Malumunuz Sedat Peker’in videoları ile birlikte gündeme gelen en önemli konulardan bir tanesi de uyuşturucu trafiği ve bu uyuşturucu trafiğinin devlet içerisindeki “Bağlantıları” oldu.
Ancak aslında konuya vakıf olanlar bu açıklamalardan sonra Türkiye’nin 30 yıl sonra nasıl bir “Karanlık Dejavu” ile karşı karşıya olduğunu gördüler…
Evet Türkiye geerçekten çok büyük bir “Dejavu” yaşamakta ve bu yazımızda nasıl bir sarmalın içerisinde olduğumuzu çok daha net anlayacaksınız…
Bu kadar peşrev yeter diyoruz ve yazımıza geçiyoruz…
Şimdi sizlerle takvim yapraklarını biraz geriye doğru saracağız…
Tarih: 14 Temmuz 2000
Yer: İstanbul
O gece İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğü her zamankinden farklı bir hareketlilik yaşıyordu. Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğü’nde “En özel ve elit” polislerden seçilmiş bir ekibe kapalı zarflar dağıtıldı ve bu zarfları kendilerine talimat gelene kadar açmamaları,talimatı alır almaz ise gereğini yapmaları emredildi.
Operasyon o kadar gizliydi ki normalde İstanbul Narkotik Şube tarafından yapılması gereken operasyon hedefteki uyuşturucu baronlarının Narkotik Büroda adamları olması sebebi ile görevi olmamasına rağmen Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi’ne verilmişti.
Ve beklenen an geldi,telsizlerden geçilen talimat ile polislere verilen kapalı zarfların açılması talimatı verildi. O dakikaya kadar kime nerede operasyon yapılacağını bilmeyen ekipler kapalı zarfları açtıklarında değil Türkiye’nin Avrupa’nın uyuşturucu trafiğini dahi elinde bulunduran uyuşturucu baronu Örfi Çetinkaya ve adamlarına yönelik bir operasyonun talimatını alarak yola çıktılar.
O gece gerçekleştirilen operasyonda Örfi Çetinkaya evinde yakalandı,adamları tutuklandı…Operasyon tarihe “MATADOR OPERASYONU” olarak geçecekti.
Aynı operasyonda kamuoyunun çok da tanımadığı bir isim daha yakalandı.:Cemal Nayır
Bu isim belki çok tanınmıyordu kamuoyunda ama Örfi Çetinkaya’nın ortağıydı en az onun kadar önemli bir isimdi. Ve işte bu isim aslında Türkiye’de uyuşturucu baronları ile devletin çeşitli kademelerindeki isimlerin nasıl olup da bağlantıda olduğunu ispatlayacak ve bu operasyon sonrasında yaşanacak büyük güç mücadelesine sebep olacak ilişkiler ağı Cemal Nayır üzerinden şekillenecekti.
Operasyonun başarı ile sona ermesinin ardından Ankara Emniyetinden bir yazılı açıklama yapıldı.
Açıklamanın bir kısmı çok ama çok dikkat çekiciydi. Operasyonun uzun süredir devam eden teknik ve fiziki takip sonrasında gerçekleştirildiği belirtilen açıklamada “…Organizasyon lideri olan Örfi Çetinkaya ve sağ kolu Cemal Nayır’a zaman zaman haklarındaki tahkikatlarla ilgili bazı bilgilerin tespit edilen kişilerce ulaştırılmasına rağmen oluşturulan ekibin ve operasyon yöneticilerinin gösterdikleri azami duyarlılık, gizlilik ve profesyonellik sayesinde istenilen ve planlanan başarıya ulaşılmıştır.’’
