Celal Eren ÇELİK
Son dönemlerde özellikle İzmir’in kurtuluşunun son derece büyük bir coşku ile kutlanarak milyonların Cumhuriyet’e sahip çıkmasından sonra özellikle sosyal medyada yine ve yeniden “Keşke Yunan kazansaydı” şeklindeki hastalıklı ruh halini yansıtan başlıklar gündeme oturmaya başladı.
Bu “Keşke Yunan kazansaydı” sözünün mucidi ve Siyasal İslamcıların yere göğe koyamayıp “Üstad” (!) dedikleri Kadir Mısıroğlu’dur.
Ancak bu “Püsküllü” kerameti kendinden menkul üstad(!) sadece bu Siyasal İslamcı yönü ile bilinir oysaki kendisinin son derece önemli ve girift ilişkiler ağı bilinmez, AKP ile yaşadığı süreçte kurduğu ilişkinin ekonomik temelli boyutunu anlatan çıkmaz.
O zaman peşrevi daha fazla uzatmadan yazımıza geçelim:
Şimdi dostlar bu kerameti kendinden menkul zat-ı muhteremi ölmeden önce son demlerinde hastanede yatarken daha öncede Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dönemin Meclis Başkanı Karaman ziyaret etmişti.
Şimdi bu “ziyaretlerin” sebeb-i hikmetini daha iyi kavramak için öncelikle bu Kadir Mısıroğlu denen “kendinden menkul” “Sebilci” kişiyi daha yakından tanımak lazım…Ve tabii kurduğu,”temsilcisi olduğu” ilişkiler ağını da…
Trabzon doğumlu olan Kadir Mısıroğlu, hakkında tonla şaibe olan “Sebil” yayınlarının sahibi ama yayınevi bir tek kendi kitaplarını basıyordu 2014 yılına kadar…Zaten o kitapların çoğu da toplatılıyordu…
NOT:Bu arada Trabzon doğumlu oluşunu bir yana not edin…
***
Bu fesli üstad(!) gençlik yıllarında İstanbul Üniversitesi Hukuk Bölümünü kazanır…Bu esnada girdiği çevrelerde ateşli İslami konuşmalar yapılmaktadır. Genç Kadir de bir süre sonra iyiden iyiye bu çevrenin etkisine girmiş ateşli konuşmalarım ile dikkat çekmeye başlamıştır.
Yalnız bir sorun vardır….Kadir’in aklı fikri paradadır…Hukuk para etmemektedir. Ve Kadir bir şekilde parayı “bulmalıdır”…
Tarih yaprakları 1963’ü göstermektedir. Ve İslami çevrelerin son derece itimat gösterdiği saygın bir isim olan Prof.Dr.Mehmet Müftüoğlu Türkiye’nin ilk Hac ve Umre organizasyon şirketini kurmuştur…Şirketin ismi ORTA ŞARK’TIR..
Bu arada ağzı iyi laf yapan genç Kadir, Prof.Dr.Mehmet Müftüoğlu’nu etkilemeyi başarır ve şirkete ortak olur.Şirketin 3.ortağı ise İhsan Özsarı olacaktır…
Dostlar bundan sonraki süreçte tabir yerindeyse “çarşı pazar karışır”…1963 yılında Mehmet Müftüoğlu Hacca gider.Gider gitmesine ama döndüğünde büyük bir şok yaşayacaktır. Zira şirketin kasasındaki paralar buhar olmuştur…
Tabii püküllü Kadir başlar yaygaraya “Biz ortak değildik.Benim kendi tur şirketim vardı”der ve zeytinyağı misali üste çıkmaya kalkar.Ama Prof.Dr.Mehmet Müftüoğlu işin peşini bırakmaya niyetli değildir. Ve konu mahkemeye intikal eder…
Mahkeme sürecin sonunda Mehmet Müftüoğlu’ davayı kazanır kazanmasına ama parasını geri alamaz alamayışı,en sonunda ihale İhsan Toksarı’ya kalır…Ve Toksarı’nın ünlü bir din alimi olan kayınpederi Müftüoğlu’na 50 bin TL ödeme yaparak meselenin üzeri kapatılır.
