Yıldız yazısının devamında, Tokat’ta, 30 Ağustos resepsiyonunda, rütbeli bir grup askerin salona girerken Vali’nin eşini sıkmaması üzerine açığa alınmasını da tekrar gündeme getirdi.
“CÜBBELİ AMİRAL” VAKASI
Yıldız söz konusu görevden ve açığa almalardan bahsettikten sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın “Temel değerlerimiz” listesinin birinci maddesi; “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olmak” maddesini hatırlatıp “Cübbeli Amiral” meselesinden söz etti.
Yıldız, “O görüntüler medyaya yansımalarından çok evvel MSB’de ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhı’nda cep telefonları ve WhatsApp grupları üzerinden elden ele dolaşmış, herkes birbirine gösterip paylaşmış” dedi.
Yazının ilgili kısmı şöyle:
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın “Temel değerlerimiz” listesinin birinci maddesi; “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olmak”tır.
Ama bu ülkede yaklaşık 20 ay önce “cübbeli-takkeli amiral” vak’ası yaşandı. Şimdi bir de bununla ilgili süreci hatırlayalım.
Amiral Mehmet Sarı’nın tekkedeki o görüntülerinin medyada yayımlanmasının ardından; MSB, “Basına yansıyan fotoğrafların her yönüyle incelendiğini” açıkladı.
Erdoğan, TSK’nın disiplin anlayışıyla bağdaşmayacak fotoğraf veren askere olumlu bakmadıklarını ve bunun münferit bir hadise olduğunu belirtip, TSK’nın hemen çok yönlü idari soruşturma başlattığını, MSB’nin kendi üzerine düşeni mutlaka yapacağını söyledi.
Bakan Hulusi Akar, “M.S. hakkındaki idari soruşturmanın sürdüğünü” bildirdi.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “TSK’nin kendi disiplin yönetmeliği içinde gereğini yapacağına inanıyoruz. Deniz Kuvvetleri’nde böyle bir görüntüyü kabul etmiyoruz.” dedi.
Öte yandan başlangıçta sessiz kalan iktidar medyası, Erdoğan’ın konuşmasından sonra, “tarikat evinde değil, kendi evinde… Camide Cuma namazında… takke değil poşu” gibi ifadelerle o amirali kollamaya çalıştı.
Cübbeli amirale en net destek ise SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi’nin Başkanlığı’nı yaptığı Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği’nin (ASSAM) bir Yönetim Kurulu Üyesi’nden geldi.
Atatürkçülüğü sopa olarak kullananların şimdilerde cübbesiyle namaz kılan amiral üzerinden yeniden din düşmanlığını körüklediğini, açılan soruşturmanın da 28 Şubat’ın kalıntı zihniyetinin yansımasından başka bir şey olmadığını öne süren bu isim, Genelkurmay ile “kutlu” olarak nitelendirdiği amirale şu çağrılarda bulundu:
“Aklı selim hareket etmesini umduğum Genelkurmay’ın hazırlayacağı raporda, örümcek kafalılığın başörtüsü ya da cübbe altında gizli olmadığını ortaya koymasıdır… Kutlu amiralime derim ki; dik dur eğilme, bu millet seninle…”
Soruşturmanın akıbeti ne mi oldu?
MSB yetkilileri ancak 4 ay sonra o amiralin Deniz İkmal Komutanlığı’ndan alındığı, disiplin soruşturmasının ise sürdüğü bilgisini verdi.
Nihayetinde cübbeli amiral tahkikat sonuçlanmadan ve Yüksek Disiplin Kurulu’na sevkedilmeden 2021 YAŞ’ında “kadrosuzluktan” emekli edildi!..
Bunlar bildiklerimiz. Meğer bilmediğimiz daha neler neler olmuş. Şimdi bunlara gelelim.
HERKESİN ÇOK ÖNCEDEN HABERİ VARMIŞ
Cübbeli amiral vak’asıyla ilgili ilk yazımda; “Bu fotoğrafları çekip gönderenler herhalde Devletin ilgili birimlerine ulaştırmışlar, ancak sonuç alamayınca bu yola başvurmuşlardır.” yorumunu yapmıştım.
