Celal Eren ÇELİK
Özellikle son 1 aydır özellikle Ahmet Davutoğlu olmak üzere Gelecek Partisi ve Ali Babacan’ın DEVA PARTİSİ’nin Millet İttifakı içerisinde yer almak için çok daha “İstekli” ve “İştahlı” bir tavır takındıklarını görmekteyiz.
Özellikle Ahmet Davutoğlu’nun hem bu “İştahı” gösterip hem de ittifakın isminin değişmesinden,oturma düzenine kadar yeniden “Dizayn edilmesi” böylece kendisinin ittifaka “Sonradan eklemlenen” bir parti ve isim olarak görülmesinin önüne geçmek istediğini ve bunu da “Eşit paydaş” talebi ile deklare ettiğini hep birlikte izliyoruz.
İşin enteresan tarafı ise “Millet İttifakının” ana lokomotifi ve tarihi köklerinden tutun oy oranına kadar “Ana lokomotifi” olan CHP de Kemal Kılıçdaroğlu’nun Davutoğlu’nun bu akıl almaz isteklerinin her birisini kabul eden bir tutum içerisinde olması.
Şimdi tabii hal böyle olunca bu işi detaylıca irdeleyecek bir yazı kaleme almak gerekiyor.
Özellikle Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın son dönemde “Millet İttifakı” içerisinde ama özellikle “Eşit paydaş” olarak yer alma “İştahı” sadece kendi başlarına Meclis’e giremeyeceklerini gördükleri için mi,yoksa arkada çok daha komplike bir hesap mı var?
Kemal Kılıçdaroğlu oy oranı ile son derece alakasız büyüklükte talepler ile kendisine gelen bu 2 ismin her dediğini neden kabul ediyor? Bunun tek sebebi “İttifakı genişletmek” mi sadece?
Dediğimiz gibi konu üzerine kafa yorularak bir mantığa oturtulması elzem bir konu…
O halde peşrevi daha fazla uzatmadan yazımıza geçelim….
***
Öncelikle yaklaşık 6 aydır CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sürekli “Ben” “Yapacağım”, “Edeceğim” tarzı 1. tekil cümleler kurması ile başlayıp, PR çalışmaları ile devem eden ve her geçen gün daha da belirginleşen Cumhurbaşkanın adayı olma “Niyetine” bakmamız gerekiyor.
Zira kendi siyasi,ticari,mezhepsel ve etnik siyasi geleceklerini Kılıçdaroğlu’nun geleceğine bağlamış bir avuç “Menfaat düşkünü siyaset profesyoneli” dışında CHP Genel Başkanı’nın Erdoğan ile gireceği bir Cumhurbaşkanlığı yarışı seçimini kazanabileceğini gösteren tek bir “CİDDİ” anket,tek bir bilimsel veri ve analiz yok. -Yakınları CHP’li belediyelerde çalışan yahut CHP’li belediyelere danışmanlık yapan 1-2 “Anket firmasının” anketlerini ciddiye almıyorum-
Yapılan tüm anketlerde Erdoğan karşısında İmamoğlu,Yavaş hatta Akşener seçimi kazanırken kazanamayan tek aday Sn.Kılıçdaroğlu oluyor. Ve bunu en net şekilde gören ise CHP’nin Millet İttifakı’ndaki ortağı İYİ PARTİ ve O’nun Genel Başkanı Meral Akşener.
Gerek Akşener,gerekse İYİ PARTİ’nin kurmay kadroları “Kemal Bey seninle seçim falan kazanamayız,bu işi riske atamayız bu sevdadan vazgeç” diye en diplomatik şekillerde bunu dile getirdiler.
Sn.Akşener İmamoğlu’na açık destek verdi, Koray Aydın “Seçimi riske atacak adayı desteklemeyiz” dedi, Erdoğan karşısında anketlerde tek kaybeden aday olduğunu bilerek “Kılıçdaroğlu anketlerde çıkabiliyorsa aday olsun tabii” dedi. Yani Kılıçdaroğlu ne yaparsa yapsın İYİ PARTİ’yi adaylığına ikna edemedi.
İşte Davutoğlu ve Babacan da tam bu esnada Sn.Kılıçdaroğlu için “Can simidi” görevi gördüler.
Zira Sn.Kılıçdaroğlu, Meral Akşener’e karşı “Elini kuvvetlendirmek” için “Toplumsal muhalefeti genişletiyoruz” ambalajı ile bu 2 partiyi Millet İttifakı’nın içine dahil edip kendisinin adaylığını destekleyen lider sayısını ittifakta çoğaltmayı planladı.
