Evet sevgili okurlarımız malumunuz bu ülkenin en değerli gazetecilerinden Barış Pehlivan 5.kez hapse girerken, Atatürk’e hakaretten dolayı hapiste bulunan “Meczup” yandaş Fatih Tezcan isimli yandaş adeta nazire yapılıp “Mesaj verilircesine” “Denetimli serbestlik” ile serbest bırakıldı.
Daha önce de Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatıp bu ülkenin Kemalist vatanseverlerini alenen “ölümle” tehdit eden bu şarlatan, Cüneyt Özdemir’in programında da “Çok kan dökülecek” ahkamını kesti.
Her mecrada kendisini önemli bir kişi, “Devletin istihbarat servisleri ile irtibatlı” önemli bir şahsiyet olarak gösterme çabası içerisindeki bu “Omurga yoksunu” müptezel için daha önce kaleme aldığımız bir yazıyı gerek okumayanlar, gerekse de okuyan ancak unutan okurlarımız için yeniden kaleme almak ve bu kendisine “Gazeteci” diyen ama gazetecilikle alakası olmayan şöhret budalası,kullanışlı “Aparatın” kim olduğunu bir kez daha sizlerle paylaşmak istedik.
Yazımızın sonunda not olarak da ekleyeceğimiz üzere bu yazı ilk olarak 2019 yılında Fatih Tezcan adlı müptezelin “Kemalistleri ölümle tehdit etmesi” sonrasında kaleme alınmıştı. Ancak görüyoruz ki bu “Müptezelin” gerçek yüzünün bir kez daha kamuoyuna hatırlatılmaya ihtiyacı var.
Şimdi sizlerle bu kendini bilmez şarlatanın 2006 yılından başlayıp günümüze kadar evrim geçirerek uzanan hikayesini ve ilginç ilişkilerini yazacağız…
Bu kadar peşrev yeter diyelim ve artık başlayalım efendim…
***
Takvim yaprakları 2006’yı göstermektedir… AKP, “İKTİDARDIR” ama “MUKTEDİR” değildir o günlerde… Ve muhafazakar islamist camiada hala “Radikallik” oldukça revaçtadır…
Bu “Radikal” kesimin en önemli örgütlerinden bir tanesi ise daha sonra Türkiye’nin adını Mavi Marmara olayı ile hafızlarına kazıyacağı İHH’dır…
İşte 2006 yılında İHH özellikle İstanbul’da ardı ardına pek çok etkinlik ve aktivite düzenlerken, genç yakışıklı bir delikanlının adeta “kendisini yırtarcasına” bu etkinliklerde “rol kapma” çabaları dikkat çekmektedir…
Fatih Tezcan adındaki bu delikanlı, İHH’nın hemen her eyleminde istisnasız bulunurken adeta İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ın “koruması” gibi davranarak, nerede kalabalık varsa kalabalığı Yıldırım’dan uzaklaştırmakta,insanları iterek yol açmaktadır…İslami camianın önde gelen yazar-çizer kesimi İHH aktivitelerine geldiğinde gazeteler resim çekecekse Tezcan hemen bu yazar-çizerlerin yanında bitmekte, kameralar basın açıklamasını çekiyorsa kafasını mutlaka kadraja sokmaktadır…
Gel zaman git zaman İHH yetkililerinin dikkatini çekmeyi de başarır Tezcan ve giderek “derinleşecek” bir ilişki ağı oluşmaya başlar…
Bu arada Fatih Tezcan hep”ünlü olma”hayali ile yanıp tutuşmaktadır… Ve bu arada ağzı da iy laf yapmaktadır ve ben kendi cemaatimi neden kurmayayım diye düşünmeye başlar… Adımını Ankara’da atar.2010 yılında “MÜCEDDİLE” ve yine aynı tarihlerde “HİRA ÇALIŞMA GURUBU”‘nu kurar
Genç ve bilgisiz 18-20 yaş aralığı gençleri yanında toparlayan Tezcan, nereden aldığı belli olmayan dini, ve fıkhi yüksek bilgileri (!) bu gençlere “Sohbetler” adı altında paylaşmaya başlar bu yapılarda…
Hatta HİRA ÇALIŞMA GRUBU için bir de internet sitesi kurar : http://www.hiradanhayata.net Peki ne olmuştur bu çalışma grubu,bu site? Aramayın bulamazsınız dostlar ne o grup var, ne öyle bir site artık… Zira Fatih Tezcan bakar ki kendisinden şeyh çıkmayacak bırakıverir gençleri.