Yani bu kadar gizli tutulan,operasyonu yapan polislerin dahi operasyon detaylarını ellerindeki kapalı zarf içerisinde son dakikada öğrendiği bir operasyon hakkında uyuşturucu baronlarına bilgi sızmıştı…
Uyuşturucu baronlarına bu büyük operasyonun yapıldığı tarihlerde İstanbul Valisi Erol Çakır’dı. Erol Çakır dönemin ANAP lideri Mesut Yılmaz ile çok yakın ilişkilere sahipti. Dönemin İçişleri Bakanı ise yine ANAP’lı Sadettin Tantan’dı. Tantan ise Erol Çakır’a güvenmiyor ve bu ismin İstanbul Valisi olmasını istemiyordu. Ancak Mesut Yılmaz’ın ısrarlı ve kararlı tavrı ile Erol Çakır İstanbul Valisi olmuştu.
Erol Çakır ise Sadettin Tantan’ın bu tavrını hiç unutmamış ve Tantan ile Erol Çakır arasında bir gerilim yaşanmaya başlamıştı.
MATADOR OPERASYONU tamamlandıktan sonra sıra bu operasyon hakkında uyuşturucu baronlarına bilgi sızdıranların kim olduğunu bulmaya gelmişti. Ve kısa süre sonra o isim de ortaya çıkartılacaktı: Aydın Elidar.
Peki kimdi Aydın Elidar? Bu kadar gizli tutulan bir operasyonun bilgilerine nasıl ulaşabilmiş,ulaşmakla kalmamış nasıl olup da uyuşturucu baronlarına aktarmıştı?
Aydın Elidar, dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır’ın koruma amiriydi! Evet İstanbul Valisi’nin koruma amiri aynı zamanda kendilerine operasyon yapılan uyuşturucu baronlarından Örfi Çetinkaya’nın ortağı ve örgütün 2 numaralı ismi olan Cemal Nayır’ın “Adamı” çıkmış,irtibatı belirlenmişti.
Aydın Elidar bu konuda yatrgılanarak ceza da alacaktı.
Ancak kendi koruma müdürü mafya ile bağlantılı çıkan İstanbul Valisi Erol Çakır düştüğü durumda istifa etmek yerine operasyon yapan polis müdürlerini makamına çağırıp hakaret etmeyi, operasyonu aslında mafyaya değil dönemin İçişleri Bakanı Tantan’ın talimatı ile kendisine yapmakla polisleri itham etmeyi tercih edecekti.
Bu arada devlet içerisinde bu çekişme yaşanırken Kaçakçılık ve Organize Suçlar Dairesi faaliyetlerine ara vermeden devam ediyor ve bu kez de uyuşturucu ile ilgili olarak METRO TURİZM’in sahibi olarak bilinen Galip Öztürk’ün peşine düşüyor.
Ancak bu kez 4422 sayılı yasa kullanılarak DGM’den alınan izinle operasyonda Galip Öztürk’ün yanına bir Başkomiser Yardımcısı emniyetin “Ajanı” olarak yerleştiriliyor.
Bu polis ajanı kısa sürede Galip Öztürk yanında etkili bir konuma gelirken düzenli olarak emniyete rapor veriyor,kendisine rüşvet veriliyor bu araları alıyor DGM!’ye teslim ediyor…
Ve günlerden bir gün bu “Ajan” İstanbul Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi’nin en üst amirine gidiyor ve şu şok edici cümleyi kuruyor: ““Müdürüm, vali haftanın üç günü arabayla buraya geliyor, kendi arabasıyla, kendi kullanıyor. Galip’in bilardo oynadığı bir salon var, orada bir iki saat kapanıyorlar, sonra elinde çantayla çıkıp gidiyor.”
Yanlış okumadınız sevgili okurlar… Emniyetin operasyon yapmak için peşine “Ajan” taktığı kişiyi haftada 3 gün İstanbul Valisi ziyaret ediyor,her ziyaretinden sonra da yanından elinde bir çanta ile ayrılıyor! Bunu da valinin oraya “Ajan” olarak yerleştirildiğinden haberi olmayan emniyet görevlisi emniyete rapor ediyor…
Tabii dönemin İstanbul Kaçakçılık Organize Şube Müdürü şokta hemen dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürü Kazım Abanoz’u arıyor, durumu anlatıyor… Kazım Abanoz ise hiç terededdüt etmeden ““Yaz kardeşim, gönder DGM’ye.” Diyor. Rapor DGM savcılığına gidiyor.
