Celal Eren ÇELİK
Malumunuz CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Londra’ya gitti. Londra ziyareti Kılıçdaroğlu için o kadar önemli ki AKP’ye “Gollük pas” attığı başörtüsü açılımı sonrasında AKP’nin jet hızı ile Meclis’e getirdiği Anayasa değişikliği görüşmelerinde grubunun başında Meclis’te olmak yerine Londra’da olmayı tercih etti.
Tabii bu “Tercih” eleştirilere neden olunca bizzat Kılıçdaroğlu ve Kılıçdaroğlu’na parti içerisindeki en yakın isimlerden birisi olan Bülent Kuşoğlu tarafından açıklamalar yapıldı ve Londra ziyaretinin “Seçimlerin ardından felakete dönüşmüş haldeki Türkiye ekonomisi” için “Temiz para bulmak için gerçekleştirildiği belirtildi.
Oysa aynı Kılıçdaroğlu çok değil yakın geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Damadınla birlikte ülkeyi Londra tefecilerine teslim ettiniz” diyerek yükleniyordu, şimdi ise o Londra “Tefecilerini”, “Temiz para” sağlayacak -Kara kaşımız kara gözümüz için verecekler her halde paraları- “Yatırım bankaları” ve “Girişim Sermayesi Fonları” olarak adlandırıyor…
Tabii kendi bileceği iştir, geçmişteki sözlerini unutanlar da olabilir, bugün yaptıklarını “Zorunluluktan gerekli” bulanlar da, tamamen unutmuş olanlar da…
Ancak bu yazının konusu bu saydıklarımız ya da Kılıçdaroğlu’nun neden Londra’ya gittiği değil. Bu yazının konusu Kılıçdaroğlu’nun Londra’da “Dünya genelinde 5 trilyon Dolar’ı yönettiğini” söylediği ve “Türkiye için temiz para bulacağını” söylediği kurumlar ile.
***
Kılıçdaroğlu’nun Londra’da görüştüğü 2 kurum var: Bunlardan ilki The Creator Fund isimli “Girişim sermayesi” şirketi.
The Creator Fund öyle Kılıçdaroğlu’nun “Lanse ettiği ” gibi milyarlarca dolara hükmeden bir firma falan değil öncelikle onu söyleyelim. İngiltere merkezli şirket bizdeki “e-tohum” platformu gibi bilimsel ve teknolojik alanda faaliyet gösteren yatırımcılara “Girişim sermayesi” sağlayan bir kuruluş. Bugüne kadar destek sağladığı proje sayısı kendi resmi sitesine göre sadece 8 (Yanlış okumadınız yazıyla SEKİZ) Yine The Creator Fund’un kendi resmi sitesinin verilerine göre verdikleri destekler de 100 bin ile 700 bin Sterlin arasında değişiyor. Yani öyle aman aman devasa ya da Kemal Kılıçdaroğlu’nun lanse ettiği gibi Dünya çapında trilyonlarca dolara yön verecek güce sahip olmanın uzağından yakınından geçebilecek bir pozisyonu yok bu şirketin.
Peki ama durum böyleyse CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bunca eleştiriyi göze alıp geldiği İngiltere’de neden bu şirketi ziyaret etti? Bu ziyaretin Türkiye’nin AKP sonrasındaki olası yeni döneminde enkaza dönmüş olacak ve kısa vadede dahi on milyarlarca dolara “Acil” kodu ile ihtiyacı olacak süreç için bir fayda sağlamayacağı açıkken Kılıçdaroğlu neden bu şirketi ziyaret etti.