Ancak Davutoğlu ve Babacan da satrancı gayet iyi oynuyorlardı ve özellikle Davutoğlu Kılıçdaroğlu’nun kendilerine olan ihtiyacını çok net görerek %2’yi ancak bulan oyu ile “Eşit paydaşlık” talep etti. E Davutoğlu talep eder de Babacan durur mu? O da “Ekonomiyi de ben alırım,eşit paydaş olurum” dedi. Bu “Eşit paydaşlık” aslında yarınki “Eşit milletvekilliği” talebinin de ön adımıdır hesap da plan da budur.
Ancak için Yeter ki Kılıçdaroğlu’nun adaylığı noktasında eli güçlensin diye herşey kabul edilebilir durumdaydı ama tek bir sorun vardı :Bu Davutoğlu ve Babacan isimlerine tabanın ikna edilmesi gerekiyordu.
Önce HALK TV,TELE 1 ve KRT TV ekranları, ODA TV,MEDYASCOPE siteleri kapılarını bu isimlere sonuna kadar açtılar. Oysa daha düne kadar bu medya organları sonuna kadar bu 2 ismi eleştiriyor, Davutoğlu Başbakan’ken kendilerini uçağa almadığı,akredite etmediği için veryansın ediyorlardı…
Ama şartlar değişmişti şimdi; şu an kendilerinin “Veli nimeti” olan CHP’nin bu 2 isme ihtiyacı varsa Davutoğlu ve Babacan2ın PR’ını yapmak da bu medya organlarına düşecekti ve öyle de yapıldı.
Sonrasında herşey hazır,kitle ikna olma kıvamına geldi zannedilerek Kemal Kılıçdaroğlu’na o meşhur “Helalleşme” videosu çektirildi. Hesaba göre bu video sonrası “Büyük bir kucaklaşma” yaşanacak, o “Büyük kucaklaşma” esnasında Davutoğlu ve Babacan da tabana kabul ettirilecekti.
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı,taban çok sert tepki verdi bu “Helalleşme” işine ve CHP Genel Merkezi geri adım atmak zorunda kaldı “Kusura bakmayın kendimizi anlatamadık” dediler en sonunda.
***
Ama dedik ya özellikle Davutoğlu ve Babacan’ın “Acelesi” vardı…
Nasıl olmasın ki değerli okurlar, nasıl olmasın ki?
Şimdi Davutoğlu ve Babacan partilerini kurmadan önce soluğu ABD ve İngiltere’de aldılar… Düşünce kuruluşlarında, finans çevrelerinde görüşmeler yaptılar. Oradan aldıkları “Garantiler” ile yeni dönemde kesin iktidar olacaklarına inanarak Türkiye’ye geldiler. Ama kendilerine o “Garantileri” verenlerin de hesaba katmadığı nokta artık Türk halkının bu 2 isme “Kurtarıcı” olarak değil “Hesap sorulacaklar” listesinin en tepesindeki isimlerden ikisi olarak bakıyor oluşuydu…
E hal böyle olunca sonuçlar anketlere de yansıdı, tek başına iktidar hedefleyen bu 2 parti bugün maksimum ikisini toplasanız %5 etmez halde… Yani çok iyi biliyorlar ki o ilk zamanlar “Burun kıvırdıkları” “Millet ittifakı” olmazsa bu 2 ismin Meclis’e girme şansı yok…
Peki Davutoğlu ve Babacan Meclis’e giremezse ne olur?
İşte şimdi geliyoruz “Dananın kuyruğunun koptuğu” yere…
***
Şimdi soralım o zaman…
*Türkiye’yi Suriye bataklığına kim soktu?
*Türkiye’den eğit-donat projesi ile çeşitli Suriyeli grupları kim silahlandırdı,Türkiye’deki kamplarda onlara kim eğitim verdi?
*Dışişleri Bakanlığı kimin zamanında FETÖ’nün eline teslim edildi?
*El Nusra’ya Türkiye’den silahlar kimin yetkili olduğu dönemde gitti?
*7 Haziran-1 Kasım 2015 seçimleri arası Türkiye’de bombalar patlarken bu memlekette kim Başbakandı?
*Bu ülkenin seçim meydanlarında, şimdilerde “Gerginlik dili” kullanmak ile başka muhalefet partisi liderlerini itham edenler vatandaşları “Beyaz Toros” diyerek korkutup,gerilim söylemlerine alet ediyorlar mıydı,kimdi bu “Beyaz Toros” sözlerinin sahibi?
*Bu ülkede kime ve niye “Serok” diye slogan atılırken gurur duyuldu? O sloganların arka planında hangi anlaşmalar vardı?
