Celal Eren ÇELİK
Evet sevgili dostlar yazı dizimizin ilk iki bölümünde Jeffrey Epstein’in kurduğu karanlık ve girift ilişkiler ağını sizlerle paylaşırken özellikle Boronfman Ailesi ile kurduğu ilişkiye ve küresel Endeavor Networküne dikkat çekmiştik…
Epstein’in Bronfman Ailesi’nin kurduğu ve arka planda Rockefeller ve Rothschilsd Ailelerinin desteklediği bu küresel ağın merkezine nasıl yerleştiğini ve bu küresel network içerisindeki rolünü,bu ağın bağlantılarını,üyelerini,yöneticileri ve “sponsorlarını” serinin 2.bölümünde yazmıştık.Bu ağın nasıl bir nüfuz alanını kontrol ettiğini de yine dün akşamki serinin 2.bölümünde kaleme almıştık…
Yazı dizimizin 2. bölümünü bitirirken dün gece sizlere Endeavor gibi küresel bir ağdan daha da “Karanlık” ve sınırlı sayıda “elit” ismin dahil olabildiği bir başka networkün olduğundan bahsetmiştik…
Evet sizler hazırsanız biz de hazırız ve kaldığımız yerden devam ediyoruz…İ
***
Evet dostlar şimdi sizleri MEGA GRUP ile tanıştıracağız…1991 yılında kurulan Mega Group’un kurucusu Charles Bronfman ve Leslie Wexner…
Leslie Wexner, Victoria Secret iç çamaşırları da dahil olmak üzere pek çok şirketi bünyesinde bulunduran devasa bir holding olan L BRAND’ın multimilyarder sahibi…
Ama Wexner’in en önemli özelliği tüm şirketlerindeki satın almadan, borçlanmaya, personel alımından yeni yatırım yapmaya,nakit para transferinden,gayrimenkul alımına tüm işlerinin yetkisini avukattan vekalet vermek yolu ile tek bir kişiye vermiş olması.
Bingo!O isim ise Jeffrey Epstein! Zira Epstein’in resmi kayıtlara göre müşterisi olarak gözüken tek isim işte L BRAND’ın sahibi Leslie Wexner.
Leslie Wexner ABD kamuoyunda Manhattan’da 1989 tarihinde satın aldığı 13.9 milyon dolarlık malikane ve bu malikanenin içerisine, özellikle de banyosuna koydurduğu gizli kameraların ortaya çıkması ile gündeme gelmişti.
Dünyaca ünlü marka Victoria Secret’in de sahibi olan Wexner’in bugünün değeri ile 60 milyon dolara yakın bir bedelle satın aldığı evde hiçbir zaman 2 aydan fazla kalmamış olması ise bir diğer şaşırtıcı noktaydı.
Wexner’in bu muhteşem malikanesini “ücretsiz” olarak kullanan hatta bazı kaynaklara göre gayrı resmi bir protokolle devralan isim ise Jeffrey Epstein’den başkası değildi!
Wexner’in özellikle dosyamızın önceki bölümlerinde bahsettiğimi Yahudi mafya lideri olan Lensky’nin birlikte çalıştığı için bu isim üzerinden CIA ve MOSSAD ile bağlantıları bulunmaktaydı.
ABD’ de 1920’lerin sonundan 1950’lerin başına kadar çok etkin olan “National Crime Syndicate” isimli bir örgütlenme vardı :”ULUSAL SUÇ SENDİKASI”
Bu organizasyon 1929 yılının Mayıs ayında ABD’nin Atlantic City şehrinde dönemin en önde gelen mafya liderleri olan Lucky Luciano,Al Capone,Benjamin “Bugsy” Siegel,Joe Adonis,Abner Zwillman,Lois Buchalter,Gambino Mafya Ailesi’nin o dönemdeki lideri Vincent Mangano,Frenk Erikson,Frank Scalice, Albert Anastasia’nın katıldığı bir toplantı ile kuruldu.
Bu toplantı ile birlikte birbirinden bağımsız olan ABD içindeki İtalyan,İrlandalı ve Yahudi mafya grupları bir ağ ile “Gevşek Federasyon” şeklinde birbirine bağlandı.
İşte Mayer Lensky de bu ağın bir parçası ve Bronfman Ailesi’nin zengin olmasını sağlayan Kanada’dan kaçak içki getirilip bu suç organizasyonuna satılarak dağıtımının yapılması işinin organizatörüydü.