Rapor DGM Savcılığı’na gidiyor gitmesine ama aradan 3 gün geçince İstanbul Valisi Erol Çakır, İstanbul Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürü’nü bizzat arayarak Şişli’deki konutuna bir gece vakti çağırıyor. Konudan İstanbul İl Emniyet Müdürü haberdar edildikten sonra Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanı Vali’nin evine gidiyor.
Vali isminin geçtiği raporu DGM Savcısı Aykut Cengiz Engin’in kendisine gösterdiğini gördüğünü belirterek kendisini takip ettirdiklerini ve bu raporun aslını istediğini belirtiyor.
Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürü “Biz sizi takip ettirmiyoruz,öyle bir rapor da yok” deyince de “Bunun bedelini ödersin” diyor ve görüşme bitiyor.
O tarihler aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Geleceğin Başbakanı” olarak hazırlanması için İBB’de merkezinde Albayraklar Grubu ve bu gruba ait Yeni Şafak Gazetesi’nin olduğu bir büyük yolsuzluk ve vurgunu araştırmak üzere İBB’ye çok önemli bir Mülkiye Müfettişi gönderiliyor…
Susurluk’tan Batman’daki kayıp silahlara, Kocaeli’nde üst rütbeli polislerin de içinde bulunduğu mazot kaçakçılığı çetesine kadar pek çok önemli dosyayı soruşturan Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren üzerine ses kayıt cihazları yerleştirerek filmlere taş çıkartacak bir soruşturma yürüterek çok önemli bir dosyayı tamamlıyor…
Ortaya çok ama çok büyük bir yolsuzluk dosyası çıkıyor…
Yani efendim İstanbul’da yeraltı Dünyasından belediyeye kadar heryer bataklığa dönmüş…
Zaten hakkında bunca iddia bulunan dönemin İstanbul Valisi Erol Meclis’te kurulan 28 Şubat Araştırma komisyonunda verdiği ifadede ne diyor “Şimdi 98 yılında organize suç örgütleri ve mafya İstanbul’un her yerini sarmıştı. Organize suçlarla mücadele konusunda yasal bir alt yapı yoktu”
Peki biz bu yazımızda size verdiğimiz bilgileri nereden veriyoruz… Yine Meclis 28 Şubat Araştırma Komisyonu’na her şeyi en detaylı şekli ile anlatan,tüm ilişkileri tek tek açıklayan dönemin İstanbul Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürü Adil Serdar Saçan’ın ifadelerinden…
***
Peki sonra ne oluyor dersiniz?
2002’de AKP iktidar oluyor…
Bu operasyonların emrini bizzat veren İçişleri Bakanı Sadettin Tantan… Önce ANAP içerisinde Mesut Yılmaz ile bir anlaşmazlık yaşadı, yolsuzlukların üzerine gitmeye devam etti,operasyon üzerine operasyon düzenledi en sonunda “Birileri” çok rahatsız olunca bakanlık görevinden alındı. Tantan kendisine Güörük Bakanlığı teklif edilmesine rağmen kabul etmeyerek partiden ayrıldı…
Gerçekleşen bu operasyona imzasını atan dönemin İstanbul Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan… Meslekten ihraç edildi,Ergenekon kumpası ile hapse atıldı yıllarca hapiste kaldı… Şimdilerde avukatlık yapıyor…
İBB’deki yolsuzlukları araştırması için görevlendirilen Mülkiye Müfettişi Candan Eren… Hayatı kabusa döndü… Başta ALBAYRAK Grubu’na ait Yeni Şafak Gazetesi olmak üzere “Yandaş” medya hakkında asılsız iftiralar ile manşetler attı,itibar suikastına uğradı yetmedi yine başta Albayrak Grubu olmak üzere kendisine yüksek miktarda tazminat cezaları açıldı. Hiç birisinden cxeza almasa da bu davalardan aklanması yıllarını aldı,kariyeri bitti.
