Karar yazarı İbrahim Kahveci, Türkiye ekonomisi ve seçim tarihiyle ilgili değerlendirmelerde bulunurken “Mevcut yönetim anlayışının devam etmesi halinde bizi 2018 Haziran sonrasından çok ama çok daha büyük sıkıntı bekliyor” dedi.
AKP ve MHP tarafından sıklıkla 18 Haziran 2023’te yapılacağı ifade edilen cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin Kurban Bayramı dolayısıyla başlayacak hareketlilik, okulların tatile girecek olması ve hac dönemi gibi detaylar öne sürülerek 14 Mayıs 2023’e çekilmesi bekleniyor.
Ekonomi yazarı İbrahim Kahveci, söz konusu gerekçelerle ilgili olarak Karar gazetesinde dikkati çeken değerlendirmelerde bulundu ve asıl nedenin, ekonomik sorunlar olduğunu dile getirdi:
“Normalde seçimler 18 Haziran 2023’de yapılacaktı. Bugüne kadar erken seçim çağrılarına ısrarla ve net bir şekilde karşı çıkan iktidar ve ortağı neden şimdi seçimi bir an önce 14 Mayıs 2023’de yapmaya çalışıyor? 1 ay bile dayanacak gücü mü kalmadı? Yoksa mevsim mi; ya da üniversite sınavı mı… Veya başka bir neden mi?
“Ülkelerde seçim önceliği savaşlarda bile önde gelir ve yapılır. Mevsim vs de olamaz… Burada başka bir şeyler var. 24 Haziran 2018 seçimlerini hatırlayın. Seçimden önce dolar kuru 4,60’lardaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Siz bu kardeşinize yetkiyi verin… dolarla faizle nasıl mücadele edilirmiş’ dedikten sonra Ağustos ayında Trabzon’da iş dünyasına bir konuşma daha yaptı” diyen Kahveci, şöyle devam etti:
“Artık seçimler bitmiş ve Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan dolarla nasıl mücadele edileceğini açıklamıştı: ‘Sanayicilerimize sesleniyorum, bankalara saldırarak döviz alma yoluna gitmeyin. Milleti ayakta tutmak sanayicilerin de görevi. Aksi takdirde B ve C planlarımızı devreye sokarız’ demişti.
Seçimden sonra dolarla nasıl mücadele edileceğini B ve C planları ile anlayanlar dövize hücum etmiş ve dolar/TL bir gecede 7,20 liraya çıkmıştı.
Bu sert dalgalanma ile yaşanan sıkıntılı dönemde 2,3 milyon mavi yakalı işini kaybederken toplam istihdam kaybı da 800 bini aşmıştı. Dar tanımlı işsizlik oranı %15’lere dayanırken geniş tanımlı işsizlik ise yüzde 30’ları aşmıştı.
Nitekim 24 Haziran seçimlerinden 9 ay sonra yapılan yerel seçimlerde bu ekonomik tablo kısmen etkisini göstererek, özellikle büyükşehirlerde iktidarın oy kaybına yol açtı yerel yönetimleri kaybettirdi.
Şehir merkezleri ekonomik duruma sert tepki göstermişti.
Hikaye aslında basitti… 2018 yılında da seçimlerin Kasım ayı yerine Haziran ayına alındığını görmüştük.
O günlerde de büyük ekonomik fırtına öncesi seçimlerin yapılmak istendiği tartışılmış ve seçim sonrası bu tartışmanın doğru olduğu anlaşılmıştı.
Acaba bugün de hikaye aynı mı?
BU SEFER BÜYÜK YIKIM
Bu sefer hikaye 2018 yılıyla kıyas kabul edilemez noktada…
Bakınız ekonomik model çoktan iflas etti. İhracat dediler, ithalat patladı; üretim dediler, üretim eksiye düştü; cari fazla dediler, cari açık 10 kat arttı… Yıllık dış açık 110 milyar dolara ve cari açık ise 50 milyar dolara dayandı.
Bu ne demek?
Seçime kadar büyük oranda Putin’in desteği ile bu döviz dengesizliğini kontrol edebiliyoruz. Seçimden sonra hem bu yıllık 50 milyar dolarlık açığı kapatacağız hem de doğalgaz faturası ertelemesi dahil aldığımız dövizlerin bir kısmını geri ödeyeceğiz.
İyi ama kasa eksi 57 milyar dolar yazarken bu dövizleri nasıl ödeyeceğiz?
İki yol var:
1- Tüketimi ve ekonomiyi müthiş şekilde kısarak (yüksek faiz artışı ile) cari fazlaya geçeceğiz (seçim sonrası 2018 gibi) ve döviz artısı vererek işsizliğe katlanıp dış ödemeleri gerçekleştireceğiz… Ya da…
2- Bu seçeneğiz ben yazmayayım…
Kaynak: Karar