Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 2023-2024 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitimde yaşanan sorunların katlanarak arttığını, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu sorunlara kalıcı çözümler üretmek yerine bütün enerjisini eğitimi dinselleştirmeye ve piyasalaştırmaya harcadığını bildirdi.
Eğitim-Sen yarın sona erecek ilk yarıyıla dair değerlendirme raporunu bugün kamuoyuyla paylaştı.
90 BİN ÖĞRETMEN ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA ÇALIŞIYOR
Raporda devlet okullarında ek ders karşılığı çalıştırılan ve tamamı asgari ücretin altında ücret alan ücretli öğretmenlerin sayısının 90 bine yakın olduğuna dikkat çekildi.
Eğitim emekçilerinin yaşam koşulları giderek ağırlaşırken, boş kadro olmasına rağmen, uzun süredir eğitim kurumlarına memur alımı yapılmadığına dikkat çekilen raporda bu durumun okullarda taşeron çalıştırma uygulamalarının artmasına neden olduğu kaydedildi.
KAMU KAYNAKLARI ÖZEL OKULLARA AKTARILDI
Eğitim-Sen 2023/24 eğitim öğretim yılının ilk yarısını “bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizliklerin derinleştiği, çocukların eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamaması, eğitime erişimde yaşanan sorunlar ve anadilinde eğitim gibi en temel sorunların varlığını sürdürdüğü bir dönem” diye niteledi.
Bu dönemde eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamalarının tüm hızıyla sürdüğü belirtilen raporda kamu kaynaklarının çeşitli teşvikler üzerinden özel okullara aktarıldığı, özel okulların devlet okullarına oranının ise yüzde 23,5’a ulaştığı vurgulandı.
Devletin eğitim harcamalarına yaptığı katkı yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payının istikrarlı bir şekilde artmaya devam etttiği vurgulanan raporda, eğitimde yaşanan eşitsizliklerin okulları sadece devlet okulu-özel okul şeklinde ayrıştırmakla kalmadığı, aynı zamanda zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’, hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar oluşturulmasının önünün açıldığı ifade edildi.
ÇOCUKLAR OKULA AÇ GİDİYOR
Raporda Türkiye’de çok sayıda öğrencinin okula kahvaltı yapmadan gittiği, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğünün görüldüğü belirtildi.
Ailelerin çocukların beslenmelerini hazırlamak için yumurtayı, peyniri ve zeytini bile alamaz hale geldiği bu ortamda yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı, zaman zaman öğrenme güçlüğü ve davranış bozukluklarının görülebildiği ve okul başarılarının belirgin düzeyde düşebildiği vurgulandı.
Taşımalı eğitim yapan okullarda bile öğrencilerin beslenme sorunlarını çözülemediği belirtilen açıklamada “Eğitim Sen olarak talebimiz okullarda en az bir öğün ücretsiz yemek uygulamasının hayata geçirilmesi için gerekli adımların bir an önce atılmasıdır” denildi.
KALICI YAZ SAATİNDE ÖĞRENCİLER İLK DERSTE UYUYOR
Raporda ayrıca kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle gün doğmadan uyanıp evden çıkan öğrencilerin büyük bölümünün ilk derslerde uyukladığı ve derse yeterince katılamadığına dikkat çekildi: “Eğitim Sen olarak kısa ve soğuk kış günlerinde öğrencilerin karanlığa mahkûm olmamaları için sabit yaz saati uygulaması inadından vazgeçilerek yaz saati-kış saati uygulamasına geri dönülmesini talep ediyoruz.”
EYLÜL’DEN BU YANA 7 ÖĞRENCİ MESLEKİ EĞİTİM MERKEZLERİNDE ÇALIŞIRKEN ÖLDÜ
Raporda 2021 yılının aralık ayında 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle yaygınlaştırılan mesleki eğitim merkezlerinin (MESEM) çocukları çarklarında öğüten bir sisteme dönüştüğü vurgulandı.
MESEM’in çocukların ucuz işgücü olarak kullanılarak kamu kaynaklarının sermayedarlara aktarılmasının bir yolu şeklinde tasarlandığına dikkat çekilen raporda, MEB verilerine göre 1 milyon 324 bin 840 öğrencinin bu program çerçevesinde kayıtlı olduğu bilgisi verildi.
Raporda “MESEM’in çarkları, çocukların bir gün okula gittiği diğer günler belirlenen sanayi işletmesinde staj adı altında çalıştırılması şeklinde işlemektedir. Uygulama kapsamında çocuklara asgari ücretin üçte biri oranında staj ücreti verilirken, bu ücretin üçte ikisi kamu kaynaklarından karşılandığı için çocukların emeği, çocukların emeği, patronlara bizzat siyasi iktidar tarafından adeta peşkeş çekilmektedir” denildi.
MESEM’lerin sermayeye iş güvenliksiz, kuralsız, güvencesiz eleman yetiştirme alanları yaratılması gibi pek çok sorun barındırdığına dikkat çekilen raporda en büyük sorununsa can kayıpları, kazalar ve meslek hastalıkları olduğu vurgulandı.