Bu arada bu arkadaş 2006 yılında http://analizmerkezi.com adında bir internet sitesi kurar… Burada kendince yazılar yazar ama yazılrın %90’ı çelişkiler ile doludur… Ama arkadaş bu sayede kendisine “Araştırmacı gazeteci” unvanı verir… Kendisini böyle tanıtmaktadır
2010 yılında Tezcan kendi elleri ile bir özgeçmiş hazırlar, bu özgeçmişte Türk Tarih Kurumu’nda Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ve Kemalizm ve Din başlıkları altında 1000 kitabı taradığı yazmaktadır(!) Tabii yalan olan bu bilgiler ile dolu öz geçmişi bazı biyografi sitelerine servis eder…
Böylece ünlü kişilerin öz geçmişlerinin yer aldığı sitelerde artık Tezcan’ın da özgeçmişi yayınlanmaya başlar… Tezcan’a “birileri” “el atmıştır” ve PR yapmaktadır…
Tezcan ise ünlü olmak ve para kazanmak, özellikle de ekrana çıkmak için gözünü iyice karartmıştır…Bu arada İHH ile ilişkiler derinleşmekte ve temas hiç kesilmemektedir…
2011 yılında Arap Baharı’nın yeni durağı artık Suriye’dir ve muhalif protesto gösterileri başlamıştır… 6 ay sonra ise işler daha da karışacak ve Suriye’de hala bitmeyen iç savaş başlayacaktır… İşte Tezcan tam da bu esnada “Büyük oynamaya” karar veririr…
Ve bir anda daha 5 sene önce İHH Başkanı yanında resim çektirebilmek için 40 takla atan, hayatında Edirne dışına çıkmamış, yabancı dil bilgisi meçhul bu cevval (!) arkadaşımızı silahlı çatışmaların olduğu Suriye’den yayınlar yaparken görürüz.Ve hatta ÖSO yetkilileri ile röportajlar yapmaktadır Fatih Tezcan…O dönem ABD destekli Özgür Suriye Ordusu çok prestijlidir, öyle her yabancı gazeteci üst düzey yetkililerine ulaşamaz ama bizim bu cevval (!) Fatih ulaşmış, röportajlar yapılmış, haberler geçilmiştir…
Bu arada AKP de “Eğit-Donat” projesi ile birlikte ÖSO’ya tam destek vermektedir, zamanlama harikadır… Fatih’e birden kanalların kapıları açılır… Arkadaşımız Ortadoğu uzmanı edası ile mülakatlar vermeye başlar…
Peki ne olmuştur nasıl olmuştur da, hiç bir ciddi meslek birikimi olmayan bu vatandaş ÖSO komutanları ile röportajlar yapabilmiş, Suriye’de savaş sürerken kritik bölgelerde elini kolunu sallaya sallaya çekimler yapmıştır? O dönemde bunu soran da olmamıştır, “sorduran” da…
İşte bu işin nasıl olduğunu anlamak için isterseniz filmi şimdi 2011’den 2018’e saralım hemen… Temmuz ayının hemen başında 3 Temmuz 2018’de İstanbul’da bir mahkeme görülmektedir ve konusu oldukça ilginçtir…
Davada “İstanbul’da iki gencin cihada gidişinde rol oynadığı ileri sürülen sanıklar” yargılanmaktaydı… İlk duruşması 11 Mayıs 2018’de gerçekleştirilen davaya damgasını vuran ise İHH bağlantıları olacaktı!