***
Neyse efendim bizim size anlatacağımız “ilişkiler ağı” bunlar değil zaten…Bu adam nasıl bir adam anlayın diye zaten basına yansımış bir olaydan kısa bir özet bu… Şimdi bu fesli zat 80 öncesi SEBİL YAYINLARI’nı kuruyor.Diyoruz ya kafa ticarette yani parada.
Kitapevi sadece kendi kitaplarını basıyor(!) İlk kitabı “LOZAN ZAFER Mİ,HEZİMET Mİ?” ile karşı devrimciliğe ilk önemli adımını atıyor.Bu esnada tabii mahkemeler peşini bırakmıyor.İçeri giriyor Atatürk ve silah arkadaşları hakkındaki yazıları sebebi ile 1974 affı ile çıkıyor.
Bu fesli zat bakıyor ki pabuç pahalı,içerisi dar diyor ki “Vekil olup dokunulmazlık kazanmak lazım” 1977 Genel Seçimlerinde Erbakan’ın Milli Selamet Partisi’nden Trabzon milletvekili adayı oluyor ama seçilemiyor…
Ama fesli zat hırs yapmış halde siyasete asılıyor,karşılığını da alıyor Milli Selamet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi seçiliyor. Artık bu fesli zat MSP’yi yöneten dar kadronun içerisinde.Ateşli konuşmalar ile gençliği çoşturuyor.
Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan o yıllarda hangi görevde? Erdoğan püsküllü Kadir Mısıroğlu MSP GİK üyesi iken MSP’nin Gençlik Kolları Genel Başkanı…
Daha sonra ise Necmettin Erbakan’a karşı ilk muhalefet bayrağını açan Korkut Özal’ın yanında da bu fesli Kadir Mısıroğlu’nu görüyoruz o yıllarda. “Ekibin” diğer parçası da yine “Genç ve karizmatik” Recep Tayyip Erdoğan…
MTTB paneller,konferanslar düzenliyor o yıllarda, İstanbul önlerine gelen ABD emperyalizminin “Simgesi” 6. Filo’yu Kabe’si yapıp namaz kılan ve 6.Filo askerlerini denize döken solcu geçler için de “Komünistlerin katli vacip” diyen bu yapının güya “Efsane” Başkanı da TBMM eski Başkanı İsmail Kahraman!
***
Neyse efendim kısa süre sonra 80 darbesi olunca bu fesli zat öyle savunduğu İslami rejimlerin uygulandığı ülkelere değil Almanya’ya kaçıp soluğu yurt dışında alıyor.Bir sonraki durak da İngiltere oluyor…
Şimdi burada az biraz soluklanıyoruz… Zira İngiltere yıllarında bu fesli Kadir Mısıroğlu’nun hayatına Nakşi şeyhi, Şeyh Nazım Kıbrısi giriyor… Nasıl mı? Anlatalım…
Malum fesli Kadir paraya düşkün,konforu sever kendisi… İngiltere’ye kapağı atıyor atmasına ama İngiltere’de ne dolandıracak profesör ve ne kendisine bağışçı olup peşinden koşturacak,kendisine “Üstad” diyecek bir kitle var… E para bulmak lazım standartları düşürmemek için.
Fesli Kadir Mısıroğlu bir süre sonra çözümü buluyor… Yavaştan yavaştan o esnada İngiltere’yi mesken tutmuş olan Şeyh Nazım Kıbrısi’ye yanaşıyor… Artık her namazı Şeyh Nazım Kıbrısi Camii’nde kılmakta Püsküllü Kadir Efendi…
Bu Londra’nın Kuzey bölgesinde yer alan Şeyh Nazım Kıbrısi Camii hakkında da ilginç bir detay verelim hemen… Burası bir havranın Şeyh Nazım Kıbrısi tarafından satın alınıp camiye çevrilen bir yer…
Peki Şeyh Nazım Kıbrısi’ye burayı gayet uygun bir fiyata,hatta değerinin oldukça altında bir meblağa kim satıyor dersiniz?Sıkı durun:Rothschild Ailesi!
Tabii Şey Kıbrısi kurt… Bu bizim püsküllü Kadir giderken kendisi gelmekte o yollardan… Hemen bu Kadir Mısıroğlu’nun kitaplarını istetiyor ama okumuyor bile… Ama Kadir Mısıroğlu’nu çeşitli bağlantılarını ve püsküllü Kadir Mısıroğlu’ndaki paraya ve lükse düşkünlüğü çözüyor.
Günlerden bir gün, yine Şeyn Nazım Kıbrısi Camii’nde namaz kılınıp sohbet bittiğinde Şeyh Nazım Kıbrısi cemaatine “Bu Kadir efendi bizim davamızın adamıdır.Kendisi gurbet eldedir.Kitaplarını derhal İngilizce’ye çevirin satılmasını sağlayın,kendisine de rahat edeceği miktarda para verin” diye vaaz veriyor…Tabii ondan sonra gelsin paralar Allah İngiltere’de Mısıroğlu’na adeta “Yürü ya Kadir” diyor…
Bu Şeyh Nazım Kıbrısi ile yakınlaşmanın ardından fesli Kadir Mısıroğlu ilginç ilişkiler kurmaya başlıyor… Örneğin kızı rahatsızlanıyor, İngiliz Kraliyet Ailesi devreye giriyor konusunda İngiltere’nin 1 numarası olan doktoru özel olarak Hanedan tahsis ediyor kendisine…
Eee ne de olsa arada Şey Nazım Kıbrısi var… Kim midir efendim bu Şeyh Nazım Kıbrısi… Şu an MİT ve Emniyet’te de kaydı bulunan faaliyetlerine Kıbrıs’ın bağımsızlık mücadelesini Dr.Fazıl Küçük’ün verdiği yıllarda başlayan bir İngiliz Ajanı!
Hatta Dr.Fazıl Küçük devletin bilgi ve onayı ile bu şeyhi adadan sürüyor ama İngilizler adamlarına sahip çıkıyor…
***
Bu Şeyh Nazım Kıbrısi’nin dünyanın dört bir yerinde müridi var… Ama her ne hikmetse müritler hep İngiliz Milletler Cemiyeti’ne üye olan eski İngiliz sömürgesi ülkelerde… Yani görevi İngiltere adına oralardaki Müslüman kitleyi elde tutmak…
Mesela bu Şeyh Kıbrısi şimdilerde Kraliçe’nin ölümü ile nihayet Kral olan o dönemdeki unvanı ile “Prens Charles”‘in Müslüman olup kendi tarikatına mensup olduğunu ama durumu gereği bunu açıklayamadığını İngiliz gazete ve dergilerine manşet manşet beyanatlar ile duyuruyor…O derecede de pervasız yani.
İşte bizim püsküllü üstad (!) bundan dolayıdır ki halen tam bir Şeyh Kıbrısi ve İngiliz hayranıdır… Pek sever toz kondurmaz bunlara.
Efendim vatandaşlıktan da çıkarılan bu zat sonra tekrar yurda dönme izni çıkınca yeri geliyor ki bu tarihler Erbakan’ın yükselişe geçtiği yıllar…Atatürk ve devrimlerine hakaret ve saldırılara kaldığı yerden devam ediyor… İlginçtir bu zata kimse bir şey yapamıyor…
***
Dostlar buraya kadar bu fesli için sıkılarak da olsa bir özet geçmek zorundaydık bu özeti geçtik… Asıl olaylar şimdi başlıyor…Arkanıza yaslanın ve çayı,kahveyi için… Benden uyarması baş döndürme etkisi var bundan sonraki kısımların…
Şimdi bu fesli zat “Saltanat ve Hilafet” özlemi ile yanıp tutuşuyor… E pek tabii Şeyhi Kıbrısı gibi tam da bir Atatürk düşmanı…Kendisi bir vakıf kuruyor… Bir vakıf kuruyor:OSMANLILAR İLİM VE İRFAN VAKFI…
Bu vakfın idare heyeti Trabzonlu dolu ama bir isim özellikle dikkat çekiyor:YUSUF CEVAHİR… Evet,hani o meşhur Cevahir Şirketler GRUBU’nun sahibi YUSUF CEVAHİR’den bahsediyoruz…
Şimdilik bu vakfa ve YUSUF CEVAHİR’E bir virgül koyuyoruz kendilerine dönmek üzere… Ve geçiyoruz bu fesli zatın “mahdumuna” yani oğluna…
Kadir Mısıroğlu’nun 2 oğlu ve bir kızı oluyor.Oğullardan Mehmet Selman Mısıroğlu 2014 yılında vefat ediyor. Ama Türkiye’ye dönüşünden beri Kadir Mısıroğlu’nun kendi yerine “kritik” ve “derin” bağlantıları sağlamak için hazırladığı oğlu 1963 doğumlu Abdullah Sünüsi Mısıroğlu…
