CELAL EREN ÇELİK
Bu gece saat 00.00’a gelmeden Dolar önlemez şekilde yükselmeye başladı, 8.40’ı gören dolar gecenin tek gündem maddesi oldu…
Henüz piyasalar tam açılmadığı için ve Dolar’daki sert yükseliş “Göreceli” olarak gevşediği ve düşüş eğilimi gösterdiği için ekonomiye bir gecede verilen tahribat tam olarak tespit edilemese de Dolar ne kadar gevşese de TL’de %10’dan aşağı bir değer kaybı yaşnamsı mümkün değil…
Yani bu kısaca bir gecede borcumuza %10 eklendi ve biz AKP2nin basiretsiz ekonomi politikaları sayesinde bir gecede %10 daha da fakirleştik demek oluyor…
Peki memleketin sıradan, yoksul ve yoksun halkı bir gecede böylesine fakirleşirken başka yerlerde birileri de zengin mi oluyor, enteresan ilişkiler nerelerden karşımıza çıkıyor…
Bu uzun gecenin sonunda sorulacak hangi sorular kaşımıza tespih tanesi gibi dizilmiş cevabını bekliyor…
İşte sizlerle bu “Türk ekonomisi için kabus gibi geçen” uzun geceye çok farklı bir pencereden ve yine çok girifit ilişkiler ağının içerisinden bakacağız…
Bu kadar peşrev yeter diyelim ve başlayalım o zaman yazmaya…
***
Tarih yapraklarını 25 Mart 1971 tarihine sarıyoruz sizlerle…Bu tarih özellikle “Siyasal İslam” açısından çok önemli bir tarih…
“Siyasal İslam”ın en önemli kadroları tam da bu tarihlerde Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) bünyesinde aktif biçimde faaliyet göstermekte… Abdullah Gül İcra Konseyi Üyesi mesela, TBMM eski Başkanı İsmail Kahraman MTTB’nin “Efsane Genel Başkanı”, AKP Kayseri Milletvekili İsmail Karayel bir başka MTTB Başkanı…
Liste uzun; Fehmi Koru İzmir şubesi yöneticisi, Bülent Arınç’lar, Mehmet Ali Şahin’ler, Numan Kurtulmuş’la ve daha niceleri…
Ve pek tabii Recep Tayyip Erdoğan…
Hepsi ama hepsi az önce bahsettiğimiz o “Önemli” tarih olan 25 Mart 1971 tarihi itibariyle MTTB’deler ve hepsi son derece aktif,yönetici pozisyonunda “Siyasal İslam’ın” gelecek kadroları olarak burada faaliyet göstermekteler.
“Arkadaş ekonomi dedin, dolar dedin, kabus dolu gece dedin gittin 1970’lerdeki MTTB kongresini anlatıyorsun bize. Ne alaka?” diyecek olursanız hiç demeyin zira kazın ayağı öyle değil, sabırla okuyunuz efendim…
Neyse biz yazmaya devam edelim…
İşte efendim 25 Mart 1971 tarihinde MTTB Kongresi yapılmaktadır ve kongrede tek bir aday vardır… O genç ve karizmatik ismin kürsüye geldiğinde yaptığı ateşli konuşma sonrasında salon adeta yıkılmakta, kendisini ayakta alkışlayan MTTB üyesi gençlerin sloganları ve alkışları uzun süre kesilmemekte, coşku adeta bir sel olup akmaktadır…
Ancak kürsüdeki ateşli konuşması sonrası zaten “Tek aday” olarak girdiği kongrede tüm oyları alarak MTTB’nin yeni Genel Başkanlık görevine seçilen ismi o göreve aday olmak için ikna etmek kolay olmamıştır…
Bu ateşli ve karizmatik genç Nakşibendiliğin Halidi ekolünün önemli isimlerinden Adanalı Ramzanoğlu Sami Efendi’nin-Mahmut Sami Ramazanoğlu- mürididir… Kendisini adaylık için ikna etmeye gelen heyet içerisindeki en önemli isim ise Musa Topbaş’tır…
Hani şu meşhur BİM Marketler Zinciri’nin sahibi olarak tanınan ve Erenköy Cemaati’nin de lideri olan Topbaş Ailesi’nin “Büyüğü” olan Musa Topbaş…
Zira Musa Topbaş da bu Adanalı Ramazanoğlu Sami Efendi’nin “Bağlılarından” birisidir.
Bu arada Musa Topbaş aynı zamanda İstanbul Fatih Camii’nde dönemin en önemli İslam alimlerinden Muhammet Emin Saraç’ın da öğrencilerinden birisidir.
