Bene diagnoscitur, bene curatur[1]
Yakup Eşref Rusçuklu
Algının, olgunun önünde olduğu, gerçeğin silikleştiği, sahtenin kıymete bindiği, yalanın bininin bir para olduğu, doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovmakla kalmayıp üstüne bir de dövdükleri dönemden geçiyoruz.
Tabiri caiz ise at izi it izine karışmış durumda.
Gerçeğe ulaşmak neredeyse imkansız! Sanki hiç uyanamadığımız bir kabusta, içinden çıkamadığımız bir distopyadayız.
Sanal dünyadaki insan beynini uyuşturan, sersemleten kısa videolardan, birkaç satır “etkileşim almaya odaklı” sosyal medya mesajlarından, kendilerine “içerik üretici” sıfatı takarak fenomen olmaya uğraşan aklıevvellerin şımarık dünyasından, anadilini bile düzgünce konuşamayan ergen kız çocuklarının şişirilmiş dudaklarıyla takipçi kasmaya çalıştığı vasattan ama en önemlisi hangi karanlık mahfillerde hazırlandığı belli olmayan bilgi kırıntılarıyla süslenerek sanki doğruymuşçasına “haber” olarak pazarlanan propaganda metinlerinin içinden sıyrılıp kafamızı kaldıralım ve biz buz gibi gerçeği arayalım.
Bundan sonra her ayın bugünü bu köşede sadece ve sadece gerçeğe odaklanacağız.
Çok tık’lanmasak da olur, yeter ki tarihe not düşelim, gazeteciliğin ve yurtseverliğin namusunu kurtaralım; yarın öbür gün birileri çıkıp da neden sustun, neden yazmadın, neden bunları kendine sakladın demesin.
Ankara’nın derin kulislerine bakacağız.
Kimsenin konuşamadığı, konuşmak istemediği ya da karnından konuşarak “söylemiş gibi yaptığı”, meselelerin, perde arkasında dönen dolapların, ince hesapların, kitapların üzerine gideceğiz.
Hadi o zaman başlayalım!
Son dönemin moda tabiriyle Allah utandırmasın.
[1]İyi teşhis etmek, iyi tedavi etmektir.
***
Önümüzde bir yerel seçim var. Başkentte kulisler fokur fokur kaynıyor. Anlatanları tanımasam ve onlara güvenmesem ya yalancı derim ya da deli.
Açıklanan belediye başkan adaylarından bazıları şimdiden ihaleleri dağıtmaya başlamış bile. Özellikle “garanti” olan yerlerde inanılmaz işler dönüyormuş. Bazılarının aday oldukların yerlerdeki müteahhitlerle al takke ver külah pazarlık yaptığı ve hatta bir müteahhidin adı yeni açıklanmış bir adaya Ege’de bir sahil beldesinde yeni yaptığı inşaatların fotoğraflarını gösterip “seç beğen, hangisini istersen ama seçilir seçilmez önce bizim işi hallet” dediği konuşuluyor.
Hallet dediği işin değeri birkaç yüz milyon dolarmış. Kazanırsa, seçimden sonra nasıl halledeceğini hep birlikte göreceğiz.
Sayfa sayfa yazılabilir ama seçimden sonra hangi belediye başkanı kızını İngiltere’de yıllığı 50 bin Sterlin olan bir okula gönderecek, hangi belediye başkanının kayın biraderi yabancı bir peyzaj şirketine ortak olacak, hangi belediye başkanının yakın akrabası İtalya’dan mermer ithalatı işine girecek; bunlara bakmak gerekiyor.
Tezgah şimdiden kurulmuş.
İmar planları, kentsel dönüşüm alanlarının haritaları, kupon arazilerin tapu kayıtları, paravan şirketlerin kuruluş belgeleri havada uçuşuyormuş.
İşin ilginci açıklanmayan il ve ilçelerde kıran kırana bir pazarlık varmış. Aday adayları, genel merkezler ve müteahhitler arasındaki trafik baş döndürücü diyorlar. Özellikle CHP Parti Meclisi’nde tanıdığı olanların, sözü geçenlerin telefonlarının hiç susmadığı söyleniyor.