Şimdi sizleri İngiltere’ye 1974 yılına götürüyoruz…
1974 yılında İngiltere’de Muhafazakar Parti’nin Think Thank Kuruluşu olarak bir organizasyon hayata geçirildi: Centre for Policy Studies (CPS)
Center for Policy Studies’in 3 kurucusundan birisi ise o yıllarda Muhafazakar parti içerisinde giderek yıldızı parlayan ve adını İngiltere’ye duyuran Margaret Thatcher’di. Centre for Policy Studies sadece 1 sene içerisinde Muhafazakar Parti içerisinde o kadar etkin bir kuruluş haline geldi ki Muhafazakar Parti pek çok politikasını bu kurumun stratejik raporlarına göre oluşturmaya başladı.
Ve Center for Policy Studies’in kuruluşundan sadece 1 yıl sonra 1975 yılında merkezin 3 kurucusundan birisi olan Margaret Thatcher önce Muhafazakar Parti lideri seçildi, sonrasında 4 yıl sonra 1979 yılnda İngiltere’nin ilk kadın başbakanı oldu ve 1990’a kadar Başbakanlık yaparken Dünya siyasetine damgasını vurdu, “Demir Leydi” olarak anıldı.
Thatcher’in Başbakanlık yaptığı 11 yıl boyunca arka planda Center for Policy Stuides sürekli stratejik raporlar yazdı,özellikle Muhafazakar Parti’nin ekonomi politikasını baştan aşağıya değiştiren temelleri atan Center for Policy Studies serbest piyasalar, “küçük devlet”, düşük vergi, ulusal bağımsızlık, kendi kaderini tayin ve sorumluluk ilkelerine dayanan bir stratejik konsept kurdu.
İngiliz siyasetinde şu an iktidarda bulunan Muhafazakar Parti’nin arkasında işte bu Center for Policy isimli Think-Thank’in son derece önemli etkisi var.
Şimdi “Arkadaş sen bize Kılıçdaroğlu neden The Creator Fund’u ziyaret etti onu anlatacaktın tutmuşsun Center for Policy Studies diye bir Think-Thank’i anlatıyorsun, ne alaka şimdi?” derseniz sakın demeyin zira kazın ayağı öyle değil efendim…
En iyisi mi biz anlatmaya,siz okumaya devam edin…
Şimdi efendim az önce İngiliz siyasetinde ve özellikle Muhafazakar Parti üzerindeki etkisini anlattığımız bu Policy for Studies isimli Think-Thank’e 1987 yılında henüz 31 yaşında bir isim başkan olarak atanır: David Linsay Willetts…
David Linsay Willetts, Thatcher’in “Prenslerinden” en önemlilerinden birisidir ve İngiliz halkı da, İngiliz siyaseti de sonraki yıllarda kendisinin ismini sıkça duyacaktır.
1992’de başlayan parlamenterliğini 2015 yılına kadar aralıksız sürdürecek olan David Linsay Willetts,2010-2014 yılları arasında İngiltere’de Üniversiteler ve Bilimden Sorumlu Bakan olarak görev alacak, 2022 yılında ise İngiltere’nin en “Stratejik” kurumlarından birisi olan Birleşik Krallık Uzay Ajansı’nın Başkanlığı görevine atandı.
Bu arada unutmadan söyleytelim David Linsay Willetts, “Sir” unvanı da aldı ve 2015 yılında da Lordlar Kamarası üyesi oldu. Ve kendisi İngiltere bizzat kraliyet ailesi ile son derece yakın ve “Derin” ilişkiler içerisinde olan bir siyasetçi.
David Linsay Willetts bugün halen Muhafazakar Parti içerisindeki en etkili isimlerden birisi, e malumunuz Muhafazakar Parti İngiltere’de iktidarda…
Peki niye anlattık size bu Sir David Linsay Willetts’i size biz,neden bahsettik Muhafazakar Parti,İngiliz siyaseti üzerindeki “Derin” etkilerinden.
Şundan anlattık efendim; Kılıçdaroğlu’nun ziyaret ettiği ve büyük bir gurur ile video paylaştığı aslında milyar dolarlık falan değil “İngiliz KOBİ’sinin biraz büyüğü” olabilecek bir “Girişim yatırımı” firmasından öte bir özelliği olmayan The Creator Fund’un “Finansal” olarak bir özelliği olmayabilir.
