Dahiliye ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Aras, vücuttaki su, asit ve baz dengesi ile hücreler arası sinyal iletiminden elektrolit denilen elementlerin sorumlu olduğunu aktardı.
Sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor gibi elektrolitlerin vücut fonksiyonlarında öneminin büyük olduğunu kaydeden Aras, sodyumun önemli elektrolitlerden olduğunu, hücre dışında bulunduğunu, ayrıca hücre içi ile hücre dışı arasında basınç diye ifade edilebilecek osmotik denge ve hücreler arası sinyal iletimi görevini gördüğünü anlattı.
Aras, “Sodyumun vücuttaki düzeyinin azalması veya artışı ciddi problemlere neden olabilir. Azalması ‘hiponatremi’ dediğimiz bir durumdur. Tuz kısıtlaması, hastalık ve ilaçlara bağlı idrarla kaybetme, su ve tuz dengesini sağlayan hormonun fazla salgılanması gibi durumlarda kandaki düzeyi düşer.” ifadesini kullandı.
“İHTİYACIMIZ KADAR İÇMELİYİZ”
Prof. Dr. Aras, çok su içme rahatsızlığı yaşayanların, su alımını kısıtlayarak ve normal seviyeye indirerek bu tabloyu düzeltilebileceğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“İhtiyacınızdan fazla su içtiğiniz zaman vücudunuzdaki sodyum düşer. Sodyum azalması nedeniyle bulantı, kusma, baş ağrısı, kaslarda kramp, huzursuzluk, epilepsi ve aşırı uyku hali yaşanır. Hatta komaya bile girebilirsiniz. Hücre dışındaki sodyum azalınca hücre içine su girişi artar ve hücrede ödem olur. Bu beyin dokusunda olunca beyin ödemi dediğimiz beyin hücrelerinin su alıp şişmesine ve bu durumda beyin sapındaki hayati bölümlere bası yaparak ölüme neden olabilir.”
Aras, çok su içmenin psikolojik bir rahatsızlıksa ilaca başlanılması gerekebildiğini kaydederek, “Eğer kişide kalp, böbrek, karaciğer yetmezliği gibi su kısıtlamasını gerektiren durumlar yoksa kilo başına 30-35 cc sıvı alınması, sıcak havada terleme, ishal gibi su kaybettiren durumlarda bu miktarın artırılması uygundur. Suyu ihtiyacımızdan az içmek kadar kontrolsüz şekilde çok içmenin de sıkıntılara yol açabileceğini unutmamalıyız” değerlendirmesinde bulundu.