İddianamede geçen 27 Mayıs 2012 tarihli görüşmede Mustafa Doğan’a Suriye’deki durumu anlatan Hamza Serdar Canoğlu, Hatay Cilvegözü Sınır Kapısının karşısındaki Bab el Hava yakınlarında mücahitlerin yanında kaldıklarını, rejimin bölgeyi bombaladığını, mücahitlerin kendisine de silah kullanmayı gösterdiğini söylüyordu…2009-2011 yıllarında Arapça öğrenmek için Şam’da bulunduğunu, 2012-2014 dönemindeyse 8-10 defa insanı yardım amacıyla İHH’yla birlikte Suriye’ye girip çıktığını söyleyen Hamza Serdar Canoğlu, Mustafa Doğan’la konuşmasının iddianamede çarpıtıldığını savunurken bir taraftan farkında olmadan olaylardaki İHH bağlantısını ifşa etmişti,
İşte o ifadeler: “Yanlış hatırlamıyorsam o tarihte altı kişilik bir ekiple İHH’nın yardım organizasyonu faaliyetinde Suriye’ye geçtik.İHH bu faaliyetler çerçevesinde Suriye’de bulunan ve ÖSO bünyesindeki genel gruplarla birlikte hareket etmekteydi. Onların gözetiminde kamplara gidiyorduk. Bu kamplar Özgür Suriye Ordusunun kullandığı kamplardı. Konuşmanın olduğu gün biz yine ÖSO’dan gelen gruplar ile gideceğimiz kampa hareket halindeyken gelen helikopterler ile varil bombası saldırısına maruz kaldık.
Konuşma bu bağlamdaydı. . . Biz oraya kurban organizasyonu için gitmiştik. Bir anda varil bombası saldırısına maruz kalınca ‘Biz niçin geldik, neyle karşılaştık’ şeklinde Mustafa’yla aramızda bir konuşma geçti. . .
Yine kampta kalırken iki-üç genç ÖSO mücahidi bir boşlukta bir hedefe doğru ateşe etmekteydiler. Bize seslenerek ateş etmek isteyip istemediğimizi sordular. Ben de “Olur” dedim.Bir silah verdiler. Ancak içerisinde mermi yoktu. Şarjör takma ve çıkarmayı da gösterdiler. Konuşma içeriği buna ilişkindir.”
Yani Türkiye ve AKP yönetimi ÖSO’yu “Eğitip-donatıyor”, o bölgede ESAD’ın vahşiliklerini(!) ve ÖSO’nun nasıl vatanperver biçimde zulme direndiğini anlatacak ve PR yapacak cevval(!) bir arkadaşa ihtiyaç var.İHH, ÖSO ile bağlantılı…
Fatih şarlatanı İHH ile girift ilişkiler içinde… Şimdi anladık mı nasıl 5 senede “gönüllü korumalıktan” uluslararası röportajlar alan “gazeteci” olunuyor? (!)
Tezcan artık ünlüdür ünlü olmasına ama o kadar defoludur ki, kullanışa bu kadar elverişli olmasına rağmen hep bir mesafe korunur. Bu arada Mavi Marmara’ya hareket etmeden önce İsrail’in operasyon yapacağı bellidir.Ama Fatih bu ille popülerlik derdinde tabii…
40 takla atar Mavi Marmara’ya binmek için ama ne yapacağı kestirilemediği için en son başkan Bülent Yıldırım’dan neredeyse küfür yiyerek terslenir ve Mavi Marmara kafilesine alınmaz…
Ama Fatih için “yetmez ama evet” dönemi başlamıştır… Zira onun hayalinde hep ana akım medyada CNN’de, HABERTÜRK’te en kötü A HABER’de ekranlarda olmak vardır… Ama “talimat ” “Ülke TV’de bir şeyler yapın buna” şeklindedir…
Fatih sık sık ülke TV’de ekrana çıkmaya başlar.Özellikle Ersoy Dede’nin “BIÇAK SIRTI” programına ve Turgay Güler ile programlara çıkmaktadır. Ve ilk “ciddi parlamasını” AKP, dershaneler üzerinden Fethullah Gülen ile savaşa başladığı dönemde Ersoy Dede’nin programında yapar
25.Haziran 2016 tarihli BIÇAK SIRTI programında Fethullahçı Nuh Gönültaş ile tartışma yaşar ve “adeta” kendisinin çıkış “klibi” olacak tiradı atar ekranlardan ve …
