TEMA Vakfı’nın yaptığı çalışmaya göre Uşak’ın yüzde 80’i dördüncü grup (altın, gümüş, nikel vb.) madenlere ruhsatlandırılmış durumda. Yine TEMA’nın daha önce yaptığı başka bir çalışmaya göre benzer bir durum Kütahya için de geçerli, kentin yüzde 91’i madenlere ruhsatlandırılmış.
Anadolu Export’un geçtiğimiz hafta bakanlığa yaptığı başvurunun ardından Artı Gerçek’in görüştüğü AKP’li Uşak Belediye Başkanı Mehmet Çakın, Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura ve TEMA Uşak İl Temsilcisi Prof. Dr. Barış Metin, madenin açılmasıyla birlikte oldukça geniş bir alanın susuz kalacağını söyledi.
‘DANIŞTAY’IN İPTAL ETTİĞİ ÇED’İ BAKANLIK YENİDEN KABUL ETTİ’
İç Ege’nin iki kenti olan Kütahya ve Uşak’ta Anadolu Export ilk defa 2013 yılında maden açma sürecini başlattı. 10 yıl önce herhangi bir izne tabii olmadan faaliyet sürdürmek isteyen şirket, bölgeyi 25 hektardan küçük birden fazla alana böldü. Böylelikle mevzuat gereği Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerine başvurmak zorunda kalmadı. Şirket, ÇED’e tabii olmadan yürüttüğü çalışmayı tamamlayınca, 2017 yılında 500 hektarlık alanda işletme ruhsatına başvurdu. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, şirketin hazırladığı dosyaya ‘ÇED olumlu’ raporu verdi.
2019 yılına kadar her iki şehir de çeşitli protestolarla Anadolu Export’a verilen izinlere tepki gösterdi. Ardından Murat Dağı’nı çevreleyen köylerin neredeyse tamamıyla birlikte çevreciler, bakanlığı dava etti. Süreçte taraf olan AKP’li Uşak Belediyesi de madenin açılmaması yönünde görüş beyan etti.
Kütahya İdare Mahkemesi’nde görülen davada hâkim, bilirkişi raporlarını da dikkate alarak ÇED raporunun iptaline hükmetti. Yerel mahkemenin kararına itiraz edilince süreç Danıştay 6’ıncı Dairesi’nde devam etti. Davalıların taleplerini reddeden Danıştay, ‘ÇED olumlu’ raporunun iptali yönündeki kararın doğru olduğuna hükmederek üçüncü itiraz yollarının da kapalı olduğunu belirtti.
Aradan geçen birkaç yılda şirket iptal edilen ÇED başvurusunu revize ederek bakanlığa yeni bir başvuruda bulundu. Başvuruyu kabul eden bakanlık, dosyayı askıya çıkardı.
Yine aynı geniş çevre madene karşı ortak direnç geliştiriyor. Murat Dağı Yok Olmasın Platformu’nun sözcüsü Funda Öz Akcura, bakanlığın yasalara aykırı adımlar attığını söylerken ekliyor: “2022’de ÇED dosyasında revize yapıldı. Mahkeme kararlarına bakarak, iyi hesaplama yapamadıklarını söyleyip, siyanürlü ayrıştırma yapmaktan vazgeçtiklerini ifade ettiler. Yasalara göre Danıştay kararıyla iptal edilmiş bir ÇED dosyasıyla başvuru yapılamıyor. Ancak Çevre Bakanlığı, içeriğinden siyanürlü ayrıştırmanın çıkarıldığı ÇED raporunu kabul etti.”
‘BELEDİYELER DE MADENE İSTEMİYOR’
Yapılan incelemelere göre Murat Dağı yeraltı su potansiyeliyle 500 kilometrelik bir alanı doğrudan besliyor. Murat Dağı’ndaki suyun hayati olduğunu anlatan Akcura, dağdan beslenen kentlerin itirazcı olduğunu aktarıyor:
“Eskişehir ve ilçesi Tepebaşı Belediyesi, Su Kanalizasyon İşleri, Gediz Belediyesi ve Uşak Belediyesi’yle birlikte itiraz dilekçelerini verdik. İzmir Büyükşehir Belediyesi de itiraz dilekçesini bugünlerde verecek. Yalnızca belediyeler değil, bölge köylerinin muhtarları da itiraz dilekçeleri topluyor.”
AKP’Lİ BAŞKAN: ‘GEREKİRSE MADENE DAVA AÇACAĞIZ’
2019 yılında da madene karşı tepkisini gösteren Uşak Belediyesi’nin aradan geçen sürede tavrı değişmedi. Maden sürecinin başlamasına ilişkin Artı Gerçek’e konuşan Uşak Belediyesi Belediye Başkanı Mehmet Çakın, “Madene karşı tutumumuz aynen devam ediyor. Gerekli girişimleri yapıyoruz. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na itirazımızı gönderdik. Eğer icap ederse dava açıp yasal süreci başlatacağız. Konuyla ilgili ilerleyen günlerde daha detaylı açıklamaları yapacağız” diyor.
