Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’nde düzenlenen Organ Bağışı Haftası etkinliğinde konuşan Prof. Dr. Adem Akçakaya, organ bağışı sayısının hala istenen düzeyde olmadığının altını çizerek “Halka ‘beyin ölümü’ kavramını ve organ nakli sürecini iyi anlatmalıyız” dedi.
Üniversitenin Organ Nakil Merkezi koordinasyonunda gerçekleştirilen ve ağırlıklı olarak “Beyin ölümü” kavramının üzerinde durulan konferansta konuşan Prof. Dr. Adem Akçakaya, beyin ölümü gerçekleşen hastaların ailelerinin sadece dörtte birinin organ bağışına izin verdiğini hatırlatarak, “Tıbben ölmüş birini tedavi edip hayata döndüremezsiniz. Ancak o kişinin organlarıyla onlarca hayat kurtarabilirsiniz. Beyin ölümü gerçekleşen hastaların yakınları bu durumu kabullenmekte zorlanıyorlar. Bu nedenle halka ‘beyin ölümü’ kavramını ve organ nakil sürecini doğru ve net bir şekilde anlatmamız lazım” dedi.
Rektör prof. Dr. Kazancıoğlu: “organlar toprak olmasın”
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rümeyza Kazancıoğlu, sözlerine COVID-19 pandemisi nedeniyle genelde çevrim içi yapılan etkinliklerin artık yüz yüze gerçekleştirilebilmesinden dolayı duyduğu mutluluğu dile getirerek başladı. Aynı zamanda böbrek hastalıkları uzmanı olan Rektör Prof. Dr. Kazancıoğlu, Türkiye’de her 7 kişiden birinin kronik böbrek hastası olduğunu kaydetti. Halen 75 bin böbrek hastasının diyalize girdiğini hatırlatan Prof. Dr. Kazancıoğlu, “Bu rakam, son dönem böbrek hastalarının yüze 80’inin diyalizde olduğu anlamına geliyor. Geri kalan yüzde 20’si ise organ nakli sürecinde. Öte yandan canlı vericiden böbrek nakli yüzde 90’lara ulaşmış durumda, ancak kadavradan bağışta bu orandan bahsetmek maalesef mümkün değil. Üstelik diğer hayati organlarda diyaliz gibi bir şans söz konusu değil. Söz gelimi kalp yetmezliği yaşayan ve organ nakli bekleyen hastaların valiz büyüklüğünde cihazlarla hayatlarını idame ettirdiğini biliyoruz. Bu nedenle ‘Organlar toprak olmasın’ diyoruz” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Kazancıoğlu, etkinlikte emeği geçen herkese teşekkür ederek sözlerini tamamladı.
Prof. Dr. Akçakaya: “pandemi organ bağışını da vurdu”
Daha sonra “Beyin Ölümünde Cerrahi Değerlendirme ve Beklentiler” başlıklı bir sunum yapan Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı ve Organ Nakil Merkezi Müdürü Prof. Dr. Adem Akçakaya, “beyin ölümü” kavramını ve organ nakil sürecini derinlemesine anlattığı sunumunda, Türkiye’de organ bağışına ilişkin çeşitli veriler paylaştı. 2019 yılında yaklaşık ikiye katlanan toplam organ bağışı oranının 2020 yılında pandemi süreciyle dramatik bir düşüş yaşadığına dikkat çeken Prof. Dr. Akçakaya, “Bu anlamda pandeminin organ bağışını da vurduğunu söyleyebiliriz” dedi. Kronik böbrek yetmezliği olan her hastanın potansiyel organ nakli adayı olarak değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Akçakaya, hastanın diyaliz sürecine başlamadan organ naklinin gerçekleştirilmesinin temenni edilen bir durum olduğunun altını çizdi. Böbrek naklinde canlı verici oranının kadavradan nakil oranına göre çok çok daha yüksek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Akçakaya, ardından verici seçimi ve böbrek seçimiyle ilgili kriterleri paylaştı. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Organ Nakil Merkezi’nde geçtiğimiz yıl Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden toplam 56 hastaya böbrek nakli gerçekleştirildiğini açıklayan Prof. Dr. Akçakaya, “Ekibimiz son derece yetkin ve başarılı arkadaşlardan oluşuyor. Gerektiği takdirde vericinin bulunduğu yere gidip, organı vericiden alıp, uygun şartlarda alıcıya getirip transplantasyonu tamamlayabilecek kadar yetkin bir ekibimiz var. Zaten bu bir gönül işi. Öğrenciliği sırasında bu alanla bir şekilde temas edenler, bir daha organ nakil süreçlerinden ayrılamıyorlar” diyerek sözlerini tamamladı.
Doç. Dr. Daşkaya: “ölümü anlamadan beyin ölümünü anlayamayız”
Prof. Dr. Akçakaya’dan sonra kürsüye gelen Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hayrettin Daşkaya, “Beyin Ölümü Kavramına Yaklaşım ve Tanı Kriterleri” başlıklı bir sunum yaptı. “Ölümü anlamadan beyin ölümünü anlayamayız” diyerek sözlerine başlayan ve beyin ölümünün “Beyin, beyincik ve beyin sapı fonksiyonlarının geri dönülmez bir şekilde bozulması” olarak tanımlandığının altını çizen Doç. Dr. Daşkaya, beyin ölümünün teşhisi için değerlendirilmesi gereken “derin koma, refleks yokluğu, doğal solunum yokluğu” gibi kriterleri açıkladı. Beyin ölümünün net, anlaşılır, nesnel, güvenilir ve sınırları iyi belirlenmiş bir kavram olduğunun altını çizen Doç. Dr. Daşkaya, “Ancak yine de bu durumu hasta yakınlarına anlatmakta bazen zorlanabiliyoruz. İnsanlar zaman zaman ‘Acaba beyin ölümü gerçekleşmediği halde, sırf hastamızın organlarını alıp nakilde kullanabilmek için mi böyle söylüyorlar?’ endişesine kapılıyorlar. Zaman zaman sosyal medya kanalıyla ya da başka şekilde bu tarz akımlar da üretiliyor. Örneğin, beyin ölümü gerçekleşen bir hasta yakınına durumu açıkladığımızda, o kişi derhal tanıdığı bir başka sağlık profesyonelini arayıp görüşlerini sorabiliyor. Bu gibi durumlarda ‘Sakın kabul etmeyin’ diyen sağlık çalışanlarına da şahit olduk maalesef” ifadelerini kullandı.
Beyin ölümünün nörolojik ve radyolojik tespiti
Daha sonra kürsüye gelen Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı’ndan Uzm. Dr. Aslı Yaman Kula, “Beyin Ölümünde Nörolojik Süreçler ve Değerlendirme” başlıklı sunumunda, beyin ölümü teşhisi konan hastanın nörolojik ve sinir sistemi açısından durumunun teyit edilmesini ayrıntılı olarak açıkladı. Ardından “Beyin Ölümünde Radyolojik Değerlendirme” konulu bir sunum yapan Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı’ndan Öğr. Gör. Dr. Serdar Balsak ise, beyin ölümü teşhisi konan hastanın durumunun radyolojik görüntüleme teknikleriyle tespit edilmesine dair bilgiler paylaştı.
Organ bağışının yaygınlaşması ve konu hakkında kamuoyunun bilinç düzeyinin artırılmasını amaçlayan etkinlik, birçok hastanın hayata dönmesi açısından büyük önem taşıyor.