Bronfman Ailesi bu büyük suç imparatorluğu örgütlenmesi ile çok yakın ilişkiler kurdu. Bu suç imparatorluğunun “silahlı vurucu gücü” olarak ise “MURDER INC.” yani “CİNAYET A.Ş” adı verilen bir yapılanma oluşturuldu.
ULUSAL SUÇ SENDİKASI’nın üyesi olan büyük mafya grupları ve aileleri için “MURDER INC.” ücret karşılığında cinayetler işliyordu. “Murder Inc.” Lois Buchalter ve Albert Anastasia tarafından yönetildi.
Gerek Ulusal Suç Sendikası gerekse onun “vurucu gücü” olan “Murder Inc.”, içerisindeki Yahudi mafya grupları sayesinde ABD siyasetinde etkin olan Yahudi lobileri ile de çok yakın ilişki içerisindeydiler.
Bu durum devletle dirsek teması içerisinde olmalarını da sağlıyordu.
İşte Epstein’in resmi kayıtlardaki tek müşterisi olan Leslie Wexner’in birlikte iş yaptığı Mayer Lensky, 1980’lerin başında ULUSAL SUÇ SENDİKASI’nın başında olan ünlü mafya lideri “Lucky” Luciano’nun önce hapse girip sonra ABD’den sınırdışı edilmesinin ardından ULUSAL SUÇ SENDİKASI’nın başına geçmiş ve en tepedeki konumunu uzun yıllar sürdürmüştü…
Ve aynı Mayer Lensky MEGA GRUP’un MOSSAD ile bağlantısını sağlayan isim ve MOSSAD’ın ünlü ajanı Rafi Eitan ile işbirliği içerisinde.
Eitan ise MOSSAD adına ABD’den hassas elektronik ekipman ve yazılımları ele geçiren isim.
Hem İsrail hem Amerika’da etkili olan ve ana amacı ise Amerika’da İsrail ve Siyonizm yanlısı politikaların ABD resmi politikalarında daha etkin olarak hayata geçmesi olan MEGA GRUP 20 milyarder Yahudi iş adamından meydana geliyordu.
Mega Grup’un en önemli kurucularından bir tanesi ise Robert Maxwell’di.
İngiliz İşçi Partisi milletvekili olarak İngiliz Parlamentosu’na da giren Maxwell 2. Dünya Savaşı sonrasında hem İngiliz istihbarat MI6’ya hem de MOSSAD’ a çalışan bir iş adamıydı.
Medyaya girmesi bizzat MOSSAD tarafından teşvik edilen ve“MİRROR GROUP” yayınlarını satın alması MOSSAD bağlantılı isimler tarafından finanse edilen Maxwell hem MOSSAD için Avrupa’da ve Amerika’da önemli bir propaganda ve algı operasyonu aracı hem de, MOSSAD’ın Avrupa’daki “Gizli operasyonlarının” finansmanını sağlayan isim olmuştu.
Robert Maxwell 1991 yılında “şüpheli bir intihar” sonucu hayatını kaybetti.
Pek çok yazar Maxwell’in içinde bulunduğu mali sıkıntıdan kendisinin kurtarılması için MOSSAD’dan yardım istediği ve bu yardımı alamazsa MOSSAD’ın kendisi üzerinden yaptığı operasyonları ifşa edeceğini belirttiği bir pazarlığa oturduğu için MOSSAD tarafından intihar süsü verilen bir cinayet ile ortadan kaldırıldığını belirtmekte.
Maxwell’in cenaze törenine MOSSAD’ın başında görev yapmış 6 üst düzey istihbaratçının katılması ise MOSSAD-Maxwell ilişkisinin adeta tescili.
Robert Maxwell, Mega Group’un kurucusu olduğu 1991 yılında hayatını kaybetse de kızı Ghislaine Maxwell babasının yerini aldı.
Ve Ghislaine Maxwell’in en önemli özelliği Epstein’a en yakın 1-2 kişiden birisi olmasıydı!
Ve Epstein MEGA GRUP içerisinde Robert Maxwell ile yakın ilişkisini de daha grup kurulmadan çok önce Maxwell’in kızı üzerinden kurmuştu bile.
Mega Grup’un bir başka önemli ismi ise Dünya kozmetik devi Estee Lauder’in sahibi olan Ronald Lauder.
Ronald Lauder ile Edgar ve Charles Bronfman kardeşler ABD’de olduğu kadar İsrail’de de büyük yatırımlara ve çok önemli bağlantılara sahiplerdi.