Tam bir show yapan Fatih ilk kez “Reise biatını” bu kadar net gösterme fırsatı da bulmuştur…Ve fırsatı kaçırmaz…
Ve bu showun ardından Ülke TV’nin yanına 24 de eklenir çıktığı kanallara.Hatta bazen A Haber’e bile konuk olabiliyordur.Ama özellikle konuk olduğu isim vardır ERSOY DEDE ve TURGAY GÜLER…
Peki bu 2 isim için biz değil, Bülent Arınç bakın neler söylemiş 15 Temmuz Darbesi sonrası… Nasıl açmış ağzını yummuş gözünü…
***
Yani Arınç kestirmeden gidecek olursak bu 2 isim için “KRİPTO FETÖCÜ” demiş… E bu FETÖ’yü yerden yere vuran Fatih nasıl çıkıyor o zaman bu adamların programlarına gün aşırı diye sorarsanız size Fatih Tezcan’ın kendi sözleri belki biraz ip ucu verir…
Ne diyor bir yazsında Fatih Tezcan aynen aktarıyoruz kendi ifadelerini : “Benim de zamanında kenarında köşesinde olduğum bu cemaatin tüm ev, okul ve esnaf dükkanlarında anlatılan şuydu:“Hocaefendiye bağlı Türk Okulları’nda Türkçe öğrenen, İslam’ı idrak eden, insanlığın zirvesine çıkan Altın Nesil,hem kendi ülkelerinde saygın yerlerde görev alıp ülkelerini aydınlatacaklar hem de o okullardaki öğretmenlerimiz ve bazı öğrenciler birgün Türkiye’ye gelecekler ve ülkemiz, dürüst, ışıl ışıl Müslümanlarca yönetilmenin farkını yaşayacak.”
Zaten bu vatandaş daha dünkü hadsizliğin nirvasına ulaştığı videosunda “Zerre pişman değilim Gülen’i dinlediğim için. Ne güzel Allah,Kur’an, Peygamber anlatıyordu”demedi mi? Öncesinde “Yemek yaparken bile Hocaefendiyi dinlerdim,gözyaşlarım çorbama akardı” diyen de bu değil mi?
Yani arkadaşlar bu Fatih denen hadsiz, yağdanlık, hem Fetullah’a demediğini bırakmıyor lafta, hem de Bülent Arınç tarafından KRİPTO FETÖ’cü olmakla suçlanan isimlerle kanka ve programlarında sürekli… Ayrıca bir zamanlar Fetullahçı olduğunu kendi söylüyor…
***
Bu arada Fatih’in defoları çıkıyor ortaya… Yeterli birikimi yok ve çağrıldığı programlarda sürekli aşırıya kaçıyor, birden bağırmalar, masaya elini vurmalar, hakaretler, muhafazakar kesimin temsilcileri de davet edenler de istemiyorlar…
Bir süre sonra ipe sapa gelmez konuşmaya başlayınca “Kesin irtibatı” deniyor ve Fatih’e ekran ambargosu geliyor… Fatih için ekmek,su neyse ekran ve şöhret aynı şey… Bunun için yapamayacağı şey yok… Turgay Güler’in kapısında yatıyor ama olmuyor…
Hatta bir süre sonra periscope yayınlarında “Beni ekranlara çıkarmıyorlar” diye isyan ediyor, Turgay Güler’e üstü kapalı tehditler ve süre vermelere varan değişik eylemlere imza atmaya başlıyor….
Burada bir virgül koyup 2014’e dönelim… Mavi Marmara Gemisi’nde yaşanan hadiselerden sonra İsrail ile AKP iktidarı 20 milyon dolara tazminat içeren bir anlaşma ile mutabık kalırlar…
Film de burada kopar zira İHH tazminatı reddetiğini İsrail’in Gazze ablukasını kaldırmadığı müddetçe bunu kabul etmeyeceklerini açıklar…
Erdoğan’ın tepkisi çok sert olur,Erdoğan daha önce övgüler düzdüğü İHH’ya “Giderken bana mı sordunuz?” diye çıkışır ve Erdoğan-İHH kavgası başlar…Artık İHH-Erdoğan ilişkisi hiç bir zaman eskisi gibi olmayacaktır.Ama ilginçlik bundan sonra başlar… Bizim cevval (!)Fatih tüm benliği ile Reisine biat etmişken,bugün halen devam edecek şekilde bu tartışmada İHH tarafını tutar… Peki nasıl olur da böyle bir tercih yapar Fatih?