Kulislerde adı geçen bir iki aday, seçimden önce fena patlayacakmış. Denilen o ki dinlemeye takılmışlar ama Saray, “Şimdilik durun, seçimden önce gerekeni yaparız” demiş. Bunun Özgür Özel’in kulağına gidip gitmediğini bilmiyoruz ama CHP’deki yetkili, etkili bazı isimler meseleyi biliyormuş ve tedirginlermiş. Yani seçimden hemen önce bazı CHP’li adaylara yönelik bir operasyon başlatılırsa şaşırmayalım.
İzmir ise CHP için adeta kanayan bir yara. Seçimden sonra Tunç Soyer’in akçalı işlerinin patlaması ihtimali var. Ucu nereye varır, şimdiden tahmin etmek zor ama ağzı iyi laf yapan ve arasıra TV’lerde de boy gösteren eski CHP milletvekiline kadar uzanması muhtemel diyelim.
***
İYİ Parti’ye kuruluşundan bu yana para desteği veren bazı iş adamı ve müteahhitlerin de Meral Akşener’den artık ciddi ciddi rahatsız olduğu konuşuluyor. Önümüzdeki dönem İYİ Parti’den daha fazla kopuş bekleyebiliriz. Denilen o ki, saray medyası İYİ Parti’yi seçimden önce hırpalayacak bir iki konu başlığını mart ayının başına saklıyormuş. Kalın kalın 12 dosya diyorlar. Ama beklendiği şekliyle Meral Akşener Recep Tayyip Erdoğan’ın dümen suyuna girerse veya en azından bunun sözünü verirse, bu dosyalar doğal olarak rafa kalkacaktır.
* * *
Ankara’da her seçimden önce yabancı büyükelçiliklerin diplomatları arasında “seçim toto” yapılır. Elbette hiçbir diplomat işkembeyi kübradan atmaz. Hepsinin elinde kendi kaynaklarından ve araştırma şirketlerinden aldıkları somut bilgiler, oranlar ve değerlendirmeler bulunur. Türkiye seçim sathı mailine girdikten sonra büyükelçiliklerin siyasi işlerle ilgilenen diplomatları kendi merkezlerini bilgilendirmelerinin yanısıra kanaatlerini de aktarırlar.
Hatta, istemedikleri birinin giderek oy oranını yükselttiğini görürlerse, kendilerince müdahalede bulunurlar. Devletin içinde bulunan herkes bunu bilir, herkes farkındadır.
Mesela, Recep Tayyip Erdoğan biraz geri mi düştü, hemen Batılı bir ülkenin önde gelen isimlerinden biri, Türkiye’deki dinci, milliyetçi kesimin “kanına dokunacak” bir açıklama yapar ya da gizli servislerden biri Kuran yaktırır; Reis de “Eyyyy Almanya, eyyyy Fransa, eyyy Batı” diyerek bunu tepe tepe kullanır, kaçan seçmeni yine etrafında toplayıverir.
Hiç uzağa gitmeye gerek yok, Almanya’nın bir önceki Şansölyesi Angela Merkel, sırf Erdoğan’ın kaybetme ihtimali ortaya çıktı diye Türkiye’ye yönelik ağır eleştirilerin yer aldığı AB İlerleme Raporu’nun açıklanmasını seçim sonrasına erteletmişti.
Diplomasi kulislerinde yıllardır Türkiye’deki seçim sonuçlarına en yakın tahminlerin ABD Büyükelçiliği tarafından yapıldığı konuşulur. Almanya ve İngiltere de ABD’yi izler! ABD, yalnızca 2015’in haziran ayında yapılan seçimlerde sonucu tutturamamış, AKP’nin Meclis çoğunluğunu kaybedecek kadar oyunun düşeceğini hesaplayamamış.
Sonrası malum. Patlamalar, çatlamalar, toplu katliamlar, terör eylemleri derken AKP kasımda seçimi büyük bir farkla alıverdi.