Yanılmamışım. Aslında herkesin her şeyden haberi varmış. O görüntüler medyaya yansımalarından çok evvel MSB’de ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhı’nda cep telefonları ve WhatsApp grupları üzerinden elden ele dolaşmış, herkes birbirine gösterip paylaşmış. Hatta iddialara göre; cübbeli amiralin bir amiri bu görüntüyü dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal’a bizzat göstermiş, o da bu paylaşımı Bakan Hulusi Akar’a göstermek üzere almış. Ancak görüntüler medyaya düşene kadar kimse kılını kıpırdatmamış.
MSB’DE “İSTENMEYEN ADAM” İLÂN EDİLMİŞ
Peki bu olayın öncesinde neler yaşanmış, o isim nasıl terfi etmiş, sonrasında iş nasıl bu noktaya gelmiş; buna ilişkin iddiaları da anlatalım.
2017 yılında MSB’ye bağlı Tersaneler Genel Müdürlüğü’nde Koordinasyon ve Uygulama Daire Başkanı iken, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı, liyakâtı nedeniyle terfisine sıcak bakmamış. Ancak dönemin hükümet yetkililerinin kararıyla amiralliğe terfi ettirilmiş.
Bu terfiden sonra ise yine Tersaneler Genel Müdürlüğü’ne Genel Müdür Yardımcısı olarak atanmış. Malûm, Tershaneler Genel Müdürlüğü MSB’ye bağlı. Bir süre sonra Akar başta olmak üzere Bakanlık üst düzey yetkilileri Mehmet Sarı’ya tavır alıp buradan ayrılmasını istemiş.
Sebebi mi?
Daha sonra istifa eden üst düzey bir komutana, “MSB’de sizin hakkınızda tersanelerdeki alımlara müdahil olup olmadığınız yönünde araştırma yapılıyor.” bilgisi gitmiş. O komutan da kıyameti kopartıp Bakan Hulusi Akar’a sert mesajlar göndermiş. İşte bu olay üzerine yapılan araştırma sonucunda sözkonusu bilgiyi Mehmet Sarı’nın sızdırdığı anlaşılmış, bu yüzden gözden düşmüş.
Sonrasında 2020 YAŞ’ında yapılan düzenlemelerle Tersaneler Genel Müdürlüğü’nde kadro kalmayınca Mehmet Sarı, normalde bir ikmal sınıfı amiralin atanması gereken Dikimevi’ndeki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı birliği İkmal Komutanı yapılmış.
İLK VUKUATI
Yeni görevindeki ilk icraatı, Dikimevi’nde işçilerin kullandığı mescidin küçük olduğunu görüp bunu büyütme kararı alması olmuş. Yeni mescit yapılana kadar da Cuma namazlarını buradaki halı sahada kıldırmış.
Yeni mescit bittiğinde ise çeşitli bakanlıklardan davetlilerin katıldığı, tüm komutanlık hoparlöründen Kuran-ı Kerim tilavetinin okunduğu görkemli bir açılış yapmış.
Ama ne mescitin yapımı ne de açılış töreni için bağlı olduğu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan izin almış. Olay duyulunca, Komutan tarafından hakkında idari tahkikat yapılmış ve söylendiğine göre, Mehmet Sarı’ya uyarı cezası verilmiş.
Diyeceğimiz; ilk vukuatı cübbeli-takkeli görüntüleri değilmiş. Ve işte tüm bunlardan sonra o görüntüleri paylaşılmaya başlanmış.
“KURDOĞLU CEMAATİNDENİM” DEMİŞ
Görüntülerin medyaya yansımasından sonra başlatılan tahkikat sürecine gelince;
Mehmet Sarı İkmal Komutanlığı’ndan alınıp Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrine verilmiş. Yani açığa alınmamış, kendisine herhangi bir görev verilmese de Kurmay Başkanı emrinde mesaiye gidip gelmiş.