Muhammet Emin Saraç aynı zamanda Numan Kurtulmuş’un babası olan İsmail Niyazi Kurtulmuş’un da yakın dostu ve İlim Yayma Cemiyeti’nden “Mesai arkadaşıdır”…
Aradan yıllar geçecek ve siyasal İslamcıların arasında çok büyük prestiji olan Emin Saraç’ın iki oğlu olacak ve Muhammet Emin Saraç oğullarından birisine Mehmet Fatih, diğerine ise Yekta adını koyacaktır…
Yekta Saraç’ı Türkiye yıllar sonra YÖK Başkanı olduğunda tanıyacaktır…
Muhammet Emin Saraç’ın diğer oğlu Mehmet Fatih de büyüyecek ,Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cüneyt Zapsu vesilesi ile tanıştıktan sonra bir daha yolları hiç ayrılmayacak hatta kendisi “Erdoğan’ın muhasebecisi” olarak anılacaktır.
El-Kaide’nin finansörlerinden Yasin El-Kadı’nın Türkiye’deki hemen hemen tüm şirketlerinde ortağı olan Mehmet Fatih Saraç’ı kamuoyu ise dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın HABERTÜRK’e telefon açarak uygulattığı sansür talimat ve “ALO FATİH” skandalı ile tanıyacaktı.
Erdoğan o dönemde Turgay Ciner’in “Yönetim Kurulu Başkan Vekili” olarak görev yapan Mehmet Fatih Saraç’a sansür talimatı vermişti.
Oysa Mehmet Fatih Saraç “Medya” sektörüne hiç de yabancı bir isim değildi.
Zira AKP’ye en yakın medya gruplarından birisi olan ALBAYRAKLAR’a ait YENİ ŞAFAK GAZETESİ’nin ilk kurucularından birisi de yine aynı Mehmet Fatih Saraç’tır.
Şimdi buraya kadar anlattıklarımıza geri dönmek üzere bir virgül koyalım ve sizlerle geçtiğimiz hafta sonu yaşanan 2 önemli gelişmeye gidelim..
Bunlardan ilki malumunuz MERKEZ BANKASI BAŞKANI’nın görevden alınması…
Bir diğeri ise İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çıkması…
Şimdi bu 2 gelişme de Cuma günü piyasalar kapandıktan sonra Cumartesi sabahı 02.00 sularında yayımlanan Resmi Gazete kararı ile gerçekleşti. Zamanlama bilerek böyle ayarlandı yoksa hafta içi bu kararlar açıklansa piyasa tepkisi çok daha sert olabilirdi.
Ama ne olursa olsun bu 2 kararın piyasaları allak bullak edeceği de bir gerçeklikti kararları Cumartesi gece saat 02.00’de açıklamak AKP’ye fazladan 48 saat kazandırdı sadece…
Türkiye’de piyasaların allak bullak edeceğini dövizi bir anda fırlatacağı kesin olan bu 2 gelişme esnasında YENİ ŞAFAK GAZETESİ ve MİSVAK DERGİSİ ön plana çıktı…
Zira YENİ ŞAFAK GAZETESİ Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal Görevden alınmadan 24 sat önce Naci Ağbal’ın fotoğrafının üzerine “BU OPERASYONU KİMİN ADINA ÇEKTİNİZ” manşeti çekerek çıktı… Gazete Ağbal’ın 200 baz puanlık faiz artırımı kararını “Bazı güçlerin tetikçiliği” olarak açıkça belirtti ve Merkez Bankası Başkanı’nı hedefe koydu…
MERKEZ BANKASI Başkanı Naci Ağbal bu manşetin üzerinden 24 saat geçmeden görevden alınırken MERKEZ BANKASI Başkanlığı görevine YENİ ŞAFAK GAZETESİ ekonomi yazarı olan eski AKP Milletvekili Şahap Kavcıoğlu getirildi….
Gelelim bir “Karikatür” dergisi olan MİSVAK’a…
İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekildiği daha belli değilken,Resmi Gazete yayınlanmamışken MİSVAK DERGİSİ’nin sosyal medya ayağını yürüten AJANS84’e bağlı olarak faaliyet gösteren MİSVAK CAPS hesabından “İstanbul Sözleşmesine Güle Güle” Tweeti atılıyordu…
Peki MİSVAK DERGİSİ sıradan bir dergi miydi? Elbette hayır…
MİSVAK DERGİSİ, AKP ile son derece yakın ilişkiler içerisinde olan FATİH GENÇLİK VAKFI’na ait olan MİSVAK NEŞRİYAT LİMİTED ŞİRKETİ tarafından çıkartılmakta…
Bu FATİH GENÇLİK VAKFI’nın Başkanı olan Vehbi Ecevit aynı zamanda vakıf adına MİSVAK DERGİSİ’nin de sahibi…
Peki FATİH GENÇLİK VAKFI Başkanı Vehbi Ecevit kim? Kendisi eski MTTB Başkanlarından birisi…
Ama gelelim esas bombaya…
Bu Fatih Gençlik Vakfı’nın kurucusu kim dersiniz?
