2024 Yılı Bütçe Görüşmeler bugün TBMM Genel Kurulu’nda başladı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, görüşmeler kapsamında partisi adına bir konuşma yaptı. Özel konuşmasında partisinin bütçeye ret oyu vereceğini söyledi.
Özel’in açıklamaları şöyle:
“Bütçe konuşmaları o günün tartışmalarını barındırır ama tutanakta yer aldığı için geleceğe de söz söylemelilerdir.
Biz Sevr’i yırtıp atıp Lozan’ı imzalayanların yoluyuz. Diğerleri Sevr’i imzalayan yoldur. Biri 6. filo gelince ona karşı direnen solcu öğrencilerin karşısında dikilenlerin yoludur. Bizim yolumuz 6. filoyu denize dökenlerin yoludur. Bizim yolumuz meşrutiyetler ilan eder meclisler kurar, diğer yol 17 Nisan referandumu ile anayasayı askıya alan yoldur.
2009 yılıydı. AKP’nin sayın Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan çıktı ve dedi ki bu millet 200 yıldır istikamette yatıyor. 200 yıl geriye gidince karşımıza sened-i ittifak geldi. tek adamın yetkilerinin ilk kez tartışılması… tek adam rejiminden demokrasiye geçiş konusunda Erdoğan’ın etmeden bir itiraz yaptığını burada kayda geçirmek isterim.
Bugün bu tartışmanın Türk demokrasi tarihi açısından 200 yıllık, dünya demokrasi tarihi açısında 800 yıllık kazanımlardan dramatik bir geri gidişe itiraz olduğunu tespit etmek isterim. Tutanaklar önünde bu itirazı kayda geçirmek isterim ve hatırlatmak isterim ki cumhuriyetin ilk çeyreğinde cumhuriyetin ilk bütçelerini CHP yaptı. CHP’nin cumhuriyetin kurucu kadroları devleti gerçek anlamda güçlendirmenin en temel yolunun güçlü ve milli bir ekonomi yaratmak, toplumun refahını yükseltmek olduğunu gayet iyi biliyorlardı. 1923’te İzmir İktisat Kongresi’ni toplayarak başladılar. Toplumun tüm paydaşlarını kongreye dahil ettiler. Alınan kararlar ışığında ülkede sermayenin çok kıt olmasına rağmen önce ulaşım altyapısını oluşturdular. Temel ihtiyaçların üretimi için fabrikalar, bankalar, ekonomik teşekküller kurdular. İşte bu öngörülü ve kararlı akım dünya ekonomik krizine anında ve doğru tepki verecek erken cumhuriyetin kazanımlarını korumayı başarıyordu. hepimizin ahla gururla söylediği demir ağlarla örülen memleket okuma yazma seferberliği ile her genç yaştan yaratılan nüfus, üretime dayalı bir ekonomi ile ülkemizi hızla kalkındırdı. Türkiye Ekonomisi 15 yılda tam yüzde 196 büyüdü.
Türkiye ekonomi kurucu kadroların feraseti ve öngörüsüyle ülkemiz ikinci Dünya Savaşı’nın dışında kalmayı, bir büyük yıkımdan ve belki toprak kayıplarından ama bir yanda oluşan milli bakiyenin de ortadan kalmasından genç cumhuriyeti koruyordu. Savaş oldu ve savaşın taraflarından askeri olarak kazananlar oldu ama ekonomik yıkım büyüktü. Bu yıkım sırasında birileri hızla kalkınmaya, yaraları sarmaya, sanayileşmeye ve bilime, akılcı kalkınma programlarına sarılırken maalesef o dönemden itibaren artık Türkiye devrimcilik ülkesinin de ruhuyla büyük bir seferberlikle hem iktisadi hem insani hem siyasi hem sosyal alandaki CHP’nin yaptığı devrimlerden ve yaptığı bütçelerden mahrum kalacaktı.
Cumhuriyetin ilk yüzyılının ilk çeyreğindeki bu büyük atılımdan sonra CHP uzun süre tek bütçe yapamayacak tek başına bütçe yapmak, milli ekonomi yaratmak, bu değerleri savunmak, bu anlayışla yol yürüme imkanından mahrum kalacaktı. Cumhuriyetin ilk yüzyılının neredeyse son çeyreğinde Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidardaydı ve parti bu dönemde tek başına iktidarın imkanları ile Türkiye’nin on büyük… Arkadaşlar rica ederim. Bu metinden ve içerikten rahatsız olan Varank’ın bu tavrı takınmasını eski hallerinden hatırlamıyor musunuz? Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet’in ilk yüzyılının ilk 25 yılında ve neredeyse son çeyreğinde neredeyse bütün bütçeleri yaptı. Ve parti bu bütçeleri yaparken özellikle şu hedefi ortaya koyuyordu. Biz Türkiye Cumhuriyeti’ni dünyanın en güçlü 10 ekonomisi içine sokacağız. Üzülerek söylüyorum ki bu bütçe milli ekonomiyi güçlendiren bütçeleri örnek almak yerine son 20 yıldaki yoksullaştıran, işsizleştiren, emeği ucuz iş gücü haline getiren, gelir adaletsizliğini büyüten, enflasyonla mücadele yeterliliği göstermeyen bütçelerin bir tekrarı. Elbette burada kürsüye 14 gün boyunca çıkacak ve bu bütçeyi destekleyecek hatipler olacak. O hatiplerin önemli argümanlarından bir tanesi de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında 21 senede 540 milyar dolar kamu yatırımı yapılmış olması olacak. Matematiksel büyüklüğe baktığınızda çağrıştırdığı ile gerçekten önerilecek bir durum. Türkiye’de 7 bölgeye dağılmış 10 binlerce fabrikanın, büyük atölyelerin, istihdam ve katma değer yaratan, çağ yaratan yatırımların olduğu, ulaşım altyapısının çözüldüğü, hiçbir vatandaşın açlık sırında yaşamadığı, her türlü afete dirençli ketler haline geldiği bir ülke beklenir.
Dünyanın 20 yıl gerisinde teknoloji hamlelerle övünmek yerine yüksek katma değerli, inovasyona dayanan örneğin yerli ve milli çipimizi üretip ihraç edebildiğimiz, tüm ihtiyacımızı kazandığımız bir sürece katkı sağlasaydık keşke. Ama bunların hiçbirisinin ortada olmadığını ve bu bütçenin de böyle bir vizyon taşımadığını hep birlikte görüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi geldiğinde hızla ortaya koyduğu 10 ekonomi içine girmek… Ne zaman? 2023’te. Bütçe konuşuyoruz, 2023’deyiz. Hedef ilk 10 ekonomi içine girmekken bu ülkenin ilk 20 ekonomi içinde tutunmaya çalıştığı bir süreci yaşıyoruz. Türkiye’nin 78. sırada olan kişi başına milli geliri ilk 50’ye taşımayı hedeflerken bugün 78. sıraya gerilediğimizi, burada acımasızca eleştirdikleri ve Türkiye’nin en kötü ekonomi diye ifade ettikleri üçlü koalisyon kişi başı milli gelirde seviyeyi 74’te bırakmışken bu arkadaşlar 78. sıraya gerilettikleri ülkede bugün bütçe sunumu yaptılar. Burada görülen bir gerçek var. 10 yıl önce konan 2023 hedefleri bugün 2053’e hatta belki 2071 yılına referans gösterilecek kadar kendinden de ümidi kesmiş bir iktidarla karşı karşıyayız.
Pandemiyi yaşadık. Bütün dünya pandemi ile büyük bir sağlık tehdidi ile yüzleşti. Bundan sonra da böyle tehditlerin olacağı hatta bu yüzyılın pandemiler yüzyılı olacağını dünyadaki çok sayıda bilim insanının ortaklaştığı bir kabul. Hükümet buna karşı biyoteknoloji ve medikal teknolojiye selektif yatırımlar yapması gerekirdi, yapmadı. Rusya-Ukrayna savaşı büyük bir enerji ve gıda kriziyle karşı karşıya bıraktı. Enerji ve gıda güvenliğine yönelik stratejik yatırımların yapılması beklenirdi, yapılmadı.
10 binlerce yurttaşımızın hayatını kaybettiği bir deprem yaşadık. Bundan ders almak; hızlı, kararlı, bilimsel adımlar atmak gerekirdi. Seçime endeksli bir yüzyıl vardı. Hatay raporunun ortaya koyduğu rakamda depremden etkilenen 10 ilde her 10 kişiden 9’unun barınma sorunuyla karşı karşıya olacağı vardı. Bir yıl içinde evlerine ulaşmak isteyenler bize oy versin diyenlerin oy aldıkları kişilerden 10 kişiden 9’una devlet sözünü yerde bırakarak hepimizi mahcup ettiklerinin de altını çizmek isterim.
“DİRENÇLİ KENTLER İÇİN DOĞRU ADIMLAR ATILMADI”
Dirençli kentler için doğru adımlar atılmadı. Sosyal devleti savunan, yaşam hakkını her alanında sahiplenen bir siyasi parti olarak gıda, sağlık, barınma, enerji krizine çözüm üreten bir bütçeyi görmek, incelemek istedik ama böyle bir bütçe Meclis’e sunulmadı.
2024 bütçesi cumhuriyetin 2. yüzyılının ilk bütçesi olmasının öneminin yanından 6 Şubat yıkımından sonra ilk kez yapılan yıllık bir bütçe olmanın sorumluluğunu da taşımaktadır. Bu bütçe cumhuriyetin ilk yüzyılının ilk çeyreğindeki gibi bir bütçe olsa bizi kıskanan Almanya’nın durumuna benzer bir durumda oluruz. Bakın elimde çok basit bir karşılaştırma var.
VERGİ ÇAĞRISI
Uykunuzu kaçıracak mesele bu vergi sistemidir, bu akşam buna oy vereceksiniz Seçimden önce gelecek dediğiniz gelmeyen, seçim garantisi isteyen ‘ben bilirim’ diyene öyle dersen olmaz diyen, kendi deyimiyle rasyonel işler yapacak olan bakanınız Mehmet Şimşek var ya… Geçtiğimiz hafta vergiyi tabana yaymak lazım dedi. Yüzde 89’unu garibanların yüzde 1’in kodamanların vergi sistemini tabana değil tavana yayma vakti gelmiştir.”