14-28 Mayıs seçimleri öncesinde de Ankara’daki hiçbir büyükelçilik “Kılıçdaroğlu kazanacak” dememiş.
Bunu duyunca çok şaşırdım açıkçası. Çünkü, geçmişteki itibarlarının rantını yiyerek mesleğe devam eden anlı şanlı gazetecilerin alayı Halk TV, Tele 1, KRT gibi kanallarda, Kılıçdaroğlu’nun seçimi açık ara kazanacağını pompalıyorlardı.
Yabancı diplomatların bu isimleri ciddiye aldığını ve önemli bir bölümünün bunların köşe yazılarını referans metinler olarak merkezlerine gönderdiklerini biliyorum.
Açıkçası ellerindeki hangi veriye dayanarak böyle bir tahmin yaptılar, orası şimdilik karanlık. Ama üç aşağı beş yukarı aynı oy oranları ile Erdoğan’ın seçimi ikinci turda alacağı tahmininde bulunmuşlar.
Yabancı büyükelçiliklerin seçimlere yönelik faaliyetleri bunlarla sınır değil. Partilerin iç dengeleri ile de yakınlar ilgileniyorlar.
Mesela ABD’li diplomatlar Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybettikten sonra CHP’nin başından ayrılmayacağını düşünüyorlarmış.
Seçimden hemen sonra CHP içindeki kaynaklarına sormuşlar. Onlar da, “Kemal bey kurultay yapsa bile kaybetmez. Karşısına kolay kolay çıkacak adam bulunmaz. Bulunsa bile delege Kemal beyin gitmesine izin vermez” demişler. ABD’liler de bu görüşleri önemseyip ona göre pozisyon almışlar. Yani, 2028’e kadar CHP’de bir değişim beklemedikleri için dikkatlerini tamamen Kürt siyasetine çevirmişler.
Güç bela gerçekleşen kurultayı Kemal Kılıçdaroğlu kaybedince bunlar yeniden CHP üzerine hesap kitap yapmaya başlamışlar. Şimdi Özgür Özel’in Recep Tayyip Erdoğan karşısında pek fazla şansı olduğunu düşünmüyorlarmış. Ama yerel seçimden sonra CHP için başka dosyaların açılacağı söyleniyor. Bekleyip göreceğiz.
* * *
Irak’ın kuzeyinde üç haftada 21 şehit verdik. İktidar hiç gocunmadan meseleyi iç siyasete çeviriverdi.
Bunun seçmende karşılığı olacağını çok iyi biliyor. Hele CHP’nin DEM Partisi ile utangaç flörtü gündemdeyken, Irak’ın kuzeyinden gelen şehit haberleri Recep Tayyip Erdoğan’ın önüne muhteşem bir siyaset alanı açtı. Şimdi istediği kadar CHP’yi dövebilir. Nasıl olsa milliyetçi seçmen arkasında.
Ama ilginç olan şu ki, üç hafta önce 12 askerin şehit olduğu saldırıdan sonra TSK, Saray’a bölgedeki geçici üs bölgelerinin boşaltılması ya da farklı şekilde tahkim edilmesi yönünde kanaat bildirmiş. Ancak kabul edilmemiş, “Buradan geri adım atarsak, terör sınırlarımız içinde faaliyet alanı bulur” gerekçesi gösterilmiş. İktidarın operasyonun başlamasından itibaren bu gerekçeye yaslandığı biliniyor. Hatta orta ve uzun dönemli stratejik planlamaları da buna göre yapmışlar.
Ancak geçici üs bölgeleri konusunda bazı adımlar atılmazsa, Türkiye şehit vermeye devam edecek. Bu da öyle ya da böyle iktidarın işine yarayacak. Olan yine bu ülkenin çocuklarına oluyor. Siyaset kendi mecrasında devam ediyor.
Önümüzdeki ay farklı konu başlıklarıyla yine burada olacağız.
Hayırlı olsun.
Öbür ayın yazısını şimdiden merak ediyorum. Slm