Kadir Mısıroğlu,yurt dışında Almanya ve İngiltere’de geçirdiği uzun yıllarda öyle “din-iman-kitap” ile siyaseten kesin sonuç alınamayacağını,”muktedir ve güçlü” olmak için paranın gücünün arkasında olması gerektiğini de son derece iyi anlamış…
O nedenle Abdullah Sunusi isimli oğlunu yerine hazırlarken ticarete yönlendirmiş durumda…
Oğul Abdullah Sunusi de babasına çekmiş.Ticarete çok meraklı.Ama babasından farkı, oğul Sunusi ticarette pek bir başarılı… Cevval,mahir,atakan bir kardeşimiz…
Kendisine faaliyet alanı olarak tekstili seçen Abdullah Sünüsi önce küçük bir şirket kurarak yola çıkıyor…Çok da kimsenin dikkatini çekmiyor ilk başta…
YILMAZ TEKSTiL VE TİCARET LİMİTED.ŞİRKETİ isminde ve yönetim merkezi olarak resmi kayıtlarda Çakmaklıköyü Hadımköy Bağlantı Yolu Uzeri Büyükçekmece-İstanbul adresinde gözüken bir şirket bu…
Kadir Mısıroğlu oğlunun önce ticareten başarılı olması gerektiğini biliyor ve kullanabildiği tüm bağlantılarını ve imkanlarını oğlunun emrine veriyor.Bunun sonucunda Allah da “Yürü ya Abdullah kulum” diyor…
İstanbul’da ticarette yıllardır var olan,bazıları 40 senedir piyasada olan firma sahiplerinin giremedikleri İstanbul Ticaret Odası’na bir bakıyoruz 2005 yılında Abdullah Sünüsi TEKSTİL MESLEK KOMİTESİ’nden seçilerek giriveriyor…
Ha aman bu arada atlamayalım…Şimdi bu Abdullah Sünüsi Mısıroğlu’nun bir eşi var: Aslı Mısıroğlu… Kendisi Özel Alman Lisesi mezunu.
Bu lisenin en önemli özelliği kurulduğu 1868 yılından beri azınlıkları Almanya adına etkileme ve Almanya lehine çekme çalışmaları ile ünlü oluşu…
Bu arada İslamcı Kadir Mısıroğlu’nun gelini Aslı Mısıroğlu çok etkin bir ROTERYEN!
Gelin Roteryen,şeyh MI6 ajanı… Maşallah püsküllü Kadir üstad (!) bu haldeyken millete millilik ahkamı kesmede pek bir usta ama…
Abdullah Sünüsi Mısıroğlu Aslı Hanım’dan ayrılsa da 80 darbesi sonrası Kadir Mısıroğlu nasıl soluğu Almanya’da aldı biraz fikir vermiştir sanırız…
Neyse efendim biz dönelim ticari deha (!) olma yolunda emin adımlar ile ilerleyen Abdullah Sünüsi Mısıroğlu’na…
Sene 2005 ve Abdullah Sünüsi İTO Meclis Üyesi olmuş,AKP iktidarı da bir sonraki seçimden galip çıkığı an kendi sermayesini oluşturmak için altyapı çalışmalarına başlamıştır…
AKP bu “Altyapı” çalışması için muhafazakar iş adamlarının TÜSİAD’ı olan MÜSİAD’a işaret verir ve çalışmalar başlar…
İşareti alan MÜSİAD’da daha modern bir imaja sahip modernite ile çatışmaz görüntüde bir başkan profili aranır ve o profil bulunur… MÜSİAD’ın 2004 yılında yapılan kongresinde artık yeni başkan belli olmuştur:ÖMER BOLAT…
Peki Ömer Bolat’ın MÜSİAD’I yönettiği 2004-2008 arası yönetim kurulu üyesi olan ve Türkiye’de AKP’nin gerçekleştirdiği “Sistematik Sermaye Transferini” adeta koordine eden ekip içerisinde kim vardır? Evet,şaşırmayın Abdullah Sünüsi Mısıroğlu bu süreçte artık MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesidir.