“Peki bu şirketin “Danışmanı”, networkünü sağlayan kişi kimdir?” derseniz o zaman iş “Değişir” işte… Zira The Creator Fund’un “Danışmanı” Sir David Linsay Willetts’ten başkası değildir!
Sanırız Sn.Kılıçdaroğlu’nun büyük bir heyecan ile The Creator Fund ziyareti ile ilgili video yayınlayıp Tweet paylaşmasının anlamı böylece daha net ortaya çıkıyor…
***
Şimdi gelelim Sn.Kılıçdaroğlu’nun İngiltere’de ziyaret edeceği 2. kuruluş olan Entrepreneur First’e… Bakın bu kuruluşun hikayesi daha da ilginç,daha da enteresan…
Şimdi yine öncelikle Sn. Kılıçdaroğlu’nun kendi ifadelerinden yola çıkarak bakalım bu Entrepreneur First’in mali yapısı öyle “Trilyonlarca dolara hükmeden” bir profile mi sahip…
Entrepreneur First henüz yeni bir şirket… Şirketin temelleri 2011 yılında atıldı,yani karşımızda sadece 11 yıllık bir şirket duruyor öyle uzun yıllardır küresel piyasalara fon sağlayıp, finansal etki yaratmış bir şirketten bahsetmiyoruz.
Hatta şirketin 2 kurucusu olan Matt Clifford ve Alice Bentinck 2017 yılında şirketi mali yapısını güçlendirmek için bir “Yatırımcı arama” turuna çıkmışlar ve şirkete LinkedIn ve Partner at Greylock’un kurucu ortağı Reid Hoffman’dan 12,4 milyon Dolar (Yanlış anlamayın milyar dolar değil MİLYON DOLAR) yeni yatırım bulunca bu yatırımı o kadar önemsemişlerdi ki 12,4 milyonluk yatırımı nedeni ile “Jest olarak” Reid Hoffman’ı Entrepreneur First’e Yönetim Kurulu Üyesi yapmışlardı. Yani çok değil 5 yıl önce bırakın trilyon dolarları,milyar dolarları, 12 milyon Dolar yatırım karşılığında “Yönetim Kurulu üyeliği” veren bir şirketten bahsediyoruz.
Ancak ne oluyorsa işte 2017 yılında Reid Hoffman tarafından verilen 12,4 milyon Dolar sonrasında oluyor ve Entrepreneur First bir anda 5 sene içerisinde bugün Londra merkezli olmak üzere, Berlin, Hong Kong, Paris ve Bangalore. Şirket, Hong Kong ve Toronto’da şubeleri olan bir şirket olarak yaklaşık 10 milyar Dolar’lık bir fonu 300 “Girişimciye” “Girişimci Yatırımı” olarak kullandıran bir fona dönüşüyor…
Tabii bu nasıl oluyor derseniz şirketin 2017’de yatırım aldığı Reid Hoffman’ın Lınkedin’in kurucusu, Pay Pal’ın eski Başkan yardımcısı, Facebook’un kuruluşu esnasında Marc Zuckerberk’e ilk girişim sermayesini veren Peter Thiel arasındaki o kritik toplantıyı ayarlayan kişi olarak 2,4 milyar dolarlık kişisel serveti ile birlikte şirkete sağladığı prestij ve networkün etkisi yadsınamaz…
Ancak eğer bu “Jet hızı” ile büyümeyi sadece Reid Hoffman’a bağlayarak “Tamam işte, şirket büyük,zengin,networkü Dünya genelinde etkili bir yatırımcı bulmuş bu hale gelmiş” diye değerlendirirseniz son derece yüzeysel bir değerlendirme yapmış olursunuz.