Hakkında soruşturma başlatılan ve peşine “Ajan” takılan Galip Öztürk… AKP iktidarı ile birlikte hakkında açılan dosya kapatıldı ve rafa kalktı, hiçbir zaman operasyon safhasına geçilmedi… Kendisi şu an Gürcistan’da işlerini büyütmekle meşgul.
Dönemin ANAP lideri, o yıllarda Başbakanlık da yapmış olan, Tantan ile “Mücadeleye girişen” Mesut Yılmaz… Yüce Divan’da yargılanıp “Aklandı” Tabii o “Aklanma” da ayrıca yazılabilecek kadar “Dillere destan” bir aklama (!) Yılmaz kısa süre önce öldü…
Kendi dönemi için İBB’ye müfettiş gönderilen dönemin İBB Başkanı Recep Tayyip Erdoğan… Önce Başbakan sonra Cumhurbaşkanı oldu hala görevde…
Adı bu yazımızda da çoğu yerde anılan dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır… 2003 yılına kadar İstanbul Valiliği yapmaya devam etti sonrasında görevi Muammer Güler’e devretti…
Ve tüm bu ilişkiler ağının ortaya çıkmasına sebep olan, İstanbul Valisi Erol Çakır’ın koruma amirinden bilgi alan uyuşturucu baronu Cemal Nayır… Cemal Nayır, önce Örfi Çetinkaya’yı sattı kendi imparatorluğunu kurdu… İspanya-Hollanda hattı başta olmak üzere yüzlerce kiloluk eroin trafiğini tek başına yönetmeye başladı… Örfi Çetinkaya bunu unutmadı ve cezaevinden intikamını aldı. Zırh delici silahlar ile düzenlenen saldırı ile Cemal Nayır aynu Örfi Çetinkaya gibi tekerlekli sandalyeye mahkum edildi. Cemal Nayır işlerini cezaevinden sürdürmeye devam etti.
Ve bugün ajanslara bir haber düştü… Uyuşturucu baronu Cemal Nayır Corona Virüs’ten hayatını kaybetti.
Peki dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır’ın Meclis ifadesinde belirttiği gibi İstanbul’un mafyaya teslim olduğu 1990-1998 arasında Mehmet Ağar ne yapıyordu dersiniz?
Ağar bu süreçte önce İstanbul Emniyet Müdürü,sonra Emniyet Genel Müdürü, sonrasında Adalet Bakanı,en sonuna ise İçişleri Bakanıydı… Yani hep “En zirvedeydi”…
Ve bugüne gelindiğinde aradan geçen 30 sene içerisinde Türkiye’nin yeniden nasıl bir “Dejavu” yaşadığını organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamaları ile bir kez daha öğrenirken değişmeyen tek bir ismin olduğunu görmek de ayrıca enteresan tabii…
Dünya’da son 30 yılda yaşanan değişime baktığımızda bizde değişen hiç bir şey olmadığını görmek ise hem üzüntü hem kaygı verici bir durum.
Bakalım bundan sonraki süreçte değişen bir şey olacak mı?
________________________________________________________________________________________________
BAĞIMSIZ GAZETECİLİĞE DESTEK OLMAK İÇİN;
“Sizler için kimseye diyet borcu olmadan, bağımsız ve özgür şekilde bugüne kadar yaptığımız gazeteciliği daha güçlü biçimde sürdürebilmemiz için siz de destek olmak isterseniz; aşağıdaki linkten PDF formatında yayınlanan, Türkiye’nin tamamen dijital olarak yayın yapan tek özel ve dosya haber dergisi KRİPTEKS E-DERGİYE yıllık abone olabilir, DİJİTAL KİTAPLARIMIZDAN (e-kitap) satın alabilir, yahut Youtube kanalımıza abone olup KATIL butonundan kendi belirlediğiniz miktardaki desteklerinizle bağımsız gazetecilik mücadelemize destek olabilirsiniz...”
DİJİTAL BOOK STORE SANAL KİTABEVİ:
YOUTUBE KANALI LİNKİ: