Yargıtay’ın Balyoz davasında 7 sanık için verilen beraat kararını bozmasının ardından yenilen yapılan yargılamada duruşma savcısı bozma kararına uyulmasını talep etti.
Yargıtay’ın FETÖ’nün Balyoz kumpasına ilişkin davada 7 sanık için verilen beraat kararını bozmasının ardından aralarında 28 Şubat Davası’ndan hükümlü bulunan eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan‘ın da bulunduğu 6 sanığın yargılanmasında yeniden mütalaa açıklandı.
Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya başka suçtan hükümlü bulunan sanık Çetin Doğan Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Duruşmada 4 tutuksuz sanık ile sanık avukatları da yer aldı. Esas hakkındaki mütalaasını açıklayan Savcı Alim Yaşar, sanıkların Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten AKP hükümetini cebren düşürmeye yönelik faaliyetlerde bulunmak üzere bir araya geldiklerini öne sürerek, seminer adı altında çalışma başlattıklarını kaydetti. Söz konusu çalışmaların deşifre olması üzerine seminer programına katılan silahlı kuvvetler personelinin bir kısmının emeklilik istediğini ifade etti. Mütalaada “Diğer kısmının da Yüksek Askeri Şura’dan emekli edilmek suretiyle AKP hükumetini ıskartaya yönelik amacın gerçekleşmesinin engellendiği” ifadesinde bulundu.
Eylemin teşebbüs aşamasına ulaşamadan hazırlık hareketleri kapsamında kaldığını iddia eden Savcı Yaşar, sanıkların eyleminin “Suç için anlaşma” suçunu oluşturduğunu savundu. Mütalaada sanıklar Çetin Doğan, Emin Küçükkılıç, Erdal Akyazan, İhsan Balabanlı, Mehmet Kaya Varol ve Behzat Balta’nın “Suç için anlaşma” suçundan 3 aydan 12 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları istendi. Yargılama aşamasında hayatını kaybeden Metin Yavuzyalçın hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi mütalaada talep edildi.
Çetin Doğan’ın avukatı Hüseyin Ersöz “Tarih tekerrür ediyor. Yargıtay’ın bozma kararı tamamen siyasi” ifadesinde bulundu.
Mütalaayı açıklayan savcının duruşmadan bir gün önce görevlendirildiğini iddia eden Ersöz, “Cumhuriyet savcısı bu davadan sonra sizinle duruşmaya çıkmaya devam edecek mi bunu merak ediyoruz” şeklinde konuştu. Avukat Ersöz, esas hakkındaki savunmasını hazırlayabilmek için diğer avukatlarla birlikte süre istedi.
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıklara mütalaaya karşı savunma hazırlayabilmeleri için süre vererek duruşmayı erteledi.
Anayasa Mahkemesi’nin ‘Hak ihlali’ kararı vermesinin ardından yeniden görülen Balyoz Davası’nda 237 sanık beraat etmişti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı verilen beraat kararına 7 sanık yönünden itiraz etmişti. Başsavcılığın itirazında Çetin Doğan’ın plan seminerinde yaptığı konuşma içeriğinin mahiyeti itibariyle darbe yapmaya yönelik olduğunu, diğer 6 sanığın konuşmalarının da içerik itibariyle sanık Doğan’ın konuşmasıyla benzer içerikte olduğu öne sürdü.
Dairenin 14 Haziran 2021’de oy birliğiyle aldığı kararın 37 sayfalık gerekçeli kararında, sanıkların eylemlerinin, “teşebbüs aşamasına ulaşmayan hazırlık hareketleri kapsamında değerlendirileceği” iddia edildi. Sanıkların fikir birliği içinde gerçekleştiği iddia edilen gerekçede, “suç için anlaşma” suçunun oluştuğu iddia etti.
Çözümlere göre, emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın konuşmasında, seminerde oynanan “Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo” içinde öngörülmeyen milli mutabakat hükümetinin kurulmasından bahsettiği ifade etti.
Anayasa Mahkemesinin, ilk hükme esas alınan dijital delillerin niteliği ile ilgili bir değerlendirme yapmadığı, yeniden yargılama yaparak beraat hükmü veren mahkemenin ise bu dijital delillerin hiçbirinin güvenilir olmadığını, bu nedenle hükme esas alınmayacağını değerlendirdiği aktarılan gerekçede, yerel mahkemenin tanık dinleme gereğine ise hiç tevessül etmediği ifade etti.
