CHP’nin yeni parti programı cumhuriyetin artık gözden çıkarıldığını, AKP düzeniyle tamamen uzlaşıldığını ilan ediyor. Laiklik tanımından eğitime, tarikatlardan Diyanet’e,ekonomiden sermaye ile olan ilişkilere kadar kadar pek çok başlıkta yapılan değişiklikler “güncelleme”den ziyade bir teslimiyet tablosu çiziyor.
Cumhuriyet Halk Partisi, “İkinci Yüzyıla Çağrı” başlığıyla hazırladığı yeni parti programı taslağını tartışmaya açtı. Ancak 2008 tarihli mevcut program ile 2025 taslağı yan yana getirildiğinde, metinler arasındaki farkın basit bir “dil güncellemesi” olmadığı, CHP’de bir eksen kayması yaşandığı görülüyor.
Özellikle laiklik başlığında yapılan değişiklikler, AKP iktidarının 22 yılda palazlandırdığı gericiliğe karşı bir mücadele hattı örmek yerine bu dönüşüme “özgürlükçü” bir kılıf uydurarak uyumlanma çabasını gözler önüne seriyor. İşte satır satır CHP’nin laiklikten vazgeçişi:
“AYDINLANMA MÜCADELESİ” TERK EDİLİYOR, GERİCİLİKLE MÜCADELEDE “İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ” PARANTEZİNE GERİLENİYOR
2008 programında laiklik, Türkiye Cumhuriyeti’nin “temel taşı” ve “devrimci” bir ilke olarak tanımlanıyor, “aklın özgürleştirilmesi” amacı taşıdığı vurgulanıyordu. Laiklik, dinin siyasallaştırılmasına karşı devletin en önemli savunma mekanizması olarak kodlanmıştı.
2008 programında laiklik, “asla ödün verilemeyecek temel kural” olarak tarif ediliyor ve şu ifadelerle kırmızı çizgi çekiliyordu:
“Laiklik ilkesinin temel amacı aklın özgürleştirilmesidir… Devletin ve kurumlarının, toplumun, hukukun ve eğitimin laik olması, asla ödün veremeyeceğimiz temel kuraldır.”
Ancak 2025 taslağında bu aydınlanmacı ve mücadeleci ton yerini liberal bir “barış” söylemine bırakıyor. Yeni metinde laiklik “inanç özgürlüğünün ve toplumsal barışın güvencesi” olarak tanımlanırken, devletin konumu “bütün inançlara eşit mesafede durmak” şeklinde pasifize ediliyor ve şöyle tanımlanıyor:
“Laiklik, din ve devlet işlerinin ayrılığı ilkesi ve devletin bireyler ve inanç grupları karşısında tarafsız bir konumda bulunmasıdır.”
Bu yaklaşımsa “tarafsızlık” adı altında tarikat ve cemaatlerin örgütlenmesine alan açıyor. 2008’de “siyasetin dini istismar etmesine kesinlikle karşı” olan parti, 2025’te laikliği “yurttaşın inancını siyasetin baskısından koruyan bir özgürlük ilkesi” olarak tanımlayarak, mücadeleyi “bireysel inanç özgürlüğü” parantezine sıkıştırıyor.
Durum öyle vahim ki, Anayasa’nın 24. maddesindeki “Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandıramaz” hükmü dahi, laikliği CHP’nin yeni programından çok daha net tarif ediyor.
Üstelik bu geri çekiliş, bir “temizlik” harekatıyla gerçekleşiyor. Mevcut 2008 programında yer alan ve laikliği bir “kırmızı çizgi” olarak çizen şu ifadeler, yeni taslaktan çıkarılmış durumda:
“Devletin ve kurumlarının, toplumun, hukukun ve eğitimin laik olması, asla ödün veremeyeceğimiz temel kuraldır. Laiklik ilkesinin temel amacı aklın özgürleştirilmesidir. Bu anlayışla, siyasetin dini istismar etmesine kesinlikle karşıdır. Ne dinin siyasallaştırılması ne de siyasetin dinselleştirilmesini kabul etmez. Devletin dini olmaz. Din kamusal alanın değil, özel alanın olgusudur.”
ORTAÇAĞ MİSTİZMİNDE ARANAN “AYDINLIK”
CHP’nin yeni program taslağında yer alan şu ifadeler, partinin ideolojik eksenindeki kaymanın ve kavramsal kargaşanın en net özeti niteliğinde:
“CHP’nin kurucu köklerinden üçüncüsü ise Anadolu Aydınlanması’dır. Bu aydınlanma, yüzyıllar boyunca Anadolu ve Rumeli topraklarında filizlenmiş insan sevgisini, vicdanı ve hoşgörüyü temel alan bir düşünce mirasıdır. Yunus Emre’nin, Mevlana’nın, Hacı Bektaş-ı Veli’nin ve daha nicelerinin insanı merkeze alan öğretileri, CHP’nin halkçı ve kapsayıcı anlayışında yaşamaya devam etmektedir.”
