“Kılıçdaroğlu’nun gözdelerinden, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’ndan istismar yorumu geldi: ‘Gündemde tutulmamasını arzu ederim, aile rahatsız oluyor.’ Kılıçdaroğlu’na önerim, iktidar olduklarında sakın ABD’den vs aile bakanı aramasın, Karamollaoğlu bu iş için biçilmiş kaftandır!”
Engin Balım yazdı…
Seçimler yaklaşırken 6 Benzemez parti bir araya geldi, 7.si de babasından devraldığı (tarikat) parti liderliği ile masaya başvurdu ama çok Atatürkçü tarikat olduğu gerekçesi ile veto geldiğini ileri sürdü.
Bu arada gazetelerde çıkan haberlere göre, resmi eşi Ayşe Baş dışında, rahmetli Baş’ın imam nikahlı bir çok eşi olduğu biliniyor.
Türkiye kavram kargaşası çalkantıları yaşarken birden gündeme; usta gazeteci Timur Soykan’ın kanımızı donduran haberi bomba etkisiyle düşüverdi.
Haberi okuyunca herkes gibi sarsıldım. İçimden ‘Acaba daha neler görecek bu gözler, bu kulaklar neler duyacak?’ diye geçirdim.
Tek bildiğim gerçek, bizlere çok büyük bir miras bırakan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu babası Atatürk’ün, şu an kemiklerinin sızladığıdır.
Gözümün önüne manevi kızı Ülkü Adatepe ile oynayıp, salıncakta sallanan ulu Önderimizin neşeli görüntüleri geliveriyor. Bir de geldiğimiz Türkiye tablosu!
23 Nisan’ı dünyada ilk defa çocuklara özel bir bayram olarak armağan eden liderin vizyonundan geldiğimiz manzara korkunç! Daha dün Ankara’da, yüzlerce ülkeden okullarımıza gelen misafir ülkelerin çocuklarını evlerimizde dönemin TRT organizasyonu ile ağırlayan biz değil miydik? Şimdi kim, bizlere çocuklarını emanet edip de yollayacak?! Gerçi unutmuşum, Türkçe Olimpiyatlarına gidip, yağcı nutuklar atan devlet büyükleri, TRT’nin o müthiş 23 Nisan şenliklerini ortadan kaldırmışlardı!
Geliyorum asıl konumuza;
Atatürk, mezardan kalkıp gelse, şüphesiz çok şaşırır, üzülür ve öfkeyle baş öğretmen olarak, sınıfın ortasında (TBMM’de) iktidar ortağından, muhalefet partilerinin liderlerine dönerek şöyle bağırırdı;
‘Hepinize, yazıklar olsun!’
Evet, O’nun çok güvendiği, Türk gençliği olarak, ,7’den 70’e hepimizin sınıfta kaldığı aşikar; çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün tabiriyle; ‘Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.’
Biz ise, kimsesiz çocuklarımızı dershane sıralarında, yoksulluktan Cemaatlere kaptırmadık mı? Tarikatlara ait öğrenci yurtlarında intiharlara katlanmadık mı? Daha birkaç sene önce Karaman’da Ensar Vakfı’ndaki erkek çocuklarının istismarını yaşamadık mı? Aladağ’da yurtta diri diri yanan kız çocuklarını unuttuk mu? Dolmuşta, sokakta nice Özgecanları sapıklara karşı savunmasız bırakmadık mı?
Siyasi gücü kuvvetli olan İsmailağa Cemaati üzerinden patlak veren bu haber ne ilk ne de son… Maalesef gerçekler acı, Türkiye çocuklarına sahip çıkamıyor…
Türkiye’de maalesef çocuk gelin skandalı, sadece son 21 yılın, yani AKP iktidarına ait bir sorun değil, yıllardan bu yana artarak büyüyen, kanayan bir yara. Oy kaygısı ile siyasi parti liderlerinin, halının altına süpürdükleri, görmezden geldikleri bir vaka.
O siyasi liderler değil miydi; FETÖ virüsü göz göre göre Cumhuriyet’in tüm kurumlarına sızarken, onları tek tek ele geçirip başlarına, sözde imamlarını atarken susup, kafalarını kuma gömenler?!
Peki ya; TSK’yı, Harbiye’yi, milli eğitimi, GATA’yı, dershaneleri, okulları, camileri FETÖ virüsünün ele geçirmesine ‘aman mahallenin tek delisi ben miyim otur maaşını al’ diye susan koca koca generaller, bakanlar, genel müdürler, gazeteciler, sanatçılar, akademisyenler, işadamlarına ne demeli?
Konuşanları, yazanları ya suikastlarla öldürdüler ya da yıllarca Silivri’ye zindana atmadılar mı? Bunlardan en önemlisi kuşkusuz Türkan Saylan’dı.
Taşın altına elini sokmuş, ömrünü Anadolu’nun ücra köşelerindeki kız çocuklarının okumasına adamıştı. Aslında mücadele verdiği, çocuk gelin sorunuydu. Genç bir doktorken, kız çocuklarının, daha gelişimlerini tamamlamadan, çocuk yaşta evlendirilmelerine şahit olmuş, üzülmüş, kendince bir çare aramıştı. Atatürk’ün görmeyi arzu ettiği çağdaş Türk kadınının en güzel örneklerindendi Saylan…
Çocuk gelin rezaletine karşı duran, kardelenler projesini yürüten ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kuran, Türkan Saylan da FETÖ’nün zararlılar radarına giriverdi!