Şimdi İHH denilince herkesin aklına başkan Bülent Yıldırım gelir… Ama 24 Mart 1996’DA 1 MİLYAR TL MAL VARLIĞI ile kurulan İHH’nin 2 kurucusu vardır…Bunlardan birisi evet Bülent YILDIRIM’dır ve herkes Fatih O’na yakın olmak istediğini sanmaktadır…
Ama Fatih’in İHH ile ilişkisini hiç kesmemesinin sebebi ve asıl yakın olmak için uğraştığı kişi 2. kurucu olan Mahmut SAVAŞ’tır…Peki kimdir bu Mahmut Savaş? Mahmut Savaş İHH’nın 2 kurucusundan biri dediğimiz gibi ama daha değişik özellikleri var… Mesela en çarpıcı özelliği 4500 TL maaşla trilyonluk mal varlığı sahibi olabilme yeteneğine sahip!
Mahmut Savaş KİPTAŞ’ın hukuk danışmanı… Savaş KİPTAŞ’ın ortak olduğu Viaport’dan üç daire, Başakşehir 4. Etap’tan 1 villa, Kâğıthane Teras Evler’den bir daire sahiplenmiş.
Mahmut Savaş, daha önce KİPTAŞ’a hukuk müşavirliği yaparken 16 Ocak 2014’te KİPTAŞ’ın açtığı “Hukuk İşleri” konulu hizmet alımı ihalesini 21 Şubat 2014’te 146 bin TL’ye Aksu-Savaş-Çalışkan Avukatlık ortaklığı ile kazanmış… Ama asıl bomba geliyor bakın ortakları kimler…
Davet usulü yapılan ihaleye tek firma olarak katılan Savaş’ın ortak olduğu hukuk bürosu teklif veriyor. Firmanın ortakları eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun oğlu Murat Aksu, Av. Mahmut Savaş ve Av. Zeki Çalışkan…
Mahmut Savaş’ın üç daire aldığı Viaport Venezia evleri yatırım değeri açısından Türkiye’nin ilk beş projesinden biri olarak tanıtılıyor. Viaport Venezia KİPTAŞ ile hasılat paylaşımı modeli ile Via Properties ve Gürsoy yatırım ortaklığı tarafından inşa ediliyor.
E şimdi Fatih’in İHH ile bağı niye koparmadığı ve “Reisini bile” bir kenara neden ittiğini anladınız sanırım dostlar…
“ http://analizmerkezi.com a sponsor olan dostlarımız sayesinde ayakta duruyoruz” diye videolar çeken hatta profesyonel stüdyosunu bu sponsorların desteği ile kuracağını açıklayan Fatih’e sizce kim sponsor olacak?
Ha bu arada şunu da sormak lazım tabii: Bir televizyon kurma çalışması içerisinde olduğunu söyleyen Fatih Tezcan’a milyon dolarlık maliyeti olan böylesi bir proje için finansman kaynağını kim sağlamaktadır?
İşte böyle dostlar, Gazi Mustafa Kemal’e dahi dil uzatabilen hadsiz bir şarlatanın, bir şöhret budalasının her devrin adamı olabilmek için şekilden şekile girişini ve anatomisini yazdık sizler için…
Kendisine tavsiyemiz ise bir sırt röntgeni çektirsin… “Omurga” dediğimiz şeyin kendisinde olmadığını görünce belki bu yazılanları neden hal etmediğini anlar…
Bu ülkede herkes haddini bilecek, bu toplumu bölmek,kin ve nefrete teşvik etmek haddin değil Fatih,hele Atatürk’ü ağzına almak seni 3-5 kat aşar,Kemalistleri ezmek falan senin tahayyülünü çok zorlar…Sınırlı IQ’nu takla atma işlerinde kullan sana burdan ekmek çıkmaz…
NOT: Bu yazı ilk olarak 13.08.2019 tarihinde haberalternatif.com’un kardeş haber sitesi gazzetta9.com’da yine Celal Eren Çelik tarafından kaleme alınmıştır.