2008 programı Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli’yi “13. yüzyıl Anadolu hümanizması” olarak tanımlıyor ve bunu “özgün ve çağdaş kültür” başlığı altında, toplumsal bir renk ve zenginlik olarak değerlendiriyordu.
2025 programıysa aynı figürleri, altı ok ve sosyal demokrasi ile eşdeğer tutarak partinin “üç ana ideolojik kaynağından biri” seviyesine yükseltiyor.
“İRTİCA” VE “GERİCİLİK” PROGRAM METNİNDEN SİLİNDİ
İki metin arasındaki en çarpıcı farklardan biri, tehdit algısındaki değişimde yatıyor. 2008 programı, “tarikat baskısından” ve cumhuriyete tuzak kuranlardan açıkça bahsederken 2025 taslağında “irtica” ve”gericilik” kavramları tamamen temizlenmiş durumda.
Görüldüğü üzere CHP sözde Atatürkçü, Kemalist,Tam Bağımsızlıkçı ve Kuvayı Milliye yapısını tamamen terk ederek “Bağımlılık ve emperyalizme emirkulu olma” düzleminde AKP ile birebir aynı çizgiye gelmiş durumda. Bu aslında yıllardır devam eden bir savruluş ve siyasal dizayn operasyonunun tam olarak tamamlanarak partinin tamamen fikri manada tasfiye edilmesinin de ilanı.
1 MART TEZKERESEİ HATIRLATMASI PROGRAMDAN ÇIKARTILDI
CHP, AB-ABD-NATO üçgenine ve özellikle de “Amerikancılık” çizgisine o kadar entegre olmuş durumda ki partinin programında yer alan tarihi 1 Mart Tezkeresi “Hatırlatması” bölü dahi programdan çıkartıldı.
Bu yapılırken gerek bu yeni politikanın mimarı Eski Washington Büyükelçisi ve ABD’nin en önemli “Çıkar savunucularından” Namık Tan’ın programın özellikle dış politika bölümüne attığı “Amerikancılık imzası” gerek Utku Çakırözer’in hazırladığı skandal NATO RAPORU ile CHP tam bağımsızlığı değil, ABD ve NATO çıkarlarını koruyacağına yeni programında and içmiş durumda.
,Şimdi dönelim tekrar AKP ile CHP arasında dış politika alanındaki neredeyse birebir benzerlikler içeren program maddelerine…
Tabii AKP’nin kuruluş kodlarında çok daha gelişkin olan tüccarlık/dış politika bağının daha net formüle edilmesi dışında.
Bazı örnekler verelim:
- AKP Programı: Rusya Federasyonu ile Orta Asya ve Kafkasya’da rekabete değil işbirliğine dayanan dostça ilişkiler sürdürecektir. Çin ve Güney Doğu Asya’daki dinamik ekonomilerle ilişkileri çok yönlü olarak ele alacak ve Türkiye ile bu ülkeler arasında daha sıkı ilişkiler geliştirmeye çalışacaktır.
- CHP Program Taslağı: Çok boyutlu dış politika anlayışı çerçevesinde ilişkiler çeşitlendirilecek; Rusya, Çin ve diğer bölge ülkeleriyle dengeli, ulusal çıkar odaklı, eşitlik temelinde ilişkiler yürütülecektir.
- AKP Programı: Kıbrıs sorununun çözümünde adadaki Türk halkının varlığının, kimliğinin ve kendi geleceğini tayin etme hakkının göz ardı edilemeyeceği görüşünde olup çözümün, adada mevcut iki devletin varacağı uzlaşmaya dayanması gerektiğine ve bu sorun çözümlenmeden Kıbrıs Rum kesiminin Avrupa Birliği’ne alınmasının, sorunu daha karmaşık hale getireceğine inanmaktadır.
- CHP Program Taslağı: Cumhuriyet Halk Partisi; Türkiye ile Kıbrıs arasındaki tarihi, kültürel, ekonomik ve sosyal bağlar çerçevesinde KKTC’yi kardeş vatan olarak görmekte; Kıbrıs Türkünün siyasal eşitliğini ve uluslararası hukuktan doğan haklarını savunmaktadır. CHP, Kıbrıs Türk Toplumunun iradesini ve bu iradeye sahip çıkmak için verdikleri varoluş mücadelesini; siyasi aidiyet gözetmeksizin her daim temel alır.