Dijital verilerdeki çelişki ve yanlışlıklar nedeniyle verilerin hukuka aykırı üretilmesi veya değiştirilmesi ihtimallerinin denetlenmesinin zorunluluk olduğu vurgulanan gerekçede, ancak bu dokümanların, Anayasa Mahkemesi kararı çerçevesinde denetlenmesi cihetine gidilmeden kategorik olarak delil değeri taşımadıkları yönündeki kabulde isabet bulunmadığı belirtti.
Gerek terörle mücadelenin gerekse darbe yargılamalarının, mahiyetinden kaynaklanan güçlükleri olduğu belirtilen gerekçede, “Başarıya ulaşmış bir darbenin yargılanması ne denli güç ise icrasına başlanmış bir darbenin başarılı olamama ihtimalinde bile korunan değerlere, anayasal demokratik düzene verdiği zararlar tecrübe edilmiş gerçeklerdir. Bu nedenlerle kanun koyucu, temel ilkeden ayrılarak sayılı suçlar yönünden hazırlık hareketlerini de cezalandırma yoluna gitmiştir. Niteliği gereği cezalandırılan bu hareketlerle ilgili elde edilen hukuka uygun ve yeterli delillerin değerlendirilmesinde de aynı hassasiyetin korunması gerekir. Aksi halde yeterince kök salamayan kırılgan demokrasilerin, her defasında aynı şansı bulamayabileceği göz ardı edilmemelidir. Somut dava yönünden, soruşturma ve kovuşturma safahatında görev almış bir kısım şahısların özellikle dijital delillerle ilgili olarak, tespit edilmişse sorumluluklarının gereğine tevessül edilmesi ne denli hukukun gereği ise bu durumun sanıkların sorumluluklarını perdelemesine izin vermemek de aynı gerekliliğin sonucudur.”
Dairenin gerekçesinde, davaya konu seminer çerçevesinde yapılan toplantıda, “iktidardaki AK Parti hükümeti yerine milli mutabakat hükümeti kurmak, somut yer ve isim belirtilmek suretiyle İstanbul Büyükşehir ve bazı diğer il ve ilçe belediye başkanlıklarına atamalar yapmak, gözaltılar ve tutuklamalar gerçekleştirmek, Milli İstihbarat Başkanlığı dahil bürokrasinin üst kademelerine atamalarda bulunmak” gibi konuşmaların yer aldığı belirtildi.
“Seminerde, Çetin Doğan ve bir kısım sanıkların, Milli Güvenlik Kurulu aracılığı ile hükümeti uyararak, gidişatın kötü olduğunu dikte ederek, bunun sonunun iyi olmayacağı şeklinde hükümeti tehdit etmek de dahil, demokratik bir toplumda kabullenilmesi ve katlanılması mümkün olmayan ve TSK’nın görev, yetki ve sorumlulukları ile bağdaşmayan, doğrudan hükümeti cebren ıskata yönelen içerikte konuştuklarının açık olduğu” denildi.
Gerekçede, şunlar kaydedildi:
“Sanıkların, anılan sözde senaryonun içerik ve yöntemlerinden ayrılarak, demokratik seçimlerle iş başına gelmiş meşru Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevine cebren son vermek için 5-7 Mart 2003 tarihlerinde düzenli olarak toplanmak suretiyle, askeri bir disiplinle, son derece ayrıntılı ve kapsamlı bir plan üzerinde anlaştıkları, fakat ittifakın farkına varılması üzerine, bir kısmının emekliliğinin istediği, bir kısmının da askeri şurada emekli edildiğinin anlaşılması karşısında, üzerinde anlaşılan plan doğrultusunda, 5237 sayılı TCK’nın 312. maddesinde düzenlenen suç yönünden, sanıkların kastının, şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıktığında kuşku bulunmasa da davranışların, suçların doğrudan doğruya icrasına başladıklarının kabulünü mümkün kılan aşamaya müncer olmadığı/olamadığı açıktır.
Bu nedenledir ki, amaç suçlar bakımından sanıkların eylemleri teşebbüs aşamasına ulaşmayan hazırlık hareketleri kapsamında değerlendirileceğinden, anılan suçların oluşmayacağının fakat dosya kapsamı, sanıklar tarafından gerçekleştirildiği kabul edilen ses kayıtları, konuşma içerikleri, plan seminerinin hukuki dayanağı ile icra şekline ilişkin kurumsal belgeler dikkate alındığında, sanıkların fikir birliği içerisinde vukuu bulan eylemlerinin, unsurları itibarıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 316. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu nazara alınmalıdır.”
Kaynak;VeryansınTv