Celal Eren ÇELİK
Sevgili okurlar malum herkes siyaset arenasındaki partilerin arasında yaşanmakta olan rekabetlerden bahsediyor doğal olarak ve pek tabii özellikle de 2 ittifak arasındaki rekabet yazıların,yorumların başlıca konusu…
Ancak biz bugün yazımızda bizzat Cumhur İttifakı karşısında milletin umudu olma iddiasındaki Milletr İttifakı’nın kendi içerisindeki çarpıcı “Rekabeti” kaleme almak istiyoruz zira bu rekabetin ortaya koyduğu tablo çok önemli soruları kendimize sormamıza neden olmakta…
O zaman peşrevi fazla uzatmadan yazımıza geçelim…
***
Cumhur İttifakı karşısında bir araya gelerek seçimlerdeki muhalif bloğu oluşturan 6’LI MASA’da perde arkasında kendi içerisinde bir “Tarikatlar rekabeti” yaşanmakta…
“Nasıl yani?” derseniz hemen kısa kısa ana hatları ile 6’LI MASA’nın “Tarikatlar röntgenini” bir çekelim…
6’LI MASA’yı oluşturan partilerden Saadet Partisi Nakşibendi Tarikatı’nın Halidiyye ekolünün Türkiye’deki siyasi temsilcisi. Nakşibendi-Halidi ekolüne bağlı olan Gümüşhanevi Tekkesi yahut kamuoyunda daha yaygın bilinen ismi ile “İSKENDERPAŞA DERGAHI” ise başta Necmettin Erbakan olmak üzere, Recep Tayyip Erdoğan,Fahrettin Koca,Kemal Unakıtan,Recai Kutan gibi isimlerin bağlı bulunduğu “Tekke”…
6’LI MASA’nın bir diğer “Bileşeni” olan Demokrat Parti ise Nurcu geleneğin temsilcisi. Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın da daha önce Nur Cemaati’nin “Yazıcılar” koluna ait Yeni Asya Gazetesi’nde sürmanşetten verilen “Türkiye’nin Said-i Nursi modeline ihtiyacı var” şeklinde Nur Cemaati2nin kurucusu Said-i Nursi’yi öven ifadeleri bulunmakta. Öte yandan 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunan FETÖ yapılanması da Nur Cemaati içerisinde doğan,kendisine Said-i Nursi’yi örnek alan ve daha sonra kendisi bir “Kol” olarak gelişen bir yapılanma.
Bir başka 6’LI MASA bileşeni olan GELECEK PARTİSİ ise Ahmet Davutoğlu’nun Müslüman Kardeşler’e olan ideolojik bağlılığı ile şekillenen bir parti. Öte yandan Ahmet Davutoğlu’nun Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da başta Norşin Medresesi olmak üzere pek çok tarikat-cemaat ve şeyh ile son derece yakın ilişki içerisinde olduğu bilinmekte. Ayrıca Davutoğlu’nun daha partisini kurma aşamasındayken Menzil Tarikatı Şeyhi Abdülbaki Erol’u ziyret edip, gerçekleşen görüşmenin fotoğraflarının da basına servis edilmesi ile Menzil Cemaati’nin yeni dönemde Davutoğlu ve Gelecek Partisi’ni destekleyeceği yorumları yapılmıştı.
6’LI MASA’nın CHP’den sonraki en önemli ve büyük bileşeni olan İYİ PARTİ ise kurulduğu günden bu yana Türkiye’deki en önemli tarikatlardan birisi olan ve özellikle ellerindeki yurt ve eğitim kurumları ile sürekli kendisine yeni “Kadrolar” devşiren Süleymancılar Tarikatı’nın açık desteğine sahip.
AKP’ye karşı 2015 sonrasında açık cephe alan ve muhalif bir duruş sergileyen Süleymancılar Tarikatı kuruluş aşamasından itibaren İYİ PARTİ’ye ise AKP karşısında açık bir destek verdi.
6’LI MASA’da bulunan DEVA PARTİSİ ve Ali Babacan ise net olarak hiç bir tarikat ile bağı olmadığını belirtse, Babacan hayatının hiç bir döneminde hiç bir tarikata üye olmadığını belirtse de aynı Babacan her fırsatta hatta Enes Kara’nın tarikat baskısı sonrasındaki intiharından sonra dahi “Tarikatlar Türkiye’nin gerçeğidir” “Tarikatlar kapatılamaz” şeklindeki sözleri ile Tarikat-Cemaat yapılanmasını savunmakta.