- AKP Programı: Kafkasya’da soğuk savaş dönemi şartlanmaları bir yana bırakılarak işbirliği imkanları aranacaktır. Böylelikle Türkiye, zengin yeraltı ve yer üstü kaynaklarına sahip olan bu bölgenin, Orta Doğu ve Balkanlar’la ekonomik açıdan bütünleşmesine katkıda bulunmaya çalışacaktır. Türkiye’nin Balkan politikasını, bölgedeki ülkelerle tarihi, kültürel ve ekonomik ilişkilerimiz ışığında geliştirecek ve gerekirse yeniden şekillendirecektir.
- CHP Program Taslağı: Orta Doğu, Kafkasya, Karadeniz, Balkanlar, Akdeniz ve Orta Asya bölgelerinin tamamında ülkemizin etkili bir güç olması için aktif bir politika yürütülürken tüm coğrafyalarda siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda ilişkilerimiz derinleştirilecektir.
- AKP Programı: Partimiz, Türkiye’nin İslam ülkeleriyle ilişkilerine özel bir önem vermektedir. Bu nedenle, bir yandan bu ülkelerle ikili işbirliğimizin artırılması, öte yandan İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ), uluslararası alanda daha saygın yer edinebilmesi ve insiyatif alabilen dinamik bir yapıya kavuşturulması için çaba sarf edecektir. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile tarihi, kültürel ve sosyal yakınlığımıza rağmen, Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkilerinde beklentileri karşılayamadığı bir
gerçektir. AK PARTİ, Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerin en ileri noktaya taşınarak bölgenin geniş bir işbirliği alanına dönüştürülmesi için çaba sarf edecektir. - CHP Program Taslağı: Türkiye’nin diplomatik gücünü artırmak için aynı zamanda Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere; Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi çok taraflı uluslararası kuruluşlardaki etkinliği güçlendirilecek ve bu kuruluşların daha etkin çalışmasına öncülük edilecektir.
- AKP Programı: Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının, bulundukları ülkelerdeki haklarının daha fazla korunması için çaba sarf edecek, gerek o ülkelerde gerekse Türkiye’de karşılaştıkları sorunların ortadan kaldırılması için mevcut mekanizmaları daha etkin biçimde işletecek, gerekirse yeni mekanizmalar oluşturacaktır.
- CHP Program Taslağı: Yurtdışında yaşayan yurttaşların ve soydaşların haklarının korunması için gerekli bütün adımlar atılacaktır. Türkiye Cumhuriyeti pasaportunun saygınlığı artırılacak ve vatandaşlarımızın özgürce seyahat hakkı güvence altına alınacaktır.
Meclis’teki partilerin özellikle dış politikada emperyalist ülkelerle kurulan bağımlılık ilişkisini merkeze alan yaklaşımları isimler değişse de hiçbir şekilde değişmiyor. CHP’nin hazırladığı son parti programı taslağı da bunun ispatlarından biri olarak kayıtlara geçmiş durumda.
CHATCPT’YE YAZDIRILMIŞ GİBİ DURAN BİR EKONOMİ BÖLÜMÜ
CHP’nin yeni program taslağının “Kalkınma ve Ekonomi” bölümü, “Arada kamuculuk, planlama, emekçiler sözcüklerinin geçeceği ama özü sermaye dostu, liberal bir metin yaz. Biraz da yeşil dönüşüm, mor dönüşüm, dijital dönüşüm, sürdürülebilirlik gibi trendleri serpiştir” komutuyla ChatGPT’ye yazdırılmış bir metin izlenimi bırakıyor. Son birkaç kalkınma planı dahil olmak üzere AKP iktidarının Orta Vadeli Program, Sanayi Strateji Belgesi, Yeşil Mutabakat Eylem Planı gibi politika dokümanlarıyla ruh olarak örtüşen, ama onlara kıyasla teknik olarak çok daha yüzeysel ve eklektik bir metin ortaya çıkmış.
EMEKÇİ PARTİSİ DİYE BAŞLAYIP SERMAYEYE “İNCELTİLMİŞ EMEK SÖMÜRÜSÜ” MESAJI
CHP’den kamucu ya da klasik denebilecek bir sosyal demokrat program beklemek güç. Programın emekçiler odaklı hazırlanmış olma ihtimali bulunmuyor. Nitekim “Emek Politikaları” bölümü de “Cumhuriyet Halk Partisi, kalkınmanın ve toplumsal refahın yaratıcı gücü olan emeğin ve emekçilerin partisidir. CHP’nin kalkınma anlayışının temelinde emeğin özgürleşmesi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi yer alır” ifadeleriyle başlamasına rağmen devamında “emek verimliliğinin artırılmasından”, “nitelikli işler yaratılması” ve benzeri argümanlarla anaakım iktisadın “daha çok sömürü daha çok refah” diye özetlenebilecek edebiyatıyla emekçilere inceltilmiş sömürü olanakları vaad ediyor.
