Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Öneş, Kılıçdaroğlu’nun elinde SADAT’la ilgili önemli bir belge olduğunu düşündüğünü belirtti.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kapısına giderek, “SADAT bir paramiliter kuruluştur. Bu kuruluşun hedefleri arasında gayrı nizami harp eğitimi de var. SADAT gibi kuruluşlar, kim olursa olsun seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliğini sarsacak herhangi bir şey olursa sorumlusu SADAT’tır ve Saray’dır” açıklamasını yaptığı SADAT gündemde kalmaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski başdanışmanlarından Adnan Tanrıverdi’nin başında bulunduğu SADAT’ın, gelecek seçimler öncesinde kaos çıkarmak için görevlendirilebileceği, Kılıçdaroğlu’nun da kendisine ulaştırılan önemli bir belge sonucu bu kurumun önüne gittiği yönündeki yorumlar tartışılmaya devam ediyor.
BirGün’den Sercan Meriç’e açıklama yapan MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını ve SADAT’ı değerlendirerek, “Bu sadece bir seçim güvenliği meselesi değil. Ön planda seçimlerin güvenli şartlarda yapılması çok önemli ve hayati. Ancak bu konu Türkiye’nin genel güvenliği açısından da çok önemli. O bakımdan Kılıçdaroğlu’nun adımlarını Türkiye’nin genel güvenliği, demokratik geleceği bakımından değerlendirmekte çok yararlı olur” açıklamasını yaptı.
SADAT’ın kuruluşundan itibaren tartışıldığını belirten Öneş, geçen yıl Sedat Peker’in hakkındaki açıklamalarıyla soru işaretlerinin arttığını kaydetti. Öneş, “Suriye bağlantıları, Libya’daki bağlantılar ayrıca SADAT yöneticilerinin İslam Birliği ile ilgili konuşmaları, bu birliğin merkezinin İstanbul olması meselesi, Arapça’nın resmi dil olması gibi konuşmalar meselenin güvenlik boyutu dışında bir de ideolojik boyutu olduğunu gösteriyor. Bu da radikal bir İslamcı yapıyı, siyasal İslam sorusunu gündeme soktu. Daha sonra siyasette silahlı eylemlerin olabileceği iddialar gündeme geldi. Seçimlerin güvenliği meselesi, seçim yasasının değiştirilmesi, terör eylemlerinin aktüellik kazanması ve artan riskler Kılıçdaroğlu’nun böylesine bir adım atmasına vesile oldu. Bugün bu gerçekten doğru bir adım. Çünkü soru işaretlerinin açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Bununla ilgili parlamentoda araştırma komisyonunun kurulması gerekiyor, ama bu konudaki talepler bugüne kadar cevaplandırılmadı. Siyasi iktidardan, devletin kurumsal yapılarından bir açıklama yapılmadı. Bilakis tereddütleri arttıracak, iç politikaya yönelik tartışmalar gündeme sokuldu” dedi
Öneş sözlerine “Siyasi suikast veya saldırı olabilir. Ama şunu ifade edebiliriz ki, Gezi Davası’nda iş insanı Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet ceza ve diğer sanıklara 18’er yıl ceza verilmesi yargı sistemi üzerinde siyasetin baskısının açıklık kazanması ve en son seçim yasasındaki değişiklik dikkate alındığında, iktidarı koruma amacına yoğunlaşmış bir siyaset anlayışının olduğu görülüyor. Özellikle ekonomik şartların ağırlaştığı, çok geniş yoksulluk ve açlık sorununun yaşandığı, sığınmacılar sorununun olduğu böyle ortamlarda riskler artar. Son olarak Bursa ve Urfa’da canlı bombaların yakalandığına dair İçişleri Bakanlığı’ndan açıklama geldi. Böylesine bir kontrolsüz sığınmacının bulunduğu bir ortamda bu her zaman tartışıyordu. Uyuyan hücreler var mıdır? Yoktur diyemeyiz. Kimse diyemez. O halde böylesine kaotik bir ortamda böylesine uygunsuz yapılar risk yaratabilecek durumlar ortaya çıkarabilir. O bakımdan muhalefet ve demokratik örgütler haklı bir mücadele ortamına girdiler. Buna ihtiyaç var. Geliştirilerek birlikte demokratik mücadele verilmeli.” dedi.