O isim aslında kulağınıza çok da yabancı gelmeyecektir… Zira Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan pek çok Cuma namazını o ismin adına yaptırılan camiide kılıyor yani Üsküdar Ömer Öztürk Camii’nde…
Evet FATİH GENÇLİK VAKFI’nın kurucusu Ömer Öztürk…
Ve vakıf kendi resmi sitesinde “Vakfımızın kurucusu ve gerçek mütevellisi Muhterem Ömer Öztürk’tür. Ona vekaleten aşağıdaki heyet vakıf yönetimi görevini deruhte etmektedir.” İfadeleri ile aslında tüm kontrolün de aynı Ömer Öztürk’te olduğunu kendisi beyan etmekte.
İşte 25 Mart 1971 tarihinde MTTB için son derece önemli olan ve yazımızın en başında bahsettiğimiz kongrede yaptığı ateşli konuşma ile İslamcı üniversite gençliğini coşturarak MTTB’ye Genel Başkan seçilen ve MTTB’nin 3 “Efsane Başkanından” birisi olan isim de aynı Ömer Öztürk…
Erdoğan ve Ailesinin büyük saygı duyduğu ve “Hocam” dediği isim de aynı Ömer Öztürk…
Şimdi bakın şu tesadüfe ki Recep Tayyip Erdoğan’dan Abdullah Gül’e,Abdullah Gül’den Mehmet Ali Şahin’e,Mehmet Ali Şahin’den Bülent Arınç’a kadar ne kadar önemli AKP’li yahut AKP kökenli isim varsa hepsinin MTTB içerisinde aktif olduğu, yöneticilik yaptığı yıllar yine aynı Ömer Öztürk’ün MTTB’ye damga vurduğu yıllar.
Toparlayalım isterseniz ilginç “Tesadüflerin”, dağılmış parçalarını…
1971’de Ömer Öztürk’ün MTTB Başkanı seçilmesini sağlamak için kendisini iknaya gelen heyette olan Musa Topbaş’ın ailesi bugün Türkiye’nin en önemli sermaye gruplarından birisine sahip…
O ailenin ortağı olan Mehmet Fatih Saraç aynı zamanda Yeni Şafak’ın kurucularından…
O YENİ ŞAFAK, Merkez Bankası Başkanı’nı manşetinde hedefe koyuyor ve o manşetten 24 saat sonra Merkez Bankası Başkanı görevden alınıyor, YENİ ŞAFAK’ın ekonomi yazarı Merkez Bankası Başkanı oluyor.
Aynı Musa Topbaş ile aynı Nakşibendi “Hocaya” -Ramazanoğlu Sami Efendi- bağlanan “Siyasal İslamın” kalesi ve “Kadro yetiştirme teşkilatı” MTTB’nin “Efsane Başkanı” Ömer Öztürk’ün kurucusu olduğu “Yandaş” FATİH GENÇLİK VAKFI’nın sahibi olduğu MİSVAK DERGİSİ’nin sosyal medya hesabı İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekildiğini daha Resmi Gazete’de yayımlanmamışken duyuruyor…
Tüm bu gelişmeler olurken, bu gece haftayı 7.21’den kapatan Dolar daha sonra belli bir düşüş yaşansa da 8.45’i görüyor..
Şimdi o zaman ben de bir gazeteci olarak kamuoyu adına soruyorum:
Yeni Şafak Gazetesi ve MİSVAK DERGİSİ’nin sahipleri başta olmak üzere yaşanacakları “Önceden bilen”, “Kendilerine gelen bilgiler” doğrultusunda manşet atıp, Tweet paylaşanların Dolar’ın “Fırlayacağını” öngörmemiş olması mümkün müdür?
Başta YENİ ŞAFAK ve MİSVAK DERGİSİ sahipleri ve tıpkı onlar gibi yaşanacak olan ve ekonomiyi doğrudan etkileyecek gelişmelerden bir şekilde “Haberdar olan-haberdar edilen” sermaye grupları 7.20’den yüklü miktarda Dolar satın almış mıdır?
Böyle bir “Dolar alımı” gerçekleştiyse bu gece içerisinde Dolar’ın 8.40’ları gördüğü dakikalarda Doları sadece 36 saat önce 7.20’den alanlar 8.40’tan bozdurup milyonlarca TL’lik bir haksız kazanç sağlamış mıdır?
Bankalar bir süre Dolar’daki yükselişi gördükten sonra Dolar’ın gece saatlerinde pik yapmaya yakın anlarında neden aniden sistemlerini satışa kapatmıştır ve bankaların sistemlerini satışa kapatmalarının ardından Dolar’ın bir anda düşüşe geçmesi sadece bir “Tesadüf” müdür, yoksa “Satması gerekenler” satıp kar ettikten sonra sıradan vatandaş Dolar’ını bozdurmak istediği dakikalarda mı “Sistem satışa kapatılmıştır”?
Biz gazeteci olarak kamuoyunu aydınlatma ve kamuoyunun haber alma hakkını almakla mükellefiz ve bu sorumluluğumuz gereği hem bazı “Enteresan” ilişkileri ortaya koyduk, hem de sorulması gereken soruları sorduk…
Biz görevimizi yaptık, bakalım muhataplar da gereğini yaparak kamuoyuna tatmin edici cevaplar verecekler mi?
Bekleyip göreceğiz…