Tamam Entrepreneur First’teki “Büyüme” 5 sene için “Göz kamaştırıcı” bir büyüme ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği “Trilyonlara hükmeden yatırım şirketi” profili yanında komik kalan rakamlar bunlar…
Peki Kemal Kılıçdaroğlu bu şirketle neden görüşecek ve basına yansıtılan 2 şirketten birisinin adı olarak neden Entrepreneur First seçildi.
Entrepreneur First ismi sıradan vatandaşlar için bir anlam ifade etmeyebilir, yahut biraz daha finans alanına ilgiliyseniz son 10 yılda çok büyük bir büyüme göstermiş bir yatırım şirketi olarak değerlendirilebilir. Ancak finans dünyasının “Derinlemesine” içerisinde olanlar,şirketlerin ilişkiler ağına,sahiplik yapısına, kurucularının, finans kaynaklarının asıl etki alanlarını bilenler için çok daha önemli ve “Stratejik” bir anlam ifade etmektedir.
“Nedir o anlam?” diyecek olursanız anlatalım…
Hatırlarsanız bir dönem Türkiye’de tüm ekonominin anahtarı McKinsey isimli küresel bir “Ekonomi danışmanlığı-yatırım” firmasına verilecekti. Hatta dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bunu bizzat açıklamıştı. McKinsey ise küresel finans devlerinin adeta “Konsorsiyumu” gibi çalışan, emperyal güç odaklarının gelişmemiş yahut gelişmekte olan ülkelere “Danışman” olarak gönderip iliklerine kadar sömürmelerine aracılık eden bir kuruluştu ve evet bakın o McKinsey “Trilyonlarca doları” kontrol ediyor,yönlendiriyordu.
O dönem Twitter hesabımız olan @yazparov hesabında yazdığımız KÜRESEL DUBLÖR:MCKİNSEY floodumuz ile bu yapının asli yüzünü ve ilişkilerini deşifre etmiş,yazımız milyonlarca okura ulaşmış,çeşitli gazete ve haber sitelerinin köşe yazarları tarafından da kaynak gösterilerek kullanılmıştı.
Velhasılı bizim de yazımız ile çorbada tuzumuzun bulunduğu bir kamuoyu tepkisi yaratılmış ve AKP’nin Türkiye ekonomisinin tüm anahtarlarını bu şirkete verme kararından vazgeçmesi sağlanmıştı.
Şimdi diyorsanız “Arkadaş konu ne ara McKinsey’e geldi,McKinsey ne alaka Kemal Bey’in Londra gezisi ile?” onu da demeyin… Anlatalım o zaman efendim…
Şimdi az önce bahsettiğimiz Kemal Bey’in ziyaret edeceği Entrepreneur First’in 2 kurucusunun Matt Clifford ve Alice Bentinck olduğunu ifade etmiştik. İşte Matt Clifford ve Alice Bentinck McKinsey’de önemli isimler olarak çalışırken 2009 yılında bir kümelenme projesinden ilham alarak 2011 yılında Entrepreneur First’i kuruyor.
Peki Entrepreneur First’in kuruluş finansmanını kim sağladı? Tabii ki McKinsey!
Peki bugün Entrepreneur First’in küresel bağlamdaki en önemli kurumsal partneri ve arkasındaki asıl güç kim! Bingo! Evet yanılmadınız McKinsey!
E tabii şimdi “McKinsey ile görüştüm” demek olmaz, övünmek bir yana topa tutarlar adamı,büyük bir kamuoyu tepkisi yaşanır… O zaman devreye “Perdeleyici” olarak Entrepreneur First ziyareti girer, medyaya da bu şirketin adı özellikle servis edilir ki “Gerekli yerler,gereken mesajı alsın”
****
Şimdi siz karar verin bu Londra ziyaretinde AKP’nin “Küresel tefecilerden para alarak ekonomiyi çevirme” politikasından farklı bir taraf var mı?