Avusturya’da yakalanmasının ardından medya-siyasetçi-bürokrat üçgeninde pek çok çıkar amaçlı ilişkisi ortaya çıkan Sezgin Baran Korkmaz’ın uluslararası boyutta yaratabileceği bir skandal ile ilgili ilk kez HABER ALTERNATİF tarafından yapılan “Özel Haber” ile birlikte dikkat çekmiş ve Sezgin Baran Korkmaz’nın Venezuela bağını ortaya çıkartmıştık.
SEZGİN BARAN KORKMAZ’IN VENEZUELA BAĞLANTISI NE? başlıklı haberimizi okumak için tıklayınız: https://haberalternatif.com/segin-baran-korkmazin-venezuella-baglantisi-ne/
Tarih yaprakları 9 Şubat 2019’u gösterdiğinde Amerikan Bloomberg ekonomi kanalının internet sitesinde yer alan bir haber adeta bomba etkisi yaratıyordu…
Haberde bir Tük firmasının Venezuela Devlet Başkanı Maduro’nun 900 milyon dolarlık altınını ” kaçırdığı” belirtiliyordu…
Haber kısa süre sonra özellikle internet sitelerinde geniş biçimde yer alırken herkes getirilen 900 milyon dolarlık altını konuşuyor ama çok önemli bazı detaylara değinmiyordu…
Peki neydi o önemli detay? Haberde iki egemen ülke arasında yapılabilecek bir altın transferi işlemi için “kaçırma”gibi illegal bir hareketin ibaresi çok bilinçli biçimde kullanılmıştı ve bir şirketin adı veriliyordu:SARDES
Peki kimdi? Neyin nesiydi bu SARDES ve 13 saat boyunca bu şirketten neden bir açıklama gelmemişti ve en sonunda “Altınlar satın alındı” gibi bir açıklama yapma gereği neden duyulmuştu?
İşte sevgili dostlar üzerinde konuşulmayan yahut görmezden gelinen bu detaylar aslında ÇAL DAĞI’NDA başlayıp VENEZUELA’YA uzanan bir girift ilişkiler ağının hikayesidir ve bugün yaşanan gelişmeler göstermektedir ki Sezgin Baran Korkmaz isminin bu ilişkiler içerisinde yer almış olması önemli bir ihtimaldir ki o ihtimal Türkiye’nin de başını ağrıtabilecek bir ihtimaldir…,
Bu kadar peşrev yeter” diyoruz” ve yazımıza başlıyoruz…
***
Bu girift ilişkiler ağını en başından ve en sağlıklı biçimde anlayabilmek için tarih yapraklarını geriye doğru saracağız… Sene:2006 Yer:Manisa/Çal Dağı
Manisa’nın Turgutlu İlçesi sınırları içerisinde bulunan Çal Dağı’nın altında 2002 yılında tam 40 milyon tonluk ve 6 milyar dolar değerinde saf nikel rezervi tespit edilmiştir…
Ve bu madenin çıkartılması işini 2006 yılında Bosphorus adında bir şirket alır…Ancak madenin çıkartılması esnasında çok büyük bir doğa katliamı yaşanacaktır ve bölge halkı buna çok ciddi tepki koyarlar,üstelik ÇED raporları da olumsuzdur…
Halkın bu çevreci tepkisi günden güne artarken Bosphorus şirketinin adı bir anda SARDES MADENCİLİK olarak değişmiştir…
Ancak perde arkasındaki asıl patron aynıdır… Bosphorus da SARDES de aslında Londra Merkezli European Nickel isimli İngiliz maden devine aittir.
Bu arada SARDES 2009 yılında 2023 yılına kadar bölgenin tahsis iznini alır…Ama bölgedeki çevreci hareket adeta bir “Halk hareketine” dönüşmüştür ve ilk etapta sıkıntılı gözükse de çeşitli yollar ile uygun hale getirilen ÇED raporunun yanlışları kanıtlanmıştır…
İşte İngilizler şirketin “Türkleşmesi” hamlesinin de işe yaramadığını görerek 2011 yılında bölgeden ve projeden çekilme kararı alıyormuş gibi yaptı…
Ve SARDES‘in elindeki haklar için ihaleye çıkıldı ..