Ronald Lauder, 1997seçimlerinde Netenyahu’nun şansı zayıf görünürken son 40 yılda Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İsrail, Orta ve Doğu Avrupa’da muhafazakar ve sağ kanat adayları için çalışan Dünya’nın en önemli seçim danışmanlarından birisi olan Arthur Finklestein’ı Netenyahu’nun seçim kampanyasının başına getirdi.
Netenyahu ise seçimi kazanınca bu “iyiliğin” karşılığı olarak İsrail adına Suriye’de George Nader ile birlikte Ronald Lauder’in “Barış elçisi” olarak görev yapmasını kabul etti.
“Barış elçisi” George Nader’e görev verilmesi enteresandı zira Nader, küresel çapta “Paralı asker temin eden” ve terör örgütlerinden diktatörlüklerin paramiliter yapılanmalarına kadar pek çok silahlı organizasyonu sağlayan Neo-Conların ünlü Blackwater şirketinin “Lobicisiydi”!
Tabii Ronald Lauder ismi ile de Epstein’in ilişkisi var ve bu ilişki flood serimizin ilk bölümündeki Epstein ile Clinton arasındaki ilişkileri daha da sıkılaştıran Lynn Forester de Rothschild üzerinden sağlanıyor.
Zira Lynn Forester de Rothschild, Ronald Lauder’in küresel kozmetik devi şirketi Estee Lauder’in yönetim kurulu üyesi.
Hatırlarsanız Genie Energy isimli firmanın Golan Tepeleri’nde yani İarail ile Suriye arasındaki ihtilaflı bölgede sondaj çalışmaları yapmak için yaptığı yatırımlardan ve bu şirket ile Epstein-Lynn Forester de Rothschild’in ilişkilerinden serimizin ilk bölünde bahsetmiştik.
Bu ilişkileri de göz önüne alınca Netenyahu’nun Ronald Lauder’e Suriye için “Barış elçisi” görevini vermesi daha da anlam kazanıyor…
Bu arada Ronald Lauder’in en yakınındaki isimlerden biri olan ve Suriye’de Netenyahu tarafından İsrail adına“Barış elçisi” olarak görevlendirilen George Nader, 2016 yılında Trump ABD başkanlığına aday olduğunda kimse ona şans vermezken Trump’un en büyük destekçisi olan kişiydi.
Öte yandan Ronald Lauder ile ABD Başkanı Donald Trump’un 1970’li yılların başında ikisinin birlikte okuduğu Pennysilvania Üniversitesi’ndeki Warton School’da başlayan oldukça eski bir dostlukları var.
Böylece MEGA GRUP,Donald Trump’u da “ağın” içerisine almakta… Hani Epstein ile Trump bağlantısının nereden geldiğini merak edenler var ya…İşte onların bakacakları yer bu MEGA GROUP yani…
Epstein aynı zamanda İsrail Başbakanlarından Ehud Barak ile de yakın dost.
Ehud Barak ile kendisini tanıştıran ise Şimon Peres. Şimon Peres’in baldızının ise dün yazdığımız Endeavor Global isimli küresel ağ içerisinde Epstein ile sıkı bağlar kurmuş olan MOSSAD ajanı ve iş kadını Orit Gaidiesh olduğunu hatırlatalım. Ki Gaidiesh’in kocası Grenville Byford’un da ABD Derin devleti ile sıkı ilişkileri olan ve MOSSAD adına çalışan, Richard Perle gibi isimler ile bire bir görüşen ve hatta 3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde Recep Tayyip Erdoğan-Perle görüşmesini ayarlayan isim olduğunu da yine dün yazı dizimizin 2. Bölümünde dün gece sizlere aktarmıştık.
Epstein, Ehud Barak’ın seçim kampanyası için iş ortağı Wexner’in vakfı üzerinden İsrail’e 2 milyon dolarlık yardım yapıyor.
Ama Barak ile Epstein arasında ilişki sadece dostluk olarak kalmadı…
İsrail’de Ehud Barak 911 benzeri hizmet sunan Crbyne adlı bir şirket kurarak Yönetim kurulu başkanlığını üstlendi. Ama İsrail’in en önemli gazetelerinden Haartz bu şirketin finansmanının Epstein tarafından sağlandığı ve Epstein’in şirketin fiili ortağı olduğunu ortaya çıkardı!
