Celal Eren ÇELİK
Türkiye’nin gündeminde son 3 gündür Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi sonrasında yandaş gazeteciler ile çektirdiği fotoğraf var. İmamoğlu bu fotoğrafta oldukça mutlu gözüküyor gözükmesine ama fotoğrafın sosyal medyaya düşmesi ile birlikte yükselen büyük tepki dalgası kendisini hiç de mutlu etmedi doğal olarak.
Zaten bu “Mutsuzluk” haleti ruhiyesi Ekrem İmamoğlu’nun sinirlerini daha da bozup daha agresif hale gelmesine sebep olurken kendisi bir de tepki gösteren milyonlarca seçmeni için “Vız gelir tırıs gider” dedi,üzerine yetmezmiş gibi bu gezilerin aynı ekiple devam edeceğini hatta bu ekibe Abdülkadir Selvi’nin de ekleneceğini açıkladı.
Tüm bunlar İmamoğlu’nun seçmen kitlesini adeta çıldırtma noktasına getirirken tsunami etkisi yaratan tepkiler karşısında kendisini “Durumu toparlama” zorunluluğunda hisseden İmamoğlu ise “Sadece vız gelir tırıs gider” sözlerinden dolayı özür dilerken bunun dışında “Tüm eylemlerinin arkasında” olduğunu söyleyerek “Özrü kabahatinden büyük” açıklamalar serisine devam ediyordu.
İmamoğlu’nun yaptığı konuşmada “Bir fotoğraf karesi ile…” diyerek olayı fotoğrafa indirgemesi bilinçli miydi, yoksa şahsına yönelen büyük tepki sonrasındaki agresif ruh halinin bir tezahürü müydü bilinmez ama kesin olan tek bir gerçeklik var ki o da olayın ve tepkilerin asli kaynağının o fotoğrafta yer alan yandaş gazetecilerden çok çok ötede bir sosyolojik alt metni olduğudur.
***
Türkiye’de başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere muhalefet partileri son 10 yıllarını AKP karşısında başarılı olabilmek için “AKP’ye benzemek” olarak adlandırabileceğimiz bir saçma fikriyat üzerine bina ederek geçirdiler.
Özellikle de CHP özelinden ele alınacak olursa partinin söylemlerinin sağcılaştırılması yeterli gelmedi daha da ileri gidilerek parti kendi tabanını kaybetmek uğruna “Yapmacık” bir “Muhafazakar övücü” strateji benimsedi. Bu strateji gereği Mehmet Bekaraoğulları partiye kadın kotasından PM üyesi,Genel Başkan Yardımcısı yapıldı, bu strateji gereği Müslüman Kardeşler hayranı “Ben ömrümü CHP ile mücadeleye adadım” diyen Ahmet Davutoğlu ile, AKP’nin çok değil 3-5 sene öncesinde kadar en gözde ismi olan Ali Babacan ile “Dost” olundu, bu strateji gereği 6 ok bir kenara bırakıldı Şeyh Sait’in torunu vekil adayı yapıldı,bu strateji gereği “Bu ülkeye Saidi Nursi modeli gerekli” diyen bir genel başkana sahip DP “6’LI MASA”ya dahil edildi.
Oysa yapılan anketler gösteriyor ki CHP’nin bu “Çakma muhafazakarlık” stratejisinin, ” Sağa ve özellikle de muhafazakar kesime açılma” stratejisinin halkta zerre kadar bir karşılığı yok. AKP’den kopan %10-13 bandında seçmen bu “Çakma muhafazakarlık” saçmalığı nedeni ile CHP’ye gelmediği gibi Erdoğan’a yeniden oy vermeye çok daha yakın olduğunu ifade ediyor. Zaten 2018 seçimlerinde %22 oy alan partinin tüm uygun şartlara rağmen oyunu ancak %25’lere çıkartabilmesi de bu stratejinin iflas etmesinin açık bir göstergesi.
***
Oysa başta CHP yöneticileri olmak üzere muhalefetin “Okuyamadığı” bir siyasal ve sosyolojik vak’a ortaya çıkmış durumda.
CHP yönetiminin “Muhafazakarların endişelerini gidermek” adına ısrarla görmezden gelerek dışladığı ve “Tıpış tıpış” oy verecek “Çantada keklik” seçmen olarak gördüğü asli tabanı son derece hassaslaşmış durumda.
Özellikle 2023 seçimlerini Türkiye Cumhuriyeti açısından “Son çıkış tüneli” olarak gören bu seçmen profili seçimi kazanmak isterken AKP döneminin tüm yanlışları ile de hesaplaşılmasını talep ediyor.
Yine bu kitle AKP’nin 20 yılda Türkiye’de sistematik olarak sinir uçları ile dönemsel olarak oynayarak Atatürk’e karşıt uyguladığı politikalar sonrasında Atatürk ve Kemalizm konusunda çok daha fazla hassaslaştı ve keskinleşti.