FETÖ’cü polislerce tutuklanırken, kanserli halde evinden alınırken kaçımız haykırdık, yanında durduk Saylan’ın. Hepimiz tweet atmayı seviyoruz sıcacık evlerimizden, klavye delikanlılığı hepimizin, vicdanımızı azıcık rahatlatıyor AMA organize olup bir şeyler yapmaya gelince, bahanemiz hazır.
Tweet atmak yerine, ÇYDD’ye bağış atmak ya da gönüllü üye olmak çok mu zor?
Mesela Ankara Barosu’nun ilk kadın başkanı av. Sema Aksoy’un 2011’de büyük özveri ile başlattığı Gelincik projesinden ne kadar haberdarız?
Mesela ‘Halam Geldi’ filmi ile çocuk gelinler meselesine dikkat çekmek isteyen, film yapımcısı Sami Dündar’ı kaçınız tanır? Dündar’ın telif hakkı istemeden bedava Youtube’a filmini koyduğunu, toplumsal bilinci geliştirmek istediğini kimler bilir? Ama bol küfürlü filmler yapanlar kadar ünlü değildir mesela…
Evet, 80 yıldır süregelen, çocuk gelin rezilliğine karşı toplum olarak sustuk, sessiz kaldık, mücadele verenleri yalnız bıraktık. Bugün İstanbul’un birçok semtinde, Ankara’nın köylerinde, İç Anadolu’da, Karadeniz’de, Doğu illerimizde çocuk gelin vakası binlerce sayıda yaşanıyor.
Askerliğimi Jandarma olarak, Erzurum’un bir ilçesinde yapmıştım. Gittiğimiz köylerde komutanım, genç kadın öğretmenleri özellikle dinler, sahip çıkar, yakınlık gösterirdi ki, köyde bir sıkıntı vs yaşamasınlar. Bundan 20 sene kadar önce, ilkokul öğretmeni, genç öğretmenlerin en büyük şikayetlerini yerinde dinledim. Neydi biliyor musunuz ilk ortak şikayetleri?
Küçük yaştaki kız öğrencileri okulun bahçesinde, seksek oynayıp, ip atlarken bahçe duvarına gelen adamların, kendilerine evlenecek kız bakmalarıydı!
AKP’ye yakın, Nakşibendi tarikatının, İsmailağa kolu içinde yıllar önce yaşanan korkunç bir olay sonrası gündemimiz değişiverdi. Ama görün çok değil 5-6 gün sonra farklı bir konuda tweetler atıyor olacağız. Çok çabuk unutuyoruz her şeyi, sorunları Twitter’da çözebileceğimizi sanıyoruz.
Bugün 7’den 70 e herkes tweet attı olayı kınadı.
Kınayanlardan 6lı masayı şöyle bir değerlendirelim..
Kılıçdaroğlu’nun gözdelerinden, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’ndan istismar yorumu geldi:
Gündemde tutulmamasını arzu ederim, aile rahatsız oluyor.
Kılıçdaroğlu’na önerim, iktidar olduklarında sakın ABD’den vs aile bakanı aramasın, Karamollaoğlu bu iş için biçilmiş kaftandır!
Meral Akşener’e de sormak istiyorum; Çocuk gelinler konusunda bugüne kadar eski İçişleri Bakanları ne adım atmışlar, kendi dönemlerinde kaç pedofiliyi tutuklamışlar? Mesela Sayın Meral Akşener kendi döneminde ne yapmış bu can sıkıcı mesele ile ilgili?
Mesela Sayın Kılıçdaroğlu, 12 senedir CHP lideri olarak kaç çocuk gelinin yaşamını kurtardı?! 15 yaşındaki Hayrünnisa hanım ile evlendiği söylenen Abdullah Gül’ü yeniden cumhurbaşkanı görmek istiyor mu?
CHP büyükşehirleri aldığından bu yana, çevre köylerde, çocuk gelin meselesi için, somut neler yapıldı?
Peki ya Ali Babacan, Gül hakkında ne düşünüyor?! Ya da Sayın Babacan ekonomi, dışişleri gibi önemli bakanlık görevlerini yürütürken, bu güçlü makamlarda otururken, Milli Güvenlik kurulu, bakanlar kurulu gibi toplantılarda, bu kız çocuklarının geleceği için hiç öneri, proje, çözüm teklifinde bulunmuş mudur?
Ya eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, ne icraatları var çocuk gelin meselesi üzerine, Başbakanlığı döneminde yaptığı tek bir şey anımsayanınız var mı? Anlatsın öğrenelim, bilelim..
Hiranur Vakfı’nın kapısına olay patlayınca kilit vurduran Ekrem İmamoğlu’na ne demeli? Uğur Mumcu’nun deyimi ile, Nakşibendi tarikat liderlerinin sakallarını daha düne kadar kim sıvazlıyordu oy vs için?!
İşin özeti; siyasetçilerimizin yok birbirlerinden zerre farkları! Ya sistemi değiştireceğiz ya da bu vahim sorunlar, iktidarlar değişse de artarak devam edecek…