***
İhaleye Zorlu,Çalık gibi gruplar da katılacak ama ihaleyi o.zamana kadar kimsenin adını sanını duymadığı Oremine Madencilik isimli bir firma kazanacaktı…SARDES artık Oremine Madenciliğe aitti…
Ancak ortada bir tuhaflık vardı.İngiliz European Nickel’in bu zamana kadar 300 milyon dolar yatırım yaptığı bölgedeki projenin hakkını elinde tutan SARDES 40 milyon dolar gibi komik bir rakama satılmıştı.Hem de 3 tane ODTÜ mezunu gence…
Yani Zorlu,Çalık gibi gruplar bu 3 gence ihale kaptırmışlardı hem de böyle kıymetli bir ihaleyi…Peki kimdi bu gençler? Anlatalım efendim…
İhaleyi Oremine Madencilik adı ile kazanan firma kendisini ısrarla VTG Holding olarak tanıtıyordu…Kurucu üç genç Vuslat Beyoğlu,Tarık İmre ve Gökhan Kantarcıoğlu’nun baş harfleri…Kendileri parayı Güney Afrika’da kömür madeni işleterek kazandıklarını söylüyorlardı…
Bu isimlerden Vuslat Beyoğlu şirketin “beyni ve koordinatörü” konumunda…Tüm bağlantıları o sağlıyor uluslararası arenada…Kendisi FETÖ’ye çok yakın ve FETÖ’nün Güney Afrika iş adamı yapılanması olan Güney Afrika Genç İşadamları Derneği SATBA’nın başkanı…
Gökhan Kantarcı’nın bağlantıları da ilginç… Bu isim de FETÖ bağlantılı bir isim…ODTÜ’den mezun olur olmaz Erdoğan’ın en yakınındaki iş adamlarından Cihan Kamer’e ait olan Atasay Kuyumculuk ile ortaklık kurarak Güney Afrika’da kömür işine giriyor… (Cihan Kamer’in Sezgin Baran Korkmaz işle adı sürekli yan yana geçen Ekim Alptekin ile de ABD’deki bir proje için ortaklık kurması gibi “Enteresan” bir tesadüfü de buraya dip not olarak ekleyelim)
Zaten bu VTG’nin perde arkasında kontrolünün Cihan Kamer’e olduğu söyleniyor…
Bu Cihan Kamer ile ortak olarak Güney Afrika’da kömür işine giren Gökhan Kantarcıoğlu kömürü kime satıyor? Cayman Adaları’na…Yanlış okumadınız Cayman Adaları…”Ne alaka?” demeyin zira çok ama çok alaka…
Efendim Cayman Adaları’nda kurulu BLACK DİAMONDS isimli bir şirket var kömürler bu şirket üzerinden Ankara Büyükşehir Belediye’sine satılıyor…”Peki kimdir,neyin nesidir bu vergi cenneti Cayman Adaları’nda kurulan bu şirket?” diyecek olursanız hemen cevaplayalım da merakınızı giderelim: Efendim bu şirket Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuh Mete Yüksel tarafından 1998 yılında başlatılan BLACK DİAMOND soruşturmasında iddiaların ortasında olan şirket.
Şimdi efendim 1995 yılında Vakıf Bank bünyesinde bir şirket kuruluyor: VAK-BEL… Vakıf Bank’ın VAK-BEL isimli şirketi ise Cayman Adası’nda BLACK DİAMOND isimli bir başka şirket kuruyor. İşte bu şirket yani BLACK DİAMOND şirketi dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi ile enteresan işlere imza atmaya başlıyor.
Vakıf Bank sadece “Posta kutusu adresinden” ibaret bir kağıt üzeri şirket olan BLACK DİAMOND’a 19952in parası ile 28 milyon dolar kredi aktarıyor. Sonrasında Melihn Gökçek’in yönettiği Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin şirketi ile bu BLACK DİAMOND başlıyor Güney Afrika’dan kömür ticareti yapmaya. Ama fiyatlar şişirildiği, Türk mevzuatına aykırı kredi kullandırma ve maaş ödemeleriyle vergisini ödemeden yurtdışına milyonlarca dolar kaçırıldığı iddiası devletin resmi raporlarına giriyor…
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı o dönemde Melih Gökçek ve millete Güney Afrika kömürü dağıtıp duruyor.Hatta hatırlayın bu kömürlerdeki sıkıntı nedeni ile zehirlenmeler yaşanıyor o dönemde…
Bu arada SARDES karşısında çevreci halk hareketi ellerindeki ÇED RAPORU’nu kullanılamaz hale getirince SARDES hükümete yakın bir ortak arıyor ve bunu da Ankara’da buluyor…
SARDES hisselerinin ,%50,01’ini Ankaralı inşaat firması NATA TURİZM ve İNSAAT A.Ş’ye satıyor ve çoğunluk NATA’ya geçiyor
NATA İnşaat kimin efendim?Melih Gökçek’e en yakın iş adamı olarak bilinen Namık Tanık’ın…,
Kısa süre sonra VTG HOLDİNH,SARDES’te kendilerine ait kalan hisseleri de bir İsviçre firmasına satıyor:”SABLE CAPİTAL”
SABLE CAPİTAL ismi pek çok “Kara para aklama” davasına karışmış bir “UluslararasıNakliyat” şirketi…(Buradaki Uluslararası Nakliyat işindeki uzmanlık önemli tabii)
Şimdi anladık mı efendim BLOOMBERG’in 10 Şubat 2019’da “kaçırıldı” dediği Maduro’nun altınlarının nasıl Venezuela’dan “Nakledildiğini”…Zira SARDES’in patronu “Uluslararası Nakliyeci”!
