Celal Eren ÇELİK
Sevgili okurlarımız geçtiğimiz günlerde Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi ile ilgili medyada yer alan haberlerde yapılan bir anket sonucu üniversitede görev yapan akademisyenlerin ezici çoğunluğunun “Mobbinge” maruz kaldıklarını ifade ettikleri ortaya çıkmış ve bu durum kamuoyunda tartışma yaratmıştı.
Ancak Nevşehir Hacıbektaşı Veli Üniversitesi’nde sıkıntı sadece “Mobbing” değil. Aslında akademi camiasının son derece rahatsız olduğu üniversite rektörü “Prof”.Dr. Semih Aktekin’in akademik kariyeri de son derece ciddi soru işaretleri yaratmakta.
Zira Rektör Aktekin rektör olabilmesinin başlıca akademik kriterlerinin hiç bir tanesini yerine getirmediği gibi ,kendisinin “Profesör” unvanını almış olması dahi akademik kriterlere uygun değil ve bu durum jüri heyetinin resmi raporlarına da yansımış durumda…
Şimdi hepinizin “Arkadaş bu kadar da olmaz” dediğinizi duyar gibi oluyorum…
Öyleyse peşrevi daha fazla uzatmadan yazımıza geçelim…
***
Öncelikle tarih yapraklarını biraz geriye sarıyoruz ve 2013 yılına uzanıyoruz…
2013 yılında AKP iktidarı ile gayet yakın ilişkiler geliştiren ve o dönemde Doçent dahi olmayan Semih Aktekin, Milli Eğitim Bakanlığı’na “Danışman” olarak atanır. Ne olduysa Ankara’daki bu “Danışmanlık” günlerinden sonra olur ve Semih Aktekin’in akademik camiadaki jet hızı ile önlenemez yükselişi başlar.
Danışman olduktan jet hızı ile yükselmeye başlayan Semih Aktekin hemen 1 yıl sonra yani 2014 yılında Doçentlik unvanının almaya hak kazanan akabinde üst üste önemli görevlere getirilir…. Önce Yükseköğretim ve Yurtdışı Eğitim Genel Müdürü, ardından Öğretmen Yerleştirme Geliştirme Genel Müdürü olarak atanarak akademik camia içerisindeki en kritik “Bürokratlardan” birisi haline gelir.
Tarih yaprakları 2019’u gösterdiğinde ise Semih Aktekin Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Cumhuriyet Tarihi Anabilim Dalı’na Doçent ve Rektör Danışmanı olarak atanır.
Ancak Semih Bey’in akademik kariyerinde yaşananlar biraz baş döndürücü ve karışık söyleyelim…
***
Şimdi efendim Semih Aktekin 2019 yılının Temmuz ayında Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde Doçent kadrosunu ve Rektör Danışmanı olarak atanmasından sadece 5 ay sonra 26 Aralık 2019 yılında resmi gazetede çıkan ilana göre Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Cumhuriyet Tarihi Anabilim Dalı’na Profesör olarak başvurur.
Şimdi tabii sizler “Arkadaş bak çok yazı yazmaktan kafan karıştı her halde Semih Bey doçentti 5 ayda nasıl profesör olarak başvuru yapsın?” diyor olabilirsiniz ama kafa karışıklığı falan yok evet Semih Aktekin 5 ay önce Doçentken 5 ay içerisinde Profesörlük kadrosuna başvuruda bulunuyor. Bu arada kendisi profesör kadrosuna resmi olarak ne zaman atanıyor diye araştırdık lakin bu konuda en ufak bir bilgi bulunmuyor!
Ama eğer şaşırdıysanız sakın şaşırmayın zira daha yeni başlıyoruz…
2019 yılının Aralık ayında “Profesörlük” için başvuruda bulunup kabul edilen Semih Aktekin aradan sadece 3 ay geçtikten sonra tam olarak 26.03.2020 tarihinde Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü Mazhar Bağlı’nın yerine “Vekaleten” Rektör olarak görevlendiriliyor!
Çok geçmiyor 3 ay sonra da 23 Haziran 2020 Tarih ve 2020/304 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Rektörlük görevine asaleten ataması gerçekleştiriliyor.
Böylece Semih Aktekin 2019 Temmuz-2020 Mart arasında toplamda 10 ay içerisinde doçentlikten,profesörlüğe ve rektörlüğe geçiş yapıyor…
Tabii bazı okurlarımız “Arkadaş amma da kötü niyetlisin,bu işin jürisi var, akademik kriterleri var. Demek ki jüriler onay vermiş, kriterleri yerine getirmiş ki olmuş” diyebilirler amma velakin işin o tarafı da öyle değil…
Biz devam edelim yazmaya…
Şimdi efendim Semih Aktekin Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Lisans mezunu olup “Yüksek Lisans” eğitimini Okul Geliştirme ve Sürekli Mesleki Gelişim alanında yapıyor.Doktorasını ise “Öğretmen Yetiştirme” alanında veriyor.
Ancak gel gelelim Semih Aktekin “Doçentlik” unvanını Tarih alanında alıyor.