Abdullah Sünüsi Mısıroğlu,Ömer BOLAT ile çok sıkı ilişkiler geliştirir…Çevresi ve etkisi her geçen gün artmaktadır.Arka planda ilişkileri koordine eden ise tabii ki Kadir Mısıroğlu’dur…
Bu arada Abdullah Sünüsi Mısıroğlu’nun sıkı ilişkiler kurduğu Ömer Bolat kimdir?
Ömer Bolat’ın MÜSİAD Başkanı olmaktan öte bir özelliği vardır.BOLAT,Erdoğan’ın yeni sermaye sınıfının en önemli kuruluşu olarak belirlediği ve kendisini İBB Başkanı olduğu dönemden itibaren “Başbakanlığa” hazırlayan,ilk büyük finansman desteğini sağlayan Albayraklar Holding’in CEO’sudur…
Şimdi bakalım Albayraklar nereli? Trabzon…Mısıroğlu nereli? Trabzon…
Albayraklar Erdoğan’a o dönem en yakın büyük sermaye.O ailenin her şeyini emanet ettiği tepe yöneticisi ile Kadir Mısıroğlu’nün oğlu kader ortağı,yol arkadaşı…Nasıl? Ama bitmedi.
Şimdi dönelim yazımızın başına…
Bu fesli zat Osmanlılar İlim ve İrfan Vakfı diye bir vakıf kurdu demiştik… Kim vardı bu vakfın idare heyetinde dikkati çeken?Yusuf CEVAHİR… Yusuf Cevahir nereli? Trabzon … Vee geliyor sıkı durun…
Yusuf Cevahir ise CEVAHİR Holding’in sahiplerinden birisi…
Şimdi bakınız 1970 ile 2000 yılları arası özellikle etkin olan bir Karadenizli İş Adamları lobisi var.Bu süreçte çok para kazanan bu lobi 2000 sonrasında özellikle de 2007 sonrası YEŞİL GLADİO’ya dönüşen FETÖ etkisi ile eskisi kadar para kazanamaz oldu. .
Kim bu büyük Karadenizli “Aileler” Ekşioğulları(Rize),Kalkavanlar(Rize),Çarmıklılar(Artvin),Çebi(Trabzon),Hacıfazlıoğulları(Trabzon),Hacısüleymanoğulları(Trabzon),Çilingiroğulları(Rize),Topaloğulları(Rize),Cevahirler (Trabzon),Kaptanoğulları(Rize),Sadıkoğulları(Trabzon),Çakıroğlu Ailesi(Trabzon),Albayraklar (Trabzon),Bahçekapılılar(Trabzon)
Evet işte bu önemli aileler 2007 sonrası Erdoğan’a yaklaşmakta zorlanmaya başladı…”Aile fotoğrafından” ne kadar uzak kalınırsa gelirler o kadar düşüyordu… Ama Kadir Mısıroğlu 2013 sonu 2014 başı itibariyle adeta Erdoğan’ın gözdesiydi…
Zira “İslamiyeti kullanılarak yenilen rantı” bölüşemediği için kavgalı olduğu Gülenciler ile Erdoğan da kavgalı hale gelmiş,Mısıroğlu hayatının en güçlü dönemini yaşamaya başlamıştı
Sanırız Ömer Çelik’in Kadir Mısırlıoğlu için söylediği “Kendisi FETÖ ile mücadele etmiş önemli bir zattır” sözlerinin derin arka planı şimdi daha net anlaşılmıştır. Püsküllü “üstad” (!) FETÖ ile milli menfaatler için değil rantsal menfaatler için mücadele etmiştir…
FETÖ sonrasında gerçekleşen ilk tasfiyeler sonrasında devlet içerisinde FETÖ’nün yerini doldurmak için Menzil,Milli Damar,Süleymancılar gibi tarikatların güç savaşına Püsküllü “üstad” (!) Kadir Mısıroğlu da dahil olacaktır…
Kendisinden menkul bu “üstatlığı” ile kanallarda arzı endam ediyor,kitapları AKP’li belediyeler tarafından bi lerce toplu biçimde alınıp ücretsiz dağıtılıyordu…Başta da Gökçek…
“Üstad” (!) yeni gözde olmuştu…Karadenizli iş adamları lobisinin başını ise Cevahirler çekiyordu.