Yani İsrail’in gelmiş geçmiş en önemli siyasetçilerinden Ehud Barak ile Epstein resmen ortaklık kurmuştu. Tıpkı flood serimizin ilk bölümünde CIA ile ticari ortaklık kurmuş olduğunu ve bu ortaklığın detaylarını yazdığımız gibi…
Yani Epstein sadece CIA ile değil İsral Başbakanlarından Ehud Barak ile de ortaktı!
Epstein ve Barak’ın ortak oldukları bu şirketin en önemli özelliği ise şirketin çok az kişi tarafından bilinen İsrail’in “seçkin ve özel” Askeri istihbarat teşkilatı Birim 8200 yöneticileri tarafından ve İsrail istihbaratının önde gelen isimlerince yönetilmesiydi…
Epstein ve Barak’ın ortak olduğu Crbyne şirketi ayrıca Palantir isimli bir başka şirketin kurucusu. Bu şirket ise Trump’un en büyük bağışçı ve destekçilerinden!
Epstein-Barak-MOSSAD-CIA-Trump el ele yani!
Sadece bununla da sınırlı değil,Trump’un başkan seçildikten sonraki geçiş ekibindeki isimlerden Peter Thiel, Michael Chertoff Crbyne şirketinin Palantir şirketinde görev yapan isimler.
Ayrıca yine Trump’un en önemli bağışçılarından olan New Yorklu emlak kralı Eliot Tawil de Epstein ve Barak’ın şirketi Crbyne’in yönetim kurulunda…
Yani neymiş efenim? Trump’un en yakın ekibi Epstein’in “maaşlı elemanıymış”…Hala işin çocuk tacizi ya da sadece “Küresel bir fuhuş servisi” olayı olduğunu hele hele Epstein’in “Önemli isimlere fuhuş servisi yapan 2.-3.dereceden bir yan rol oyuncusu” olduğunu düşünen yok her halde…
Zaten bizzat Donald Trump ile Epstein’in ilişkisi ve arkadaşlığı 1980’lerin ortasına kadar uzanan bir maziye sahip.
Trump’un 1990’ların ortasında Epstein ile birlikte Palm Beach’te bir partideki samimi pozları ise çoktan medyaya düştü. Trump Epsitein için “Eğlenceli birisi” diyordu…
Jeffrey Epstein’in ölümü sonrasında Dünya medyasın büyük bir bölümü, Türk medyasının ise konu ile ilgilenen tüm yazarları,hemen hemen tamamı Epstein’in kendi özel adasında,ilişkiler ağı içerisinde yer alan ultra zengin ve güçlü isimler ile düzenlediği sex partilerine odaklandı.
Bu partilerde yaşları oldukça küçük genç kızlar ile birlikte olduğu iddia edilen Bill Clinton başta olmak üzere,Prens Andrew,ABD eski Enerji Bakanı Ricardson gibi isimlerin adı bu davada sex skandalı ile birlikte anıldı.
Böylesi bir skandalın yaşanmış olması başlı başına ayrı bir konuyken kendisi zaten geçmişte de cinsel taciz ve küçük yaştaki kız çocuklarına tecavüz suçlamaları ile karşı karşıya kalan ve yaşı küçük kız çocuklarına karşı olan ilgisi bilinen Epstein’in bunu sadece kendi “cinsel sapkınlığını” tatmin için değil, derin ve küresel ilişkiler ağı içerisinde bulunan önemli isimleri bağlantılı olduğu CIA ve MOSSAD’a “mahkum” bırakmak adına şantaj unsuru olarak kullandığı şüphesi, ilişkiler ağına bakınca çok daha net anlaşılmakta.
Zira Epstein’in hayatını değiştiren Bronfman Ailesi’nin kurduğu içki imparatorluğunu inşa ederken en büyük destekçisi olan İsrail ve MOSSAD bağlantılı Mayer Lensky’nin ABD’de FBI’yı kurarak 8 başkan eskiten ve ABD’de “Başkandan güçlü tek adam” olarak nitelenerek 40 yıl boyunca FBI’ın başında kalan Edgar J. Hoover ile bağlantıları sonrasında çok önemli bir “özel arşive” sahip olması Epstein’in de aynı yolu takip etmesini sağlamıştı.
Hoover,ABD Başkanları dahil olmak üzere devlet kademesindeki önemli isimlerin,önemli senatörlerin,iş adamlarının ve hatta mafya liderlerinin yatak odası kasetlerine ve çok “özel” fotoğraflarına sahipti.