Oysa ki lisans,yüksek lisans ve doktorasının bölümü “Eğitim” alanında olan Aktekin’in Aktekin’in, Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü, Sosyal Bilgiler Eğitimi Anabilim Dalı dışında herhangi bir bölüme ve Anabilim Dalı’na atanması mümkün değil. Yani ortada “Kanuna aykırı ve usulsüz” biçimde verilmiş bir unvan var!
Şimdi tabii “Belki de kendisine “Doçentlik Unvanı” veren Hacı Bayramı Veli Üniversitesi’nin “AKADEMİK YÜKSELTİLME ve ATANMA” Yönergesi Doçentlik kriterlerine uyuyordur” diye de düşünebilirsiniz ama iş orada daha beter sarpa sarıyor.
Semih Aktekin’in “Doçentlik” unvanını alması Hacı Bayramı Veli Üniversitesi’nin “AKADEMİK YÜKSELTİLME ve ATANMA” Yönergesi Doçentlik kriterlerine de uymadığı gibi bu üniversitenin de “Doçentlik” alınabilmesi için şart koştuğu kriterler arasında yer alan 2 “Kritik madde” göze çarpıyor.
Bunlardan ilki “Alanıyla ilgili olarak, Yükseköğretim Kurumlarında en az iki yıl eğitim programı
dâhilinde tam zamanlı ders vermiş olmak.”
Diğer dikkat çekici kriter ise “Sosyal alanlarda yapılacak doçent atamalarında SCI/SCI-E/SSCI/AHCI tarafından taranan dergilerde birinci veya ikinci isim/sorumlu yazar olmak koşuluyla bir özgün
tam makale yayımlamış olmak (Editöre mektup, özet, kitap kritiği hariç).
Semih Aktekin ise bu 2 kriteri de yerine getiremeyen bir akademisyen olarak “Doçentlik” unvanı alıyor!
***
Şimdi Semih Aktekin ne zaman bu “Doçentlik” unvanını almıştı, 2019 Mart ayında… Ne zaman Profesör unvanını almıştı peki? Tam 5 ay sonra 26.12.2019 tarihinde…
Peki efendim bu mümkün mü? 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun Profesörlük unvanını düzenleyen 26.
Maddesi’ne göre mümkün değil zira bakın “Profesör” unvanını alabilmenin şartlarını belirleyen o madde ne diyor : ““Doçentlik unvanını aldıktan sonra beş yıl süreyle, açık bulunan profesörlük kadrosu ile ilgili alanında çalışmak”,
“Doçentlik unvanının aldıktan sonra ilgili bilim alanında (Türkiye Cumhuriyeti Tarihi) yayınlar ve çalışmalar yapmış olmak”
Ancak Prof.Dr. Semih Aktekin ne doçent olduktan sonra 5 sene ilgili alanda yani tarih ya da Cumhuriyet Tarihi alanlarında çalışma yapıyor, ne de Cumhuriyet Tarihi alanında hiçbir yayın (makale ve kitap) yapmıyor. Bunlar yetmezmiş gibi üstelik başvuru dosyasında yer alan başlıca başvuru eserinin de (Semih Aktekin (2020), Eğitimde
Uluslararası Arayışlar, Ankara: Hece Yayınları) alanla uzaktan yakından alakası yok.
Ha ama bu başvuru dosyasındaki başlıca eserin Semih Aktekin’in “Dayısı” ile alakası var. “Arkadaş dayısının bu işlerle ne alakası var?” diyecek olursanız hemen söyleyelim; bu profesörlük için başvuru dosyasında olan ancak alanla uzaktan yakından alakası olmayan “Eğitimde Uluslararası Arayışlar” isimli kitabı basan matbaa Semih Aktekin’in dayısı Ömer Faruk Ergezen…
Peki kimdir efendim bu Semih Aktekin’in kitabını basan matbaanın da sahibi olan dayısı Ömer Faruk Ergezen… Ömer Faruk Ergezen, eski AKP’li Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen’in kardeşi…
Yani efendim Semih Aktekin eski AKP’li bakan Zeki Ergezen’in yeğeni…
Bu arada Semih Aktekin’in kitabının basan matbaanın sahibi olan Ömer Faruk Ergezen için matbaa “Çekirdek leblebi” işi…Zira Ömer Faruk Ergezen ve diğer kardeş Haydar Ergezen’in kurdukları EN-SA YAPI AKP döneminde adeta ihya ediliyor ve ihale üzerine ihale alıyor İzmir Alsancak Stadı, Aliağa Cezaevi, Batman Adalet Sarayı, İstanbul Kayabaşı’nda toplu konut inşaatları, Hatay Cezaevi,TOKİ 4000 kişilik Öğrenci Yurdu ihaleleri hep eski AKP’li bakan ve Semih Aktekin’in dayısı olan Zeki Ergezen’in kardeşleri olan Ömer Faruk Ergezen ve Haydar Ergezen’in sahibi olduğu ENSA YAPI isimli şirkete veriliyor.
