Gazeteci Fatih Altaylı, kendisini hedef alan ilahiyatçı İhsan Şenocak’ı yargıya havale ettiğini söyledi; “İslamda evlatlık müessesesi yok” sözüne karşılık Hz. Muhammed ile evlatlığı Zeyd’i örnek gösterdi.
İlahiyatçı İhsan Şenocak’ın “Kur’an’a sövdüğüne göre İslam’ın çocuğu olamazsın, kilisenin hukuku var, kilisenin çocuğu olamazsın. Sen kimin çocuğusun?” sözleriyle hedef aldığı gazeteci Fatih Altaylı, Habertürk’te yayınladığı yazısıyla sessizliğini bozdu.
Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun resmi internet sitesinde “Depremzede çocuklar evlat edinebilir mi?” şeklindeki soruya verilen “Evlat edinen ile evlatlık arasında evlenme engeli doğmaz” yanıtı, kamuoyunda tartışılmaya devam ediliyor.
Konuyla ilgili sert tepki gösterenlerden biri de Altaylı’ydı; kişisel Twitter hesabında yaptığı paylaşımda “Yahu siz gerçekten sapıksınız anladık da diyanet gibi bir kurumda ne işiniz var. Sapıklar. Gidin porno sektörüne girin. Atatürk’ün millete doğru düzgün din bilgisi verilsin diye kurduğu kurumu sapık muhayyileniz ile kirletmeyin” ifadesini kullanmıştı.
Önceki yıllarda ‘pantolon giyen kadınların cehennemlik olduğuna’ dair iddiasıyla tepki çeken, yeni evli erkekleri “Genç kaynana şehvet uyandırır” diye ‘uyaran’ Şenocak, gazetecinin bu sözlerle Kur’an-ı Kerim’e sövdüğünü ileri sürmüştü:
“Kur’an’a sövdüğüne göre İslam’ın çocuğu olamazsın, kilisenin hukuku var, kilisenin çocuğu olamazsın. Fatih sen kimin çocuğusun?”
‘İSLAM’DA EVLATLIK MÜESSESESİ YOK’
Şenocak ayrıca İslam’da evlatlık müessesesinin olmadığını savunarak “Müslümanların çocukları yetim kaldı. Oturdu alimler, arifler buna çözüm aradı. Bunlar iki yaşından küçüklerse anneler bunlara süt versin, süt yoluyla mahremiyet oluşsun. Eğer daha büyükseler, bunlar birinci derece akrabalarının yanında dursunlar. Eğer bunlar olmuyorsa o zaman evlatlık müessesi olur mu? Evet alınır, bakılır, ama evlatlık müessesesi yok” demişti.
ALTAYLI’DAN ‘KİLİSE İSLAMCISI’ TEPKİSİ
Fatih Altaylı, ilahiyatçının kendisine yönelik hakaretlerine bugün Habertürk’te yayınlanan yazısıyla yanıt verdi. Bu tartışmaların deprem felaketinin önüne geçmesini istemediğini, Şenocak ve benzerlerini yargıya havale edeceğini dile getiren köşe yazarı, herhangi bir isim anmadan şunları söyledi:
“Bu ülkede Batı etkisiyle, Kilise ve Yahudilik örfü ve anlayışını Türkiye’ye İslam diye yutturmaya çalışan emperyalist uşağı bir kitle var.
Bunu Adnan Oktar olayında gördük, Fethullah Gülen felaketinde gördük. İsrail ilişkisi ve kilise ilişkisi kabak gibi ortaya çıktı. Bu etki çok yoğun ve yabancı istihbarat destekli.
Bu ekibin henüz deşifre olmamış üyeleri sahte bir din algısı üzerinden toplumu yönlendiriyor ve cehalet üzerinde etkili oluyor.
Benim Diyanet’e çıkışımdan sonra yüzlerce mail ve sosyal medya mesajı ile Hz Muhammed ile Zeyd örneği verildi.
Bu cehaletin zirvesidir.
Zeyd, Kuran’da adı geçen tek sahabedir. Hazreti Muhammed’in önce kölesi, sonra evlatlığıdır. Yemenli bir ailenin çocuğu olarak esir alınıp, köle pazarında Hz. Hatice’ye satılmış, Hz Hatice de onu eşi Hz. Muhammed’e hediye etmiştir.
Daha sonra ailesi gelip bedelini ödeyerek Zeyd’i geri almak istemiş ancak Zeyd, Allah’ın resulü ile kalmak istemiştir.
‘HZ. MUHAMMED, ZEYD’İ EVLATLIK OLARAK ALDI, MİRASINA DAHİL ETTİ’
Hz. Muhammed de, Zeyd’i azad etmiş ve ‘evlatlık’ olarak almıştır. Ve ‘Mirasına dahil etmiştir'(İslam Ansiklopedisi Zeyd b. Harise maddesi) Yani evlatlık mirasa dahil edilmez sözü Diyanet’in doğru olmayan sözüdür. Hz Muhammed’in sünnetinde evlatlığın mirasa dahil edilmesi vardır.
Yine bu kilise etkisindeki sözde İslamcı güruhun sakladığı, Zeyd’in bizzat Hz. Muhammed tarafından halasının kızıyla evlendirildiğidir.
Hz Muhammed bu evliliği Zeyd’in kölelikten gelmesi nedeniyle toplumda hor görülmesinden dolayı istediği ve onun aileden biri olduğunu göstermeyi amaçladığı bilinir.
Ancak Zeyd ile Zeyneb’in evlilikleri iyi gitmeyince ve eşi Zeyd’i sürekli aşağılamaya kalkınca Hz. Muhammed bu evliliği Zeyd’in de kalbini kırmayacak bir şekilde bitirmek için devreye girmiştir. Kuzeni Zeyneb’i eş olarak almasının ise sadece ve sadece Zeyneb’in boşanmış bir kadın olarak toplumdaki yerinin zayıflamasını engellemek maksadıyla olduğu söylenir.
Yani Diyanet’in ayıplı fetvasının bu olayla uzak yakın ilgisi yoktur.
‘SÖZDE İSLAMCILARA DERS VERMEK ZORUNDA KALMAM BENİM AYIBIM DEĞİL’
Sözde İslamcılara, İslam tarihi üzerine ders vermek zorunda kalmam ise benim değil, onların ayıbıdır. İslam’ı kilise kaynaklarından değil, İslam kaynaklarından öğrenmiş olsalardı, böyle bir şeyi yapmama gerek kalmazdı.”