Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz, AYM Başkanlığı’na yeniden Zühtü Arslan’ın getirilmesini “İktidar içindeki klikler/ayrışmalar meselesinin yeniden gündeme gelmesi” olarak değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi’nin Başkanlığı için yapılan seçimlerin sonucu belli oldu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevini yürütürken Yargıtay Üyesi seçilen ve hiçbir dosyaya bakmadan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından AYM Üyesi yapılan İrfan Fidan, 5 oy ile seçimleri Zühtü Arslan’a kaybetti. Arslan 8 oy aldı.
“İKTİDAR İÇİNDEKİ KLİKLER YENİDEN GÜNDEMDE”
Arslan yeniden AYM Başkanlığı’na getirilmesini değerlendiren Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz, “Zühtü Arslan’ın Anayasa Mahkemesi başkanlığına geri getirilmesi iktidar içindeki klikler/ayrışmalar meselesini de yeniden gündeme getirdi. Sadakate dayalı sistemde iktidarın kırılganlığı görünür hale geldiğinde, pastadan pay küçüldüğünde sadakat ağları da çözülmeye başlıyor” ifadelerini kullandı.
“PATRONAJ İLİŞKİLERİ ADETA RESMİLEŞMİŞTİR”
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sultanistik rejim karakterleri içeriyor. Patronaj ilişkileri kurumlara sirayet etmiş, adeta resmileşmiştir” diye yazan Korkmaz, ”Sadakate dayalı bu yönetim tarzında devlete yönetenin özel mülkü, kamu kaynaklarına da sadakat ölçüsünde dağıtılan mükafat muamelesi yapılır. Siyasi rekabeti düzenleyen normlar kurumsallığını yitirir, rejim sadakate dayalı ilişki ağlarıyla beslenirse rejimi ayakta tutmak da yöneticinin “Makyavelist” taktiklerine kalıyor. Siyaset bilimci Xavier Marquez’e göre bu taktikler: bağımlılık, suç ortaklığı, ayrıştırma sadakate dayalı bu yönetimlerde bağımlılık devlet kaynaklarının mükafat olarak dağıtılması ile, keyfi atamalar ve azletmeler ile, sık sık değişen pozisyonlar ve tenzili rütbeler ile, örtüşen çıkarlar yaratmakla sağlanıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Korkmaz’ın paylaşımlarının devamında ise şöyle dedi:
“Suç ortaklığı destekçilerin yasadışı yöntemlerle zenginleşmesine izin verilmesi, güvenlik güçlerinin zulüm yapmasına göz yumulması veya güçlü şahsiyetler hakkında bilgi/malzeme toplanmasıyla sağlanabilir. Bir başka deyişle “devletin yozlaşması” ile.
Ayrıştırma çeşitli gruplar tamamen himaye edilemiyorsa aralarında çıkar çatışmaları yaratmakla, yetki ve sorumlulukları çatışan birden fazla grubun oluşturulması ve bunlarla ayrı ayrı kurulan ilişkilerle sağlanır. Yani “iktidarın hizipleşmesi” ile.
Yöneticinin korku ve şüphelerine dayanan bu stratejiler bazen iktisadi krizler, çıkar çatışmaları, elit kesimdeki bölünmeler sebebi ile sürdürülemez hale gelir. Azalan kaynaklar için veya kendini batan gemiden atmak için yarış başlar. Ya da artık kimse suça ortak olmak istemez.”