Tabii bu bu “Dayı-Yeğen” ilişkisi tamamen tesadüf ama biz yazmaya devam edelim….
***
Semih Aktekin “Profesörlük” başvuru dosyasında Tarih Eğitiminde Uluslararası Arayışlar, dayısının matbaasındaki eseri sunuyor demiştik az önce…
Bu eser detaylıca incelendiğinde ilk üç bölümünün Semih Aktekin’in daha önce yayınladığı makalelerin gözden geçirilmiş hali olduğu,Avrupa Tarihçiler Eğitimciler Birliği (EUROCLIO) tarafından çeşitli ülkelerde
düzenlenen çalışmaların sonuç raporlarından oluştuğu görülmekte. Ayrıca kitabın sonunda 18 kaynak gösterilirken, bu kaynaklardan 8 tanesi bizzat Profesör Semih
Aktekin’e aittir. Yani Semih Aktekin kendi yazdığı kitaba kendi yazdığı başka bir makaleyi kaynak gösteriyor!Öte yandan çalışmanın “Önsöz” bölümü 25 sayfa olup Hollanda kökenli bir bilim insanının yaptığı çalışmanın Semih Aktekin tarafından İngilizceden Türkçeye çevirdiği bir bölümden oluşuyor.
Oysa ki “Özgün çalışmalarda” çeviri olamayacağı gibi, bu “Özgün eseri” yazan akademisyenler kendilerine ait bir başka eserden de kes-kopyala-yapıştır tekniği ile kendi makale yahut kitap bölümlerini dahi kullanamazlar. Oysa ki bunların tamamını yapan Semih Aktekin kes/kopyala yapıştır tekniği ile kendi çalışmasını “Özgün eser” içerisinde kullanarak tam anlamıyla bir etik ihlali de gerçekleştirmekte…
Yani “Profesörlük” için Semih Aktekin’in dayısının matbaasında alel acele basılıp,yayınevinin yayınları arasında dahi gözükmeyen bu kitap özgün bir içerik olmadığı gibi ağır etik ihlaller de içermesine rağmen her ne hikmetse tüm bunlar görmezden geliniyor…
Bu arada Semih Aktekin’in Doçentlik unvanını aldığı tarih olan 01.09.2014 ile doçent kadro ilanının
çıktığı 20.07.2019 tarihleri arasında Milli Eğitim Bakanlığında Genel Müdür olarak görev yapmakta. Bunun önemi ise şu: Kendisi bu tarihler arasında bürokrat olarak görev yapan Aktekin’in derse girme şansı olmadığına göre,Aktekin “Profesör” unvanını almak için gerekli olan “Doçent unvanını aldıktan sonra alanında en az beş yıl çalışmış olmak. Bu süre içerisinde yükseköğretim kurumlarında en az iki yarıyıl teorik veya uygulamalı ders vermiş olmak” şartını da yerine getirmiyor…
Yani Semih Aktekin’in tıpkı “Doçentlik” unvanı gibi,”Profesörlük” unvanı da “Kanunsuz ve usulsüz” biçimde verilmiş durumda…
Öte yandan Semih Aktekin’in “Profesörlük” başvurusunu inceleyen jüri üyeleri de yukarıda yazdığımız gerekçeleri dile getirerek Şentekin’e bu unvanın verilmesi hususunda “OLUMSUZ” görüş beyan ediyor,bunu da resmi kayıtlara geçiriyorlar…
İşte bu da o tarihe düşülen notların belgesi:
***
Yani işin özü Semih Aktekin hiç bir şekilde bırakın Rektör olmayı Profesör dahi olamayacak durumdayken 10 ay içerisinde doçentlikten Rektörlüğe uzanan müthiş bir “AKP Dönemi Akademisyeni” portresi ve bir “Jet Hızı İle Yükselme” hikayesi ile karşımıza çıkıyor.
Oysaki Aktekin’in mevcut yayınları ile Türkiye’deki hiçbir Tarih öğretmenliği ya da sosyal bilgiler öğretmenliği anabilim dalında profesör olarak atanamayacağı çünkü doçentlik unvanını aldıktan sonra SSCI ya da Alan indeksinde taranan bir dergide yayınlanmış tek yazarlı makalesinin olmadığı, bu sebeple Edebiyat fakültesinde profesörlük kadrosu çıkarılmış fakat buraya da hukuksuz olarak ataması yapıldığı açık…
Öte yandan alanında en az 2 yıl derse fiilen girmek ve 5 yıl çalışma yapmak gibi son derece önemli kriterlerin de hiç birisini yerine getirmiyor…
Ama işte o hani “Özgün olmayan” kitabını bastırdığı matbaası var ya ve hani o matbaanın sahibi olan “Dayısı”…
Sanırız bu “Jet hızı” ile kanun,yönetmelik takmadan yükselişi o matbaada ve o “Dayıda” aramak lazım…
Aşık Mahzuni boşa yazmamış “Kurban gelir payın yoktur,
Haftan yoktur,ayın yoktur
Ankara’da dayın yoktur,
Mamudo kurban niye doğdun?”