Bu arada Deniz Kuvvetleri Komutanı Adnan Özbal, Sarı’ya verilmek üzere ceza savunması hazırlatmış. Ancak MSB tahkikat yapılacağını ve Yüksek Disiplin Kurulu’nun toplanacağını açıklayınca bu işlem iptal edilmiş.
Yüksek Disiplin Kurulu süreci için ifadesi alınan Mehmet Sarı, “Kurtoğlu cemaatindenim” derken, onu tekkeye götüren şoförün de ifadesine başvurulmuş. Şoför, sözkonusu tekkeye her hafta gittiklerini söylemiş.
Yukarıda aktardık; o Yüksek Disiplin Kurulu hiç toplanmadı ve Mehmet Sarı 2021 YAŞ’ında pir-ü pak şekilde emekli edildi. İddialara göre, bunun gerekçesi de “Yüksek Disiplin Kurulu kararı ile TSK’dan atılsa dahi mahkeme kararıyla geri döner, 1 yıl daha görevde kalır, ancak ondan sonraki YAŞ’te emekli edilebilirdi.” diye açıklandı.
Bu konudaki eşzamanlı bir başka tahkikattan daha söz edelim. MSB, Sarı’nın görüntülerini kimin sızdırdığının ortaya çıkarılması için de emir verdi ve sonuçta fatura iki albaya kesildi. Bu albaylardan birisi görevinden alındı, diğerinin görev yeri değiştirildi. Görev yeri değiştirilen albay kendi isteğiyle emekli olurken, cübbeli amiral diğer albay hakkında suç duyurusunda bulundu. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı da bu suç duyurusuyla ilgili soruşturma izni verdi!..
EMEKLİ AMİRALLER CEZALANDIRILIRSA
Kayseri ve Tokat’taki olaylar ile cübbeli amiral soruşturmalarındaki çifte standart bir yana, şuna dikkat çekmek istiyoruz:
Yaptıkları açıklama sebebiyle 12 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan emekli amiraller hakkında Savcı yarın mütalaasını verecek.
Emekli amirallerin açıklamasında ne vardı?
Özetle; “Montrö Antlaşması değiştirilmesin.” demiş ve Mehmet Sarı vak’asından hareketle, “TSK’da yeni tarikat yapılanmalarına izin verilmemesini” istemişlerdi.
Şimdi şunun altını çizelim:
Geçtik çok önceden biliyor olmalarından; şayet MSB, olay medyaya yansır yansımaz Mehmet Sarı hakkında gerekli işlemi yapsa, büyük ihtimalle amirallerin açıklamasında bu konu yer almayacak ve sadece Montrö’den söz edilecekti.
Bu durumda iktidar ve destekçileri yine de sırf Montrö’ye sahip çıktıkları için emekli amiralleri “darbeci” ilân edip haklarında suç duyurusunda bulunacak ve yargılatacak mıydı? Velev ki, bunu yaptılar; Ukrayna savaşından sonra tüm yetkililer Montrö’ye sarıldığına göre, en azından davanın düşmesi yoluna gitmeleri gerekmez miydi?
O halde de, demektir ki, emekli amirallere öfkenin sebebi Montrö değil, cübbeli amiralmiş.
Öyleyse yarın savcı, onların cezalandırılması yönünde mütalaa verirse bu, cübbeli amiralin bir kez daha “korunması-kollanması” anlamına gelmeyecek mi?
HABERİ ORTAYA ÇIKARTAN ERDEM ATAY DA AYNI NOKTAYA DİKKAT ÇEKMİŞTİ
“Sarıklı Amiral” haberini ortaya çıkartan Veryansıntv.com Genel Yayın Yönetmeni Erdem Atay da kamuoyunun konuyu sıklıkla tartıştığı o günlerde yazılarında ve kendisini davet eden az sayıdaki kanalda bu fotoğrafların aylar öncesinden “Kimi basın mensuplarının elinde olduğunu” ve büyük ihtimalle “Askeri üst düzey bürokrasinin” de çok önceden durumdan haberdar olduğunu ifade etmişti.