“Mevcudu sürdürme”, 23 yıllık AKP iktidarının “SERMAYE ADINA” kazanımlarına bağlılık, ekonomi ve kalkınmayla ilgili bölümlerin en güçlü mesajı. Bu mesajı vermeye öyle odaklanılmış ki birtakım ezberlerin üstünkörü tekrarı dışında sermayeye herhangi bir “vizyon” sunmaya pek yer kalmamış.
CHP’nin “Yeni” Program metninde emperyalizmle uyumun altı kuvvetli bir şekilde çiziliyor, ancak orada da “güvenli” sınırlar içinde kalınmış.
Sanayi ve ticaret politikası, yeşil kalkınma gibi başlıklarda uluslararası hakim yaklaşımın dışına çıkılmıyor. Bir dizi kavram altını biraz Türkiyeli doldurma gayretine bile girilmeden basmakalıp bir şekilde kullanılıyor. Örneğin “iklim politikası” çerçevesinden hızlıca bir ezber haline getirilen “adil geçiş” ya da “adil dönüşüm” kavramı kullanılıyor.
Müphem bir fosil yakıt kullanımı yüksek sektörler ifadesi dışında Türkiye’de bu kapsama hangi sektörler giriyor, bunlara yönelik nasıl bir yaklaşım söz konusu, stratejik sektörler, sanayi politikası, ticaret politikası bağlamında bu sektörler nasıl değerlendiriliyor, anlaşılmıyor. Benzer şekilde sermaye düzeninin “yüksek katma değerli, yüksek teknolojili” sektörlere geçiş ezberi tekrar ediliyor, bu noktada da düzen içi hareket alanı bile kullanılmıyor.
Metnin bütününde herhangi bir sermaye kesimini ürkütmeme hassasiyeti çok yüksek.
HİÇ ANLAŞILAMAMIŞ VE ÇARPITILMIŞ BİR “KAMUCULUK” ANLAYIŞI
Stratejik sektörlerde kamunun etkinliğinin artırılacağı vurgulanıyor. Üç eksende stratejik sektör tanımı yapılıyor: Temel hakların korunması, yaşamsal sektörler, verimlilik ve insana yakışır işler yaratılması. Bu başlıklar altında bazı sektörler ima edilmekle birlikte çok rahat daha somut sektör spesifikasyonu yapılıp hedefler konulabilecekken çok soyut ifadelerle, özellikle de mevcut durumdaki felaketlerin (barınma, sağlık, eğitim, enerji, tarım ve gıda) giderilmesine neredeyse hiç işaret edilmeden geçiliyor.
Yeni özelleştirmeler yapılmayacağı, kamu-özel işbirliği modelinde Hazine garantisi verilmeyeceği gibi rötuşlar vaad edilse de şaibeli ve tartışmalı olan uygulamaları düzeltme, sınırlı da olsa devletleştirme boyutuna girmemeye özen gösteriliyor.
İlgili bölümlerde serbest piyasanın dinamiklerinin çalıştırılması, rekabetçiliğin önünün açılması, tekelleşmenin bu bağlamda önlenmesi vb vurgular fazlasıyla kuvvetli.
İLGİLİ HABER LİNKİ:
DİP DALGA HAREKETİ VE KURACAĞI YENİ PARTİNİN “ALTERNATİF EKONOMİ POLİTİKASI”
https://haberalternatif.com/buyuk-degisim-ve-donusum-projesi-nasil-yapacagiz-ekonomi/
DİP DALGA HAREKETİ VE MİLLİYETÇİ DEMOKRATİK SOL PERSPEKTİF YİNE HAKLI ÇIKTI
CHP’nin gerçek manada tasfiye edilişinin resmi ilanı olan bu “Yeni Program Metni” aslında daha kimse CHP’yi bu konularda eleştirmezken CHP ile AKP’nin aslında birbirinden farkı olmayan 2 parti olduığunu açıkça ifade ederek,CHP’deki asli sıkıntının eksen kayması,tam bağımsızlık,anti-emperyalizm ve Kemalist kurucu felsefeden koparak ideolojik bir savruluş ile emperyalist güç odakları tarafından dizayn edilen bir yapı olması olduğunu belirten,CHP’nin artık Atatürk’ün partisi ve kurucu değerler ile, halkçılık ve emekçi yığınların partisi olmadığı gerçeği ile yüzleşilmesi ve CHP’nin AKP ile uzlaşmış İŞBİRLİKÇİ siyasal bir yapı olduığunu belirten DİP DALGA HAREKETİ ve Milliyetçi Demokratik Sol ideolojik perspektifin haklılığının tescili oldu.