İşte başta oğul Abdullah Sünüsi üzerinden Albayraklar ile kurulan ilişkiye Ömer BOLAT bağlantısı ile çok daha kuvvetlendirilmişti. Zira Bolat 2012-2015 arası artık AKP MKYK üyesi ve Ekonomik İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısıydı…
Böylece Kadir Mısıroğlu perde arkasından çok ciddi bir ekonomik potansiyeli oluşturan Karadeniz lobisinin önündeki engelleri BOLAT eli ile AKP’de,Albayraklar eli ile “Aile” nazarında temizlenmesinin mimarı ve koordinatörü okuyordu.
Karadenizli iş adamlarının pek çok işi çözülmüştü.Özellikle inşaat ve turizm sektöründe kaptırdıkları pazar paylarını yeniden kazanmaya başlamışlardı. İşte bu lobinin “köprü elemanı” Kadir Mısıroğlu olmuş,Mısıroğlu ile lobi arası ilişkileri Yusuf Cevahir sağlamıştır.
Şimdi sanırız o dönem çok tepki çeken hastane ziyaretlerinin asıl hikmeti de gayet net anlaşılmıştır.Ziyaretler püsküllü üstad (!) Kadir Mısıroğlu’na değil Karadeniz sermaye sınıfına yapılmıştır…
Bu arada söyleyelim Abdullah Sünüsi 2011 genel seçimlerinde AKP İstanbul 2.Bölgeden milletvekili aday adayı olsa da listeye alınmamıştır.Mesajı alan Kadir Mısıroğlu kendisini tamamen iş dünyası ile koordinasyona yönlendirmiştir.
Bu arada MTTB yıllardında İsmail Kahraman’ın başkanlık yaptığı dönemlerde “Başyücelik ve Yüceler Meclisi” ideoloğu Necip Fazıl ile birlikte en fazla konferans daveti alan isimdir Kadir Mısıroğlu… Ve AKP üst kadrolarını çok etkileyen bu Necişp Fazıl teorisine çok hakimdir.
AKP kadrolarının az bir kısmı da bu nedenle kendisine yakınlık göstermektedir…
Evet efendim işte ORTAŞARK’IN FESLİ KURNAZI’nın gerçek hali pür melali budur.İngiliz aşı da,Şeyh hayranlığı da,AKP ilişkileri de bundan ibarettir…
“Keşke Yunan kazansaydı” diyen müptezellerin “Üstadı” (!) bundan başka bir şey değildir ve bu yazı her “Üstad” dediklerinde yüzlerine çarpılacak bir ibret vesikası olarak kayıtlara geçmelidir…
Çok merak ettiğim birşey var, Nazım Kıbrısi 2014’te ölmüş, nasıl oluyor da Kraliçe’nin ölümü sonrası Prens Charles hakkında Müslüman olduğu iddialarını yayınlatabilmiş? İngiliz gazetelerine öte taraftan haber gönderilebiliyor mu? Yazının o kısmını özellikle okudum, acaba geçmişte böyle birşey yapmış da ondan mı bahsediliyor diye ama “şimdilerde,” ifadesi ve cümlenin şimdiki zamanla bitmesi şu anda olduğunu gösteriyor. Bir tane yalan olan yazıda neden başkaları da olmasın? Bir de bu yazı tarihi bir belge olmalıymış, nerede kanıtlar? Hani söylediklerinizi ıspatlayan delil ve belgeler? Sayın yazar bunların hepsinin birinci dereceden tanığı da ondan mı bu yazı belge hükmünde oluyor? Gerçi öyle birşey de yok, olmuş, etmiş, yapmış, -mış-miş-muş-müş…
Yazının bahsettiğiniz bölümünde gayet açıkça ifade edildiği gibi “Şu sıralar Kraliçe’nin ölmesi ile Kral olan o dönemki unvanı ile Prens Charles” deniyor. Yani bunu anlamayarak sanki Kraliçe öldükten sonra bunlarını yayınlattığını anlamak,hele de bunu “Özellikle okudum” diyerek yapmak, ondan sonra kendi idrak eksikliğini karşı taraf için “Yalan” diye nitelemiş olmak gerçekten büyük başarı ve ayrı bir zeka seviyesi gerektiriyor.