Ve kendisine bu özel arşivi sağlamasında en çok yardım eden isimlerden bir tanesi de Bronfman Ailesi’nin yer altındaki “gücü” olan Mayer Lensky’di. Bronfman Ailesi-Lansky-Epstein üçgeninindeki ilişkiler ağını ise çok detaylıca yazdık…
Lensky bu önemli “arşivi” Hoover için sağlarken bir kopya kendisi, bir kopya da MOSSAD için alıyordu. Uzun süren ve giderek daha da iç içe geçen Bronfman Ailesi-Mayer Lensky ilişkisinin belirli bir döneminden sonra Mayer Lensky, elindeki bu çok özel görüntülerden oluşan “arşivin” belirli bir bölümünü Bronfman Ailesi ile de paylaştı.
Bronfman Ailesi bu çok “önemli” arşivi özellikle MEGA GRUP’u kurduktan sonra daha da geliştirdi. Artık ellerinde Dünya’nın en güçlü, en önemli isimlerinin yatak odası görüntüleri bulunuyordu…
Ve Bronfman Ailesi bunu hem MOSSAD ile paylaşıyorlar hem de dostlarının yararına,düşmanlarının ise zararına olacak biçimde “şantaj” malzemesi olarak kullanmaktan çekinmiyorlardı.
İşte Bronfman Ailesi’nin tüm küresel networklerinin merkezinde bulunan, tüm ilişkileri koordine eden John Epstein ailenin kullandığı bu taktiği hem kendisi hem Bronfman Ailesi, hem de bağlantıda olduğu CIA ve MOSSAD için kullandı…
Ve Epstein yazı dizimizin ilk 2 bölümünde anlattığımız üzere İrangete ile girdiği ve her adımında daha da güçlendiği başta CIA ve MOSSAD olmak üzere istihbarat servisleri, Dünya’nın en büyük uyuşturucu ve silah kaçakçıları,Pentagon, Beyaz Saray, İngiliz Kraliyet Ailesi’nin iç içe geçtiği “Küresel karanlık ilişkiler ağının” içerisinde, özel adasında verdiği sex partilerinde aldığı özel görüntüler ile inanılmaz bir güce kavuştu,gücünün zirvesine çıktı.
Bu şantaj gücü Epstein üzerinden MEGA GRUP’un bağlantıda olduğu İsrail gizli servisi ve ABD’de desteklenen siyaset ve iş dünyasındaki isimlere karşısındaki engelleri “tasfiye etmeleri” için servis ediliyordu…
Bu paylaşım MEGA GRUP’a daha fazla siyasal ve ticari güç ve nüfuz olarak geri dönüyordu. Bu şantaj ağı yıllarca Bronfman Ailesinin kurguladığı, Epstein’in ise “Koordine” ettiği küresel networkün en önemli güçlerinden birisi oldu.
Ve çok tabii ki bu özel arşiv ve hatta MOSSAD ve CIA ile dahi paylaşılmayan bazı çok özel görüntüler herkesten önce Rockefeller ve Rothschild Aileleri’ne gidiyor ve onların kasalarına giriyordu
Ancak herşey Epstein’in gün geçtikçe daha da ağırlaşan “Pedofili” takıntısı sonucunda adeta bir sex makinesine dönüşerek, günde en az 3 reşit olmayan kız ile birlikte olmak için kendisine özel bir “ağ” kurması ve saatlik 200-300 dolara birlikte olduğu bu kızların bir başka arkadaşlarını getirmesi halinde ekstra para verdiği adeta bir “saadet zinciri” kurmasından sonra oldu…
Zira Epstein artık kendisini frenleyemiyor ve kendisine “sunulan” kızlardan bazılarına tecavüz ediyor ve bu kızlar para ile susturuluyordu.
Ancak Epstein artık polisin radarındaydı ve hakkında gelen şikayetler “sümenaltı edilemez” boyutlardaydı.Yine de uzunca bir müddet hatırlı dostları bu suçlamalar ve şikayetlerin görülmemesini sağlamışlardı.
Hakkında yapılmayan her işlem, sümenaltı edilen her dosya ise Epstein’in kendisine daha çok güvenmesine yol açıyordu.
Epstein kendisini artık tamamen “Dokunulamaz” olarak görmeye başlamıştı… Ve bu hatası sonunun başlangıcı olacaktı…
Evet sevgili okurlarımız yazı dizimizin 3. bölümünün de burada sonuna geliyoruz…
“FİNALDE” görüşmek üzere…