Evet bu soruları sabaha kadar uzatabiliriz ama hepsinin tek bir cevabı vardır ve o cevap AHMET DAVUTOĞLU ismidir.
***
Şimdi geçelim Ali Babacan’a…
*Bu ülkenin Cumhuriyet kazanımları “Babalar gibi satılırken” bunun altında kimin imzası vardır?
*”Irak’a ilk ABD bombası düşsün 8 Milyar Dolar kasada diye övünerek emperyalistler ile yaptığı pazarlığı anlatan kimdir?
*Türkiye için olmazsa olmaz Kıbrıs’ta en önemli tavizler kimin AB Müzakereciliği,Dışişleri Bakanlığı zamanında verilmiştir?
*Türkiye’nin limanları,petrokimya tesisleri,telekomu,altyapı yatırımları kimin döneminde yağmalanmıştır?
*Londra’daki finans çevreleri ile “Kamuoyuna açıklanması yasak” özel toplantılar yapan kimdir?
*Kendisi AKP’nin “Ağır toplarından birisi” olduğu dönemde Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı adaylığı için kulis yapan kimdir?
*Bilderberg’in, Catham House’un “DAİMİ KATILIMCISI” kimdir?
*Türkiye’yi neo-liberal,üretimden uzak,sıcak paracı küresel sisteme entegre eden en önemli isimlerden biri kimdir?
Bu bölümü de sayfalarca uzatmak mümkün ama bu soruların da tek bir cevabı vardır o da Ali Babacan ismidir.
Yani Davutoğlu da Babacan da bu ülkede AKP sonrası dönemin başlıca “Hesap sorulacak” 2 isminden birisidir. İşte özellikle de Davutoğlu’nun ve tabii Babacan2ın bu “İttifak” “İştahı” tam da bundan kaynaklanmaktadır.
Zira ittifaka dahil olabilirlerse kendilerinden “Hesap sorulmasının” önü de teknik olarak kapanmış olacaktır. Öyle ya seçimlere “İttifak ortağınız” olarak götürdüğünüz hatta “EŞİT PAYDAŞ” yaptığınız 2 partiden ve liderlerinden,kadrolarından nasıl hesap soracaksınız? Adama demezler mi ” Arkadaş bu adamlar,bu partiler hesap sorulacak işler yaptı da niye ittifaka dahil edip eşit paydaş yaptınız?” diye… Sorarlar tabii,sorarlar,işte Davutoğlu ve Babacan da CHP’yi tam da bu “Çıkmaz sokağa” sokmak için hamle yapıyorlar ama Kemal Bey ve 10 ARALIK HAREKETİ kendi elini kuvvetlendirmek için her türlü sokağa girmeye zaten hazır orası ayrı bir tartışma konusu.
İşte durum bu kadar tehlikelidir yani Kemal Kılıçdaroğlu ile 10 ARALIK HAREKETİ kadroları Kemal Bey’in adaylığı konusunda elini güçlendirmek ve kendisine karşı gelenlere- Başta Meral Hanım ve İYİ PARTİ olmak üzere- “Bakın beni muhafazakar çevreler de istiyor” diyebilmek için Türkiye’nin 20 yılına ve Cumhuriyete kast etmiş bu isimleri temize çekmeye dünden razıdır.
***
Peki Kemal Bey bunu yaparsa yarın birgün bu işten kurtuluşun olmadığını anlayan 15-20’li gruplar halindeki AKP’liler çıkıp “İstifa ettik bizi de ittifaka alın” derse onları da mı “Temize çekecektir”? Hiç şüpheniz olmasın bu sorunun cevabı da “Evet”tir, hem de bizzat kendi elleri ile rozetlerini takacak, bu partiye yıllarını verip siyasal İslam ile mücadele için bedel ödemiş milletvekillerine bile alkışlatacaktır zira bu kendisinin yapmaya alışkın olduğu bir şeydir. Cihangir İslam’ı da,Mehmet Bekaroğlu’nu da,Muhammed Çakmak’ı da Şeyh Sait’in torununu da alkışlatmıştır kendisi…
Partide birileri “Muhalefete muhalefet edilmez”, “Aman iktidara yürüyoruz” yalanlarına inandıkça bu Genel Merkez kadroları daha çok masal anlatır ve “Siyasal İslam’ı” da başka şeyleri de temize çeker o “Birileri” de “NARKOZ” almaya devam eder…
Bu dediklerimiz gerçekleştiğinde de hem de AKP sonrasında,hem de güya “YENİ DÖNEMDE” (!) hesap Cumhuriyetin canına kast edenlerden değil,Cumhuriyet’i savunanlardan sorulur…
Bizden söylemesi…
