Gazeteci İsmail Saymaz, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili yürütülen yargı süreçlerini anlattı. Buna göre ‘ihaleye fesat karıştırıldı’ denilen olayda İmamoğlu’nun imzası yok. Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı’ya ‘arkadaş’ dediği için de ‘inceleniyor.’
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu dönemde şartları karşılamayan bir firmaya ihale verdiği ve kamu zararı oluşturduğu gerekçesiyle açılan davanın detayları ortaya çıktı.
Halk TV yazarı İsmail Saymaz, bahsi geçen ihalenin altında İmamoğlu’nun imzasının bulunmadığını söyledi:
“(…) İmamoğlu, İstanbul’u kazandıktan bir yıl sonra İBB’de ve eski görev yeri olan Beylikdüzü Belediyesi’nde teftiş başlatıldı. Arandı, tarandı ve nihayet…
2015 yılında Beylikdüzü Belediye Başkanıyken verilen ‘Kültür Merkezlerinde Personel Çalıştırılması ve Kültür Sanat Organizasyonları Hizmet Alım İşi’ ihalesi bulundu.
Şartnameye göre yüklenicinin TURSAB (A) Seyahat Acentası İşletme Belgesi sahibi olması gerekiyordu.
İddia o ki… İhaleyi alan ‘Elapro’ adlı şirket kendi yerine ‘Efege Tur Turizm adına belge verdi. Ve belge işe başlama tarihinden iki ay sonrasına aitti. Sonuçta, evrak yok değil, vardı. Buna rağmen şirkete ceza uygulanmadığı; ihalenin, şartnamede belirtilen niteliklere sahip olmayan bir şirket lehine sonuçlandırıldığı ileri sürülüyor.
Diyelim ki, öyle. İhale, İmamoğlu’nun yakınlarına mı verilmiş? Hayır, bu yönde bir iddia yok. İmamoğlu, ihaleden rant mı elde etmiş? Asla! Hal böyleyken bu, dosyadaki birinci eylem olarak gösteriliyor.
İkinci eylem gelirsek:
Teklif edilen bedelin yüzde 50’sinden az olmamak üzere ihale konusu veya benzer işlere ilişkin iş deneyimi gösteren belgelerin sunulması gerekiyor. Ancak Elapro’nun teklif zarfında belgeye rastlanmadığı öne sürülüyor.
Gel gör ki… Sanık avukatları, Elapro’nun sözleşme ve faturalar sunduğunu belirtiyor. Savcılık ne savunmayı ne de kanıtları görüyor.
İddianamede bu iki işlemin Beylikdüzü Belediyesi’ne ne kadar maddi zarar verdiği belirtilmiyor. Çünkü bir kamu zararı bulunmuyor. Oysa ihaleye fesat karıştırmaktan söz etmek için kamu zararının doğmuş olması gerekiyor.
İddianamede bile ‘bir kişinin cezalandırılabilmesi bakımından kamu kurum veya kuruluşunun ihaleye fesat karıştırma sonucunda zarar gördüğünün tespit edilmesi gerekmektedir’ diye yazıyor.
ASGARİ ÜCRET FARKINI KAMU ZARARI YAPTILAR
Ancak İmamoğlu’nu ihaleye fesat karıştırmakla suçlayabilmek için acınası bir yöntem izleniyor.
Elapro ile imzalanan sözleşmeden üç yıl sonra, 26 Şubat 2019 tarihinde, asgari ücretlere gelen zamlardan ötürü değişen maliyetlerin eklenmesi için ek sözleşme yapılıyor.
Fark ne kadar? Altı üstü 250.086,50 TL! Savcılık, sözleşmenin mahkeme yoluyla olağan üstü koşullara uyarlanması gerekirken, ek sözleşme yapmak suretiyle kamunun zarara uğratıldığını ileri sürüyor.
İMAMOĞLU’NUN İMZASI YOK
İhalesinde İmamoğlu’nun imzası ve onayı var mı? Yok. Ek sözleşmede? O da yok. Zaten İmamoğlu, o tarihte İBB adayıydı.
Avukatı Kemal Polat da İmamoğlu’nun ihalelere ait belgelerde imzasının yer almadığını, belgelerin düzenlenmesinde katkısının olmadığını, talimat verdiğine ya da yönlendirdiğine dair delil bulunmadığını söylüyor.
Buna rağmen savcılık, İmamoğlu’nu evraklarına imza atmadığı ihaleden sorumlu tutuyor.
İddianameden: ‘Kamu kurumunun üst yöneticisi olduğu ve üst yönetici olarak yönetim ve denetim görevini yerine getirmesi gerektiği, görevlerini başkan yardımcıları ile müdürlere devretmiş olsa dahi sorumluluğunun devam edeceği…’
İddianamede İmamoğlu ve altı belediyeci fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek Beylikdüzü Belediyesi’nin 250.086,50 TL fazladan para ödemesine neden olmakla ve ihaleye fesat karıştırmakla suçlanıyor. Yedi sanık hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası isteniyor.
‘ARKADAŞ’ DEDİĞİ İÇİN ‘ÖN İNCELEME’
Bu arada yazıldığı üzere İmamoğlu’na Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı’ya yönelik suç işlemeye tahrik suçundan dava açılmadı. Ön inceleme sürüyor.
Yazıcı, dilekçesinde İmamoğlu’nun, ‘O arkadaş burayı germeye gelmiş. Nezaketsiz. Provokasyona devam ediyor. Kötü söz sahibine aittir’ diyerek, infiale yol açtığını, kalabalığı yönlendirdiğini ileri sürüyor.
Ancak Türkçe’yi sözlük yardımı olmadan anlayanlar bilecektir ki ‘Kötü söz sahibine aittir’ sözüyle kalabalıklar yönlendirilmez, ancak sakinleştirilir.
Aynı dilekçede, ‘Seçilmiş belediye başkanına arkadaş şeklinde hitap etmek dahi başlı başına bir aşağılama sözüdür’ diye yazıyor. Doğrusu, ‘arkadaş’ ifadesinin aşağılama için kullanıldığını ilk kez bu dilekçede okuyorum.”