronavirüs salgının İstanbul’daki durumunu değerlendirdi.
Toplantıya çağrılmayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tepki gösterirken, İstanbul Tabip Odası’ndan de sağlıkçılara toplantıda yer verilmemesine ilişkin açıklama geldi.
İstanbul Tabip Odası’ndan yapılan açıklama şöyle:
Dün Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın tweetinden öğrendik: İstanbul’da vaka sayıları Türkiye genelinin yüzde kırkına, Ankara’nın beş katına ulaşmış.
Dün gene Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın tweetinden öğrendik: İstanbul’da Pandemi Kurulu toplanmış, koronavirüs salgınının İstanbul’daki seyrini masaya yatırmış.
Toplantıda kimler varmış?
Hazirûnda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İl Emniyet Müdürü Zafer Aktaş varmış. Aralarında etik dışı, bilim dışı yayınlar konusunda yetenekli Dr. Şuayıp Birinci’nin de olduğu Bakan Yardımcıları, saha koordinatörleri ve başhekimler de masadaymış. Türkiye’nin Wuhan’ı İstanbul’un İl Sağlık Müdürü de huzurdaymış. (Bugünlerde Wuhan’a “Çin’in İstanbul’u” demek daha doğru, aslında.)
Peki kimler yokmuş?
İstanbul halkının açık iradesi ile iki kez seçtiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yokmuş.
Daha bu ay içinde COVİD-19 nedeniyle kaybettiğimiz Dr. Murat Akbaş, Dr. Recep Ali Köseoğlu, Dr. Salih Kanlı, ve onlarla birlikte otuz binden fazla hekimin meslek örgütü İstanbul Tabip Odası yokmuş.
“Tek Sağlık” anlayışıyla her daim birlikte yürüdüğümüz İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Dişhekimleri Odası, İstanbul Veteriner Hekimler Odası yokmuş.
Koronavirüse karşı en ön safta birlikte mücadele ettiğimiz Sağlık ve Sosyal Hizmet alanında örgütlü işçi ve kamu emekçilerinin sendikaları yokmuş.
Bunun adı “Pandemi Kurulu” değil, olsa olsa “Pandomim Kurulu” olur.
O Kurulda pandemiye karşı tedbirler masaya yatırılıp çözümler üretil(e)mez, olsa olsa sessiz tiyatro (Pandomim) oynanır. Sonunda da, dün Sağlık Bakanı’nın yaptığı gibi, sorumluluk vatandaşa atılıp “Salgınla mücadelede, şu an, sizlerin uyacağı tedbirlerden daha güçlü bir silahımız yok. En çetin sınavı kalabalığa karşı vereceğiz.” denir.
Oysa biliyoruz ki:
Koronavirüs pandemisine karşı baştan bu yana eksik, yanlış, tutarsız politikalar uygulayan,
Sağlık meslek örgütlerini, sağlık emek sendikalarını, yerel yönetimleri ısrarla salgına karşı mücadeleden dışlayan,
Dün üç, beş maskeyi dağıtmayı beceremeyip, bugün risk grubunda yer alan milyonlarca yutttaşımızın grip aşısına ulaşabilmesini sağlayamayan ve çare olarak grip aşısını karneye bağlayan,
Binlerce insanımızın öldüğü salgından “başarı hikayesi” çıkarmaya çalışan,
Bütün anlattıkları KOCA bir yalandan ibaret olan,
BU ZİHNİYET’tir.
Ve biliyoruz ki;
Hayatlarımızı tehdit eden sadece 0,06-0,125 mikron çapında, tek zincirli, pozitif polariteli, zarflı bir RNA virüs değildir.
Türkiye’de sürdürülen COVİD-19 pandemisi ile mücadeleyi tehdit eden en önemli unsur demokratik olmayan yönetim zihniyetidir.
En çetin sınavı bu zihniyete karşı vereceğiz!