CELAL EREN ÇELİK
Dün gecenin tartışmasız en çok konuşulan televizyon programı HaberTürk ekranlarında Fatih Altaylı’nın TEKE TEK programında Buğra Kavuncu’nun bizim 22 Ağustos 2018 tarihinde kaleme aldığımız, İYİ PARTİ’den ihraç edilen Ümit Özdağ’ın da gündeme getirmesi ile adeta siyasette bir deprem etkisi yaratan ÖZBEKİSTAN’DAN GELEN PRENS:BUĞRA KAVUNCU yazımız ile ilgili yaptığı açıklamalardı. (Ki kendisinin “Ben onu tanımam”, “Dedem Kurtuluş Savaşı kahramanı”, “Buna cevap bile vermem” dışında kağıttan okuyarak yaptığı bu sipariş programda “VERİLEMEYEN” cevaplara girmiyoruz bile)
Ancak bu kadar gümbürtü içerisinde programın aslında en can alıcı kısmı özellikle tüm tartışma Buğra Kavuncu’nun akrabalık ilişkileri üzerinden sürdürüldüğü ve akrabalarının FETÖ bağlantısı düzelminde tartışılmaya devam etiği için arada kaynadı…
Oysaki bizim iddiamız neydi? Biz Buğra Kavuncu’nun İYİ PARTİ içerisindeki “KÜRESELCİ KANADIN” en önemli aktörü olduğu tespitini yapmıştık bundan 2 yıl önceki yazımızda… Ve o yazımızda Kavuncu’nun siyasete atılmadan önce Türkiye CEO’luğunu yaptığı Alman kimya devi BASF’a ve BASF’ın “Derin” ilişkilerine özel bir bölüm ayırmıştık...
İşte Fatih Altaylı dün gece yayınlanan programda canlı yayında Buğra Kavuncu’ya tam da bu konuyu yani BASF’ın “Derin ilişkilerini” sorduğunda Buğra Kavuncu adeta bir anda “Kalakaldı”. Zira bu şirketin Alman ve Amerikan devleti ve istihbarat servisleri ile girift ilişkilerini kabul etse, nasıl olup da böyle bir şirketin CEO’su olarak milliyetçi bir parti içinde Türkiye’yi yönetmeye talip olduğunu da anlatması gerekecekti ve tabii bunu öyle “Ben onu tanımam,bunla işim olmaz,dedem Kurtuluş Savaşı kahramanı” diyerek de izah edemeyecekti.
Kavuncu soruya “Dünya’nın tüm büyük Küresel şirketlerinin devletler ile işi vardır” diyerek cevap verdi yani yazdıklarımızı yalanlayamadı. Her şeye “Yalan,iftira” diyen Kavuncu konu BASF olunca ne “Yalan” diyebildi ne “İftira”…
Evet gerçekten de bu BASF konusu çok ama çok önemli hali ile Kavuncu ile BASF arasındaki ilişki de çok önemli…
O zaman bu “KÜRESEL KARTELİ” tüm detayları, girift ilişkileri ve belgeleri ile anlatalım ve sonra Sn.Kavuncu’ya bazı sorular soralım…
***
Tarih yaprakları 25 Aralık 1925’ı gösterdiğinde Almanya’da Dünya’nın en büyük kimya “KARTELİNİN” kuruluş anlaşması imzalanmaktaydı…
Henüz 1.Dünya Savaşı’ndan önce Alman kimya endüstrisi Dünya’nın en büyüğü olmayı başarmış, özellikle sentetik boya alanında Dünya piyasasının %90’ını elinde bulundurmakta ve Dünya ihtiyacının %80’ini ihraç etmekteydi,.
Ancak dev Alman kimya şirketleri 1.Dünya Savaşı’ndan Almanya’nın yenik çıkması ile birlikte adım adım yaklaşan Dünya ekonomik krizi ve “Büyük Buhran”ın kendilerine yabancı şirketler tarafından piyasalarda ağır bir darbe vuracağını anlamış ve bir araya gelerek bir “KÜRESEL KARTEL” yaratmaya karar vermişlerdi.
İşte bu “KÜRESEL KARTELİN” mimarı ve öncüleri ise BAYER’in Başkanı Carl Duisburg ile BASF şirketinin Başkanı Carl Bosch olmuş, ikilinin yoğun çalışmaları sonrasında Alman kimya devleri IG FARBEN adı altında 25 Aralık 1925 tarihinde birleşerek Dünya’nın ilk “KİMYA KARTELİNİ” oluşturmuşlardı.
Kuruluş esnasındaki hisse dağılımı ise şöyle olmuştu:
BASF (%27.4)
Bayer (%27.4)
Hoechst-Cassella-CFR Birleşik (%27.4)
Agfa (%9)
Cfge (%6.9)
CF Weiler Ter Meer %1.9)
Sadece 1 yıl sonra bu “KİMYA KARTELİNİN “sermayesi 1.4 milyar Mark olmuş,Rockefeller Ailesi’nin Standart Oil imparatorluğu, DuPond gibi devler ile de özel ilişkiler kurulmaya başlanmıştı.
Çok geçmeden 1931 yılında Dünya’nın “KİMYA KARTELİ” IG FARBEN ABD kolunu da kurdu…
I.G FARBEN USA’nın Yönetim kurulunda ise Rockefeller Ailesi’nin ünlü bankası Chase Manhattan Bank’ın atası olan Bank of Manhattan’dan H. A. Metz, Federal Reserve New York’tan (ABD Merkez Bankası) ise C. E. Mitchell ve Walter Teagle bulunmakta,Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı ise IG FARBEN’in en büyük hissedarı olan BASF’ı Başkanı Karl Bosch yapmaktaydı…
IG FARBEN ile ABD büyük sermayesinin “Eklemlenmesi” de tamamlanmış ve IG FARBEN artık KÜRESEL ve “Kontrol edilemez” muazzam bir güç haline gelmişti.
Öyle ki IG FARBEN’ın Yönetim Kurulu için “İLAHLAR KONSEYİ” denilmekteydi.
İşte bu “KÜRESEL KARTEL” 2.Dünya Savaşı’nın da Almanya ve HİTLER için en önemli şirketlerinden bir tanesi olacak,savaş boyunca Alman ordusunun tüm kimyasal ihtiyaçlarını tek başına karşılayacak, ünlü toplama kampı Auschwitsch’e kendi adı ile Auschwtich IG adı ile tesis kurup, bu kamplarda insanlar üzerinde kullanılan ölümcül Zyklon B Gazını üretecekti.
IG FARBEN devasa bir güçtü ve savaşı kazanan ABD ve SSCB bu devasa gücün kontrolü için de pazarlıklar yaptılar…Zira artık Dünya’nın 2 “Süper gücü” vardı ve böylesi bir devasa “KARTELİ” tek bir “Süper güç” kontrol edemezdi…
IG FARBEN’in kontrolü savaştan hemen sonra ABD ve Rusya tarafından eşit olarak sağlanırken, “KARTELİN” Dünya’ca ünlü merkez binası ise 1995 yılına kadar CIA’ya ev sahipliği yapacaktı.
***
İşte 2. Dünya Savaşı biterken Alman istihbaratının en tepesindeki sayılı isimlerden birisi olan Reinhard Gehlen, SSCB ile ilgili elinde bulunan çok önemli bazı bilgileri ABD ile paylaştı ve ABD ile bir anlaşma yaptı. Gehlen anlaşmayı bizzat ABD istihbaratının “1 NUMARASI” Allen Dulles ile yaptı.
Bu anlaşmaya göre ABD, daha kurulmamış ve o yıllarda adı OAS olan CIA’nın yapılanmasını da,1955-1968 arasında Federal Alman istihbaratının yeniden yapılandırılması görevini de Gehlen’e verdi. Gehlen de bunun karşılığında ABD’ye Dünya’nın 4 bir yanında bulunan ve “Savaş suçlusu olarak aranan ” kendisinin bizzat yetiştirdiği özel yetiştirdiği istihbaratçıların listesini verdi ve bu isimlerin savaş suçlusu olarak yargılanmadan getirilmesini istedi…
Taraflar el sıkışmıştı.
(Gehlen’in en önemli öğrencilerinden birisi Ruzi Nazar’dı ve Ruzi Nazar ile Buğra Kavuncu’nun öz dayısı Enver Altaylı baba oğul gibiydiler… Ama bu “Akrabalık ilişkileri” bu yazının konusu değil o nedenle bu konuya hiç girmeyeceğiz ama dip not olarak bu da aklınızda bulunsun.)
***
Bu arada savaş sonrasında kurulan Nürnberg Mahkemeleri’nde yargılanan Nazi savaş suçluları tek tek ya ölüme mahkum edilip cezaları infaz ediliyor yahut çok ağır hapis cezalarına çarptırılıyordu.
Ama ilginçtir, çok üst düzey bir NAZİ yöneticisi olmasına rağmen bir kişi bu mahkemelerden “BERAAT” etmişti ve o isim 2.Dünya Savaşı’ndaki en önemli ekonomi liderlerinden Carl Wurster’di…
Ama bu beraatin sebebi sonradan anlaşılacaktı…
Zira Carl Wurster, ABD ve SSCB’nin kendi kontrolleri altına alabilmek adına 7 ana kurucu şirkete böldükleri IG FARBEN’in en büyük hissedarı olan BASF’ı yeniden kuracak ve en yakın arkadaşlarından birisi olan ve CIA ile BND’yi beraber yapılandıran Reinhard Gehlen’in adeta Almanya’yı perde gerisinde yönettiği en “Kudretli” yıllarında BASF’ı devasa bir güce dönüştürecekti.
***
ABD için IG FARBEN’in kontrolü o kadar önemliydi ki savaş bittikten hemen sonra dahi CIA,Rus bölgesindeki IG FARBEN yapılanması hakkında ajanları vasıtası ile Washington’a istihbarat akışını hiç kesmedi…Gözleri hep IG FARBEN’in ve tabii ki sonrasındaki süreçte BASF’ın üzerinde oldu.
IG FARBEN Merkez binası ise hem CIA’nın Avrupa’daki en önemli merkez ofisi hem de Kuzey Kuvvetleri Komutanlığı’nın merkezi olarak kullanıldı. IG FARBEN Merkez binasının diğer ismi “AVRUPA’NIN PENTAGONU” oldu.
İşte CIA’nın savaştan 25 sene sonra üzerindeki “GİZLİLİK YASAĞI” kalkan ve IG FARBEN ile ilgili kendi resmi sitesinin dijital arşivine yüklediği o IG FARBEN raporlarının belgeleri…
Etiketler: BUĞRA KAVUNCUFATİH ALTAYLIManşet