5 YIL BOYUNCA HER AY 26 GÜN 7 TON DİNAMİT PATLATILACAK
Murat Dağı’nda madenin açılmasıyla birlikte hangi risklerin oluşacağını pekiştirmek için tekrar Akcura’ya dönüyoruz. Siyanürlü cevher ayrıştırma kısmının en ‘masum’ mesele olduğunu aktaran Akcura, su kaynaklarından ve deprem riskinden bahsediyor:
“Murat Dağı’ndaki su kaynakları yok olacak. Kütahya birinci derece deprem bölgesi ve şirket bölgede patlatma yapacak. Yeraltı sularını yok edecekler. Şirket, hazırladığı dosyada ilk 5 yılda 40 ile 98 metre derinliğe ineceğini, 5 yıl boyunca beş ayrı ocakta her ayın 26 günü, her gün 7 ton dinamit patlatacağını ifade ediyor. ‘Biz bölgede rezerv zenginleştirme için araştırmalarımıza devam ediyoruz. 5’inci yılın sonunda bu işleme devam etmek için gerekli izinleri alacağız’ diyorlar. Demek ki önümüzdeki birkaç 5 yıl daha süreç devam edecek. Bunların aradığı metal yerin 300-400 metre altında. Bunu ilk ÇED dosyasından biliyoruz. Patlatmalar yapıldığında, su kaynaklarını besleyen yeraltı kaynakları artık olmayacak. Maden sahası hem Kütahya’nın hem Uşak’ın köylerinin su kaynaklarının tam ortasında yer alıyor. Su ortadan kalkarsa bu köylerin varlık nedeni de yok olmuş olur.”
166 HEKTARDA 212 BİN AĞAÇ KESECEKLER, RUHSAT SAHASI 1300 HEKTAR
Yalnızca su kaynakları değil, madenle birlikte bölgede yüzbinlerce ağaç kesilecek, orman niteliği yok olacak. Şirketin 415 hektarlık alandaki ikinci başvurusunda ilk etapta faaliyet yürüteceği alanın büyüklüğü 166 hektar ve yalnızca bu bölgede 212 bin ağacın kesileceği belirtiliyor. Bu alanın 369 hektarı ormanlık alanlardan oluşuyor. Toplam ruhsat sahasının büyüklüğü ise 1300 hektar. Akcura, bu bilgilere bakarak, “Peki burada kaç 212 bin ağaç kesilecek düşünün” diyor.
‘NE YAPARSAK YAPALIM YERALTI SULARINA AĞIR METAK SIZMASINI ENGELLEYEMEYİZ’
Şirket ilk ÇED dosyasında neden revizeye gittiğinden bahsederken, ilk ÇED dosyasında 2 bin 100 ağaç kesileceğini söylemişti. Yeni başvuru dosyasında yapılan araştırmalar ile yanlış hesaplama yapıldığını ve 200 binden fazla ağacı kesecekleri bilgisi yer alıyor. Ayrıca, çapı 30 cm altındaki ağaçları, dağınık ormanlar da hesaba katılmamış. Akcura, maden tehlikesinin çok boyutlu olduğunu belirtiyor:
“Sadece 37 hektarlık alana 100 milyon ton pasa yığacaklar. Bölgenin deprem bölgesi olduğunu yeteri kadar algılayamadıklarını, siyanürlü zenginleştirme yapılmış olsaydı eko sisteme geri dönüşü olmaz zarar vereceklerini söylüyorlar. Şimdi de siyanürlü ayrıştırma yapmayacaklarını henüz yerinin belirlenmediği bir bölgede yapacaklarını ifade ediyorlar. Daha önemlisi ‘Hangi önlemleri alırsam alayım, bu pasa sahasından yeraltı sularına bu ağır metallerin sızmasını engelleyemem’ diyorlar.”
Şirket ÇED dosyasının her iki sayfasından birinde Uşak’ta işlem yapılmayacağını ve muhataplığın olmadığının ifade edildiğini söyleyen Akcura, Murat Dağı’ndaki madenden etkilenecek her kentin muhatap olduğunu kaydediyor.
‘15 MİLYON İNSANIN YAŞAMI DOĞRUDAN ETKİLENİYOR’
TEMA Vakfı Uşak İl Temsilcisi Prof. Dr. Barış Metin ise Uşak’ın her tarafının madenlerle sarıldığını anlatarak vakıf olarak yaptıkları çalışmadan bahsediyor:
“Vakıf olarak bir çalışmamız var. Murat Dağı’nın her türlü madenden arındırılmasını istiyoruz. Burası 15 milyon insanın yaşamını doğrudan etkileyen ve bu insanlara su sağlayan bir yer. Ayrıca sayısız canlının yaşam alanını oluştururken, endemik türlere ev sahipliği yapıyor. Murat Dağı’nın çok zengin bir yeraltı su kaynağı vardır. Dolayısıyla dinamitli patlatma yapılırsa Uşak’ın su arzı sağlanamaz. Uşak Belediyesi geçen yıl kuraklık nedeniyle sondaj yaparak su temin etmişti. Murat Dağı’ndaki su potansiyeli yok olduğunda, Porsuk, Menderes, Gediz ve Susurluk havzasında yaşayan milyonlarca insan susuz kalabilir, bu cinayettir.”