Yine bu kitle AKP’nin açtığı yoldan yürüyerek ülkeyi adeta bir “YEŞİL AHTAPOT” olarak saran tarikat ve cemaatler konusunda son derece hassas ve tepkili…
Yine bu kitle TSK’ya gerçekleştirilen kumpaslar sonrasında TSK’yı çok daha savunur halde…
Yine bu kitle ülkede yıllarca FETÖ konusunda daha ne 17/25 Aralık ne 15 Temmuz dabe kaklkışması ortada yokken yıllardır verdiği tepkiler dikkate alınmaz hatta cezalandırılırken bugün gelinen noktada ortaya çıkan noktada FETÖ konusunda son derece hassas…
Ve bu kitlenin bu yaşananları yeniden kendilerine yaşatacak bir başka siyasal tablonun oluşması konusunda ciddi rahatsızlıkları, soru işaretleri var.
Yıllar içerisinde yaşanan olaylar bu kitleyi giderek hassaslaştırır ve tepkiselleştirirken aynı zamanda “Endişeli” hale getirdi.
Artık Türkiye’nin sadece bir “Endişeli muhafazakarlar” problemi yok ve kendileri ile özel olarak ilgilenilmesi,endişelerinin giderilmesi gereken de artık sadece “Endişeli muhafazakarlar” değil.
Türkiye yeni bir sosyolojik vak’a ile karşı karşıya ve Türkiye’de artık çok ciddi, belki de “Endişeli muhafazakarlardan” çok daha fazla dikkat edilmesi gereken bir “Endişeli Sekülerler” vak’ası mevcuttur.
Ancak ülkenin ana muhalefet partisini yönetenler “Muhafazakarlardan oy alacağız” “Sağa açılarak seçim kazanacağız” saçmalığı içerisinde 9 seçim kaybetmiş, muhafazakar ve sağ cenahtan bunca tavize rağmen %1-1,5 gibi bir oran dışında oy alamamış olmalarına rağmen halen bu sosyolojik vak’ayı okuyamıyor,bunun siyaseten sandığa yansımasını göremiyorlar.
***
İmamoğlu’nun Karadeniz gezisindeki o malum fotoğrafa verilen tepki de aslında o yandaş gazetecilerin “İsimleri” ile alakalı değildir. Verilen tepkinin sebebi de büyüklüğü de tam da belirttiğimiz “Endişeli sekülerler” vak’asının fay hattının kırılmış olmasıdır.
Zira o fotoğrafta yer alan gazeteciler AKP’nin 20 yılda yaptığı ve yukarıda saydığımız şekilde CHP’nin asli tabanını oluşturan kesimlerin son derece hassaslaşarak “Endişeli Sekülerler” vak’asının ortaya çıkmasına sebep olan tüm uygulamaları temsil etmektedir.
Tepkiler o gazetecilere değil, o gazetecilerin şahsında temsil edilen AKP’nin 20 yıllık uygulamaları ve günahlarınadır, “Endişeli Sekülerler” yeni dönmemde “Yeni bir AKP VERSİYONUNU” “AKP YANDAŞLARI İLE HELALLEŞMEYİ” kabullenmeyeceğini ilk kez bu kadar açık bir şekilde ortaya koymuştur.
***
Şimdi CHP yönetiminin şapkasını alıp önüne düşünme vaktidir.
Ya asli tabanlarına dönüp “Endişeli Sekülerlerin” haklı tepkilerini kulak arkası etmeden, onları “Tıpış tıpış” oy verecek “Çantada keklik” seçmen olarak görmekten vazgeçecek ve politikalarını yeniden düzenleyecekler…
Ya da 2009’dan beri her türlü tavizi verip, hala memnun edemedikleri ve uğruna partiyi kimliksiz ve siyaseten içi boşaltılmış bir yapıya dönüştürdükleri “Endişeli muhafazakarları” pamuklara sarıp, onlara yeni mavi boncuklar dağıtmaya devam edecekler…
İlk yolu tercih ederlerse CHP kendi asli tabanını “DOĞAL OLARAK” önceleyerek ve onların istek,endişe ve taleplerine karşılık vererek,asli değerlerinden kopmadan ama bu ülkenin mütedeyyin insanlarına da “Taviz vermeden,yapmacık olmadan” samimi ve kucaklayıcı politikalar üreterek iktidara yürüyebilir.
Yok eğer CHP yönetimindeki 10 ARALIK ekibi ve Kemal Kılıçdaroğlu 2. yolu tercih ederse büyük ihtimaldir ki “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacaktır”
Ve bunun bedeli sadece CHP için değil,Türkiye için çok ağır olur,Türkiye’nin geleceğini çalarlar.
Bu bedeli bu ülkeye ödetenler ise tarih önünde hesap vermeye mahkum olurlar…
NOT: Konu ile ilgili YouTube yayınımıza alttaki linkten ulaşmanız mümkündür:
Sağ görüşüyüm,,Akp ye hiç oy vermedim.Şimdi seçim olsa CHP ye niye oy vereyim,,İYİ Partiye veririm,,Sağ görüşlü politikacıları partiye doldurmakla sağdan oy alamazsın. Atatürk ilke ve devrimleri ,altı ok,ne ezen ne ezilen insanca hakça düzen, sloganlarınız olmalı ki sizi düşünelim oy vermek için..
Aynen benim düşünce ve kaygılarımı dile getirmişsiniz. Ben bu kanıya ‘Ekmelettin’ saçmalığından sonra kesin olarak vardım. Üstüne üstlük “Laiklik tehlikede diyemem” aymazlığı da tuz biber ekti.
Atatürk’ün partisi, O’nun ilkelerini, devrimlerini özenle korumalı ve savunmalıdır. Küçük tavizler, büyük felaketlere yol açabilir.