Şimdi sizler ile 2019 yılındaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz aylarda yaptığı Venezuela ziyaretini hatırlayalım …
Erdoğan, 2019 yılında Ahmet Ahlatçı isimli bir iş adamını Maduro ile bizzat tanıştırıyordu.2021 yılının Ocak ayında ise Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun ekonomiden sorumlu yardımcısı Tareck Zaidan El Aissami Maddah Çorum’da aynı Ahmet Ahlatçı’ya ait Ahlatlı Holding’in kurduğu altın rafinerisini ziyaret etti.
Bu arada ismi geçen Venezuelalu bakan Tareck Zaidan El Aissami Maddah ABD tarafından “Ekonomik ambargoyu delmek” suçlaması ile “Arananlar” listesinde bulunuyor zira bu isim Venezuela’da aynı zamanda ülkenin en önemli gelir kaynağı petrolden de sorumlu…
Peki kimdir bu Ahmet Ahlatçı? Maduro ile görüştürülüp, Maduro’nun en kritik bakanının bizzat tesislerini gezip, Venezuela altınlarını altın rafinerisinde işlemesi için neden bu isim seçilmiştir?
Ahmet Ahlatçı altın sektörüne ilk olarak 1980’lerin sonunda girer…Dükkan açacak parası dahi yoktur.Ama.kendisi Opel marka aracı ile kayıtdışı olarak gezici biçimde altın satmaya başlar…
Bir süre sonra 40 m2’lik ilk dükkanını açan Ahlatçı döviz bürosu da kurar…Ama AKP iktidarına kadar çok da büyük çaplı bir iş adamı değildir ne olursa AKP iktidarı ile birlikte olur ve Ahmet Ahlatçı 49 şirketten oluşan dev bir holdingin patronu olarak altın piyasasında en önemli oyunculardan birisi olur.
T.C Darphanesi Türkiye’de Ankara ve doğusunda ayar sertifikalandırma yetki belgesini sadece Ahlatçı Holding’in vererek tekel olmasının önü açılmıştır.Artik altın piyasasında çok önemli bir rol oynamaktadır piyasanın %30’una hükmeder hale “getirilir”…
Bu esnada Halk Bank Genel Müdürlüğü görevine Süleyman Aslan ismi getirilir…Süleyman Aslan da Çorumlu’dur ve Ahmet Ahlatçı ile kısa sürede çok samimi bir ilişki geliştirir…O esnada magazin basının gündeminden düşmeyen bir isim vardir.Ebru Gündeş ile yaptığı evlilik sonrası eşine aldığı pahalı hediyeler su gibi harcadığı para ve ultra lüks yaşamı ile bu isim Reza Zarrab isimli genç bir İranlı iş adamıdır…
Reza Zarrab magazin basınına malzeme olurken bir yandan da değişik ilişkiler kurmaktadır…
Örnegin Reza Zarrab Ebru Gündeş ile evlenmesinin hemen ardından avukat değiştirmiştir…Ama bu sıradan bir avukat değişikliği değildir… Ebru Gündeş’in de avukatlığını yapan Şeyda Yıldırım artık Zarrab’ın da avukatıydı.
Ama Şeyda Yıldırım’ın asıl önemli özelliği yeraltı dünyasının en önemli ismi Alaattin Çakıcı’nın avukatı olmasıdır… Çakıcı’nın MİT ilişkisi ise bilinmektedir.
“Birileri” birden bire zenginliği dikkat çeken bu genç adama tabiri yerindeyse “çökülmesin” diye adeta koruma mesajı vermektedir Çakıcı’nın avukatı ile…
Daha sonra Türkiye’nin cari açığını tek başına kapattığını söyleyecek olan bu genç adam altın ticareti yapmaktadır ama riskli bir ülke ile:İran…
İşte burada kendisine kolaylık yapacak işini halledecek güçlü bir bankaya ihtiyacı vardır…Reza Zarrab ile Ahmet Ahlatçı ise çoktan tanışmıştır yahut “tanıştırılmıştır”…
Ahlatçı Zarrab’ın bu banka ihtiyacı ortaya çıktığında kendisini Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ile tanıştırır…Bu tanışma sonrasında işin gerisi gelecek ve ABD mahkemelerine ve hapishanelerine, uluslararası davalara dönüşecek süreç başlayacaktır.