6’LI MASA’daki 5 partinin durumu bu şekildeyken “Masanın” en büyük “Bileşeni” konumundaki CHP ise parti genel merkez yönetiminin “Endişeli muhafazakarların oylarını kaybetmeme” ve “Sağa açılma” stratejisi ile tarikat-cemaat yapılanmalarına net bir karşı duruş sergileyemediği gibi zaman zaman “Türkiye’de kökü yüzyıllara dayanan son derece önemli cemaatler var” şeklinde açıklamaları en yetkili ağızlardan yapıyor,tarikat ve cemaatlere karşı sert bir tutum takınamıyor.
***
Tüm bu tablo ortaya çıktığında ise 6’LI MASA içerisinde yaşanan pek çok siyasi “Rekabetin” aslında “Tarikat rekabeti” olduğu ve hatta olası bir seçim zaferinden sonra siyasi paylaşım esnasında bu “Tarikat rekabetinin” çok daha sert yaşanması muhtemel.
6’LI MASA’daki her bir partinin temsil ettiği ve kendisini destekleyen tarikat-cemaat yapılanmaları kendi içlerinde ise birbirlerine rakip durumdalar. Bu da siyaseten alınan bir takım kararların masanın yapısına uygun olarak “Tarikat rekabetine” göre şekillenmesi anlamına geliyor.
Son günlerde yaşanan BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın 6’LI MASA’ya katılmasını Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun “Çok Atatürkçüler” gerekçesi ile “Veto” etmesi de aslında tam da bu “Tarikat rekabetinin en çarpıcı” örneğini oluşturuyor.
Zira Saadet Partisi, Türk siyasetine ” Siyasal İslam”ı sokan Necmettin Erbakan ve Milli Selamet Partisi’nin devamı. Milli Selamet Partisi ise Nakşibendi Tarikatı’nın Halidiyye Ekolü’ne bağlı Gümüşhanevi Tekkesi’ne (İskenderpaşa Cemaati’ne) bağlı.
Nakşi-Halidi ekolünün yüzyıllardır en sert şekilde rekabet halinde olduğu tarikatların başında ise Kadiri Tarikatı gelmekte. Kadiri Tarikatı’nın “İcmalciler Kolu”nun başına 1979 yılında geçen ve ölene kadar tarikatın şeyhi olarak kalan isim ise Bağımsız Türkiye Partisi’nin kurucu genel başkanı olan Haydar Baş’tı. Tarikatlarda şeyhlik genelde babadan oğula geçtiği için şu an Kadiri Tarikatı’nın “İcmalciler” kolunun liderliğini Haydar Baş’tan sonra BTP’nin başına geçen oğlu Hüseyin Baş’ın oğlu Hüseyin Baş’ın yaptığı savunulmakta. Ancak Hüseyin Baş babasından kalan şeylik postnişine oturmamış olsa dahi kesin olan gerçeklik BTP’nin Kadiri Tarikatı’nın “İcmalciler Kolunun” siyasi temsilcisi olduğu.
MSP’den Milletvekili olmak isteyen ancak kısa süre içerisinde Erbakan tarafından MSP içerisinde siyasi hayatı bitirilerek adeta partiden “Afaroz edilerek” uzaklaştırılan Haydar Baş, 1970’lerin başında MSP macerasını Nakşi-Kadiri rekabeti nedeni ile sonlandırmıştı.
Aradan 43 sene geçtikten sonra bu kez Haydar Baş’ın oğluna Erbakan’ın yol arkadaşı Karamollaoğlu ve MSP’nin devamı olan “Nakşi-Halidi” Saadet Partisi “Veto” koyuyor ve tarikat rekabeti “Tarihin tekerrürü” ile bir kez daha karşımıza çıkıyor.
Yani Saadet Partisi’nin BTP’yi “Masada” istenmeyişinin sebebi “Fazla Atatürkçü” olması değil, “yüzyıllardır süren Nakşi-Kadiri tarikatları arasındaki rekabet.
Yukarda “Röntgenini” çektiğimiz masadaki tarikat-cemaat rekabetinin AKP’nin mağlup edilmesi sonrası başlayacak “Yeni dönemde”, bu kez de 6’LI MASA üzerinden elde ettikleri güç ve nüfuz alanları ile yargıda,bürokraside,iş dünyasında,eğitimde,sağlıkta rekabet haline girecekleri ise kesin olan bir gerçeklik.
Tüm bunları alt alta koyduğumuzda ise asıl büyük problemli soru ortaya çıkıyor:
“Bu masa AKP’yi devirirse kazanan gerçekten muhalefet mi olacak, her halükarda yine tarikatlar-cemaatler mi kazanmış olacak?”
Buyurun bu zor cevabı da siz verin…