MESEM projesi işyerlerinin ağır ve tehlikeli işler kapsamında araştırılması, iş yerlerindeki makinelerin iş sağlığı ve güvenliği kanunu çerçevesinde denetlenmesi ve iş kazalarıyla ilgili sorumlular hakkındaki hukuki sürecin takip edilmesi 16 yaş altı çocukların staj adı altında denetimsiz, kontrolsüz, tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çalıştırılması yasakken, çocukların iş cinayetlerinde yaşamını yitirmeye devam ettiği ifade edilen raporda “Eylül ayından bugüne kadar 7 çocuk MESEM kapsamında çalışırken yaşamını yitirmiştir” bilgisi verildi.
Devletin zorunlu eğitim kapsamındaki çocukları “beceri eğitimi” adı altında işverene ucuz işgücü olarak sunmasının kabul edilemeyeceği vurgulanan raporda “Çocuk işçiliğinin devlet eliyle meşrulaştırılması anlamı taşıyan bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir” denildi.
“ÇEDES PROJESİ LAİKLİĞE AÇIK BİR TEHDİTTİR”
Türkiye’nin eğitim sisteminin en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaştığını bildiren Eğitim-Sen okullarda dinselleşmenin hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmış durumda olduğunu kaydetti.
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokullar ve imam hatip okulları, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı il/ilçe spor müdürlükleri/gençlik merkezleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet Gençlik Merkezleri işbirliğinde yürütülmekte olan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi”nin (ÇEDES) laik eğitim anlayışına açıktan meydan okuma anlamına geldiği belirtildi.
2021/’22 eğitim öğretim yılında 48 ilde uygulanan ÇEDES protokolünün 2022/’23-eğitim öğretim yılından itibaren 81 ilde ve tüm okullarda uygulanmaya başladığı bilgisi verilen raporda “Türkiye’nin dört bir yanındaki okullarda öğrenciler ÇEDES kapsamında cami gezilerine ve namaza götürülmekte, öğrencilere mezarlık temizliği yaptırılmakta, din görevlileri okullara gelerek dini konularda seminerler vermektedir” denildi.
IŞIK CEMAATİ’NİN KİTABINI DAĞITAN MÜDÜRÜN CEVABI “ÇEDES PROJESİ KAPSAMINDA” OLDU
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” sözlerinin yıllardır eğitim sisteminde yaşanan “dinselleşme” uygulamalarının bakanlık politikası olduğunun itirafı olduğu değerlendirmesini yapan Eğitim-Sen laik eğitimi hedef alan uygulamalara örnekler verdiği raporda ilginç bir bilgi de paylaştı.
Buna göre sendika Ordu’nun Altınordu ilçesindeki bir lisede Işık Cemaati’ne ait kitapların bir okul müdürü tarafından ücretsiz dağıtılmasına itiraz etti. Bunun üzerine okul müdürü “ÇEDES Projesi kapsamında biz zaman zaman dini değerlerin öğretilmesi için böyle kitaplar dağıtıyoruz. Bu Milli Eğitim’in bilgisi kapsamında yapılan bir uygulama” ifadelerini kullandı.
BAZI İLLERDE OKUL YÖNETİMLERİ VELİLERE “TEK CİNSİYETLİ SINIF” DİLEKÇESİ İMZALATTI
Okullarda mesai saatlerinin ve okul ders planlarının cuma namazı saatlerine göre düzenlenmek istenmesi, öğretmenlere yönelik tek tip kıyafet dayatması, okullarda dini faaliyetlerin eğitimin önüne geçmesi ve karma eğitim ilkesinin ihlal edilmesi gibi girişimlere dikkat çekilen raporda “bazı illerde okul yönetimlerince velilere dilekçeler imzalatılarak tek cinsiyetli sınıflar oluşturulmak istenmesi ve imam hatip okullarında karma eğitim fiilen kaldırılmış olması eğitim sistemini dini kurallara göre biçimlendirme uygulamalarının sadece birkaçıdır” denildi.
HEM ÖĞRETMEN,HEM ÖĞRENCİ MUTSUZ
Raporun sonuç bölümünde “2023/24 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitim alanında yaşanan gelişmeler, MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir derdinin olmadığını göstermiştir. Okullarda yaşanan yoğun dinselleşme ve eğitimi ticarileştirme uygulamaları, siyasal-ideolojik hedeflere uygun olarak alınan bilim ve laiklik karşıtı karar ve uygulamalar eşliğinde hayata geçirilmeye devam etmektedir” denildi.
Eğitim alanında yaşanan sorunların çözümü için gerekli adımların atılmadığı, eğitime erişimde yaşanan sorunlar başta olmak üzere eğitimde dayatmacı politikaların sürmesi nedeniyle öğrencilerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğu, öğretmenlerin kariyer basamakları üzerinden yapay olarak ayrıştırıldığı, siyasal kadrolaşmanın devam ettiği, eğitim sürecinde farklı dil, kimlik ve inançların dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin başarılı olmasının mümkün olmadığını belirten sendika şu ifadeleri kullandı:
“Eğitim sisteminde yaşanan sorunların ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda yaşanan gelişmelerden ayrı ve bağımsız olmadığı açıktır. Eğitim Sen, her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin ve laikliğin değil, milliyetçiliğin, ayrımcılığın ve inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelesini kesintisiz sürdürmeye kararlıdır.”
KAYNAK:SOL.ORG.TR