İşte konu yine kritik,konu yine ABD’nin ambargo uyguladığı bir ülke ve konu yine altın ticareti…
Bunların hepsi bir araya gelince sanırız Ahmet Ahlatçı ismine neden bu kadar önem verildiği de Maduro’nun SARDES tarafından Türkiye’ye getirilen altınlarının nerede işleneceği de açıklığa kavuşuyor.
Öte yandan 2019 yılında ilk kez yine HABER ALTERNATİF’in yazdığı ve ortaya çıkarttığı gibi Sezgin Baran Korkmaz’ın 11 bin 69 km. menzilli BOMBARDİER GLOBAL tipi uçağı vızır vızır İstanbul-Moskova-Caracas hattından Venezuela’ya uçuş yapmakta.
Şimdi ortada kritik bir soru var: Maduro’nun altınları gerçekten “satın mı alındı” yoksa Bloomberg’in haberinde belirttiği gibi “Kaçırıldı mı”?
ABD ve AB’nin Venezuela altınlarına el koyacak yaptırım kararları alırken bunu Venezuela rejimini terörist devlet konumuna sokabileceklerini ve bu durumda Türkiye’nin Venezuela altınlarını elinde bulundurmasının bir sıkıntı yaratabileceğini detayları ile bundan tam 2,5 yıl önce de yazmıştık…
Gazete Duvar’dan meslektaşımız Bahadır Özgür de ABD’nin tüm bu ilişkileri ve “Ambargo delme” girişimlerini yoğun bir şekilde izlediğini hatırlatarak haklı bir noktaya dikkat çekiyor ve diyor ki 23 Haziran 2021 tarihli “SBK OLAYI NEREYE BAĞLANIR? GÖZDEN KAÇMIŞ BİR DETAY” başlıklı yazısında:
“İşte bizim uğraştığımız belaların dışında SBK’nın, ABD’nin yıllardır izlediği bu yoğun ilişkide de radara takılmış olma ihtimali kuvvetli. Nitekim Sezgin Baran Korkmaz’ın daha nerelere bulaştığını bilmiyoruz henüz. Lakin ABD’nin resmî belgelerinde “uçak”, konuyu yazan yabancı gazeteci ve araştırmacıların makalelerinde “TC-YYA 9365” kuyruk numarası ile yer alan, ABD’nin el konulmasını istediği Bora Jet’in uzun menzilli uçağı Bombardier Global’in uçuş güzergahlarının göze battığını söyleyelim. Söz konusu araştırmalarda limanlar ve deniz yolunun da yer aldığını ekleyelim. “
Bu arada hani şu tüm bu girift ilişkilerin merkezindeki SARDES isimli firma vardı ya…
Tam da bu olaylar Sedat Peker’in açıklamaları ile patlak verdiğinde enteresan bir gelişme oluyor ve SARDES isimli bir firma borsadan çıkartılıyor ve faaliyetleri tamamen durduruluyordu…
İşte Bahadır Öztürk bu detayı da gözden kaçırmadığı yazısında “Ülke peş peşe skandallarla sarsılırken, orta boy bir kuyumcunun borsadan çıkarılması önemli mi? Değil elbette; eğer, boyundan büyük işlere kalkışmamışsa.” diyordu…
Şimdi sizler bir adım geriye çekilin,ortaya koyduğumuz ilişkiler ağı ve bağlantılar sonrasında bu soruyu tekrar sorun kendinize? Bu borsadan çıkartma işlemi önemli mi önemsiz mi diye…
Zira asıl kritik soru şu: “Sezgin Baran Korkmaz’ın uçağı ile altın taşınarak ambargo delindi mi?”
Bence en iyisi biz millet olarak dua edelim de Sezgin Baran Korkmaz şimdilerde yavaş yavaş daha yüksek sesle dillendirilen bu altın işine bulaşmamış olsun Venezuela hattında…
Yoksa başımız çok fena ağrıyacağa benziyor bilesiniz…
***
Ha şimdi “Arkadaş bunları biliyordun, bu kadar ilişkiye hakimdin de ne demeye bu zamana kadar yazmadın?” diyen okurlarımızı duyar gibiyim…
Onlara da “Biz tüm bunları-bugün ortaya çıkan bazı gelişmeler haricindeki tüm detayları- 11 Şubat 2019’da yani 2,5 sene önce Twitter hesabımız olan @yazparov hesabımızda ÇAL DAĞI’NDAN VENEZUELA’YA MADURO’NUN ALTINLARI” başlıklı floodumuzda yazdık… Biraz önden gitmek bizim alamet-i farikamız. Bizi takip etmeye devam edin” diyelim.…