Çağdaş ve demokratik hukuk sistemleri hem yargı kararlarıyla (içtihat) ve hem de öğreti (doktrin) ile beslenir ve giderek kılı kırk yaran bir inceliğe ulaşır.
Kaba hukuk hukuksuzluktan daha tehlikelidir. Charles de Montesquieu “Yasanın koruması altında ve adalet adına yapılan zulümden daha büyük zulüm yoktur” demiştir. Çünkü hukuksuzlukta herkes hukuk olmadığını bilir.
Kaba hukukta kimse önceden neyin suç sayılacağını neyin sayılmayacağını kestiremez.
Belirsizlik egemendir. Ve de kaba saba genel geçer kurallar uygulanır. Hukukun geldiği aşama, uluslararası sözleşmelerle tanınan haklar,temel hak ve özgürlükler sadece şekildir ,içi boşaltılmış aslından ve anlamlarından koparılmış kavramlar vardır ortada…
Yıllardır medya ve hukuk, özel ve sistemli ajandalarla parça parça gerçek anlamlarından uzaklaştırıldı ve yandaş medya ile yandaş hukuk anlayışı egemen kılındı. Bunu herkes az çok bilmektedir.
Bunun yanında daha vahimi ve daha kalıcı olabilecek bir durum da hukuku besleyen ve yargı kararlarında alıntılar yapılan öğretiyi (doktrini) de etkilemek için iktidarın kendi düşüncesine göre üniversiteler, doçentler, profesörler yaratmasıdır.
Medya ve hukukun yandaş türünün yanında zaman isteyen yandaş bilim adamları da tamlamadaki bilim ve adamlık ekseninden koparıldılar ve özel – sistemli ajandalarla bugüne geldik.
En son Odatv ve Murat Ağırel ile ilgili açılan davanın iddianamesinde bu gerçekle karşılaştık.
Bugüne değin gerek öğretide gerekse uluslararası sözleşmelerle sağlanan hukukta yarışan ve çatışan haklar olduğunda örneğin güvenlik ile özgürlük hakkının bir olayda yarışmasında öğreti hep özgürlüklerden ve haklardan yana olurdu.
Bu da mahkemelerin yanlış yapmasını engeller ve içtihatlarla yargı doğru ve olması gereken biçimde yürürdü. İddianamede yer alan hukuki değerlendirme bölümünde görüşlerine atıf yapılan birçok bilim adamının özgürlük ve güvenlik çatışmasında güvenlikten yana yer almış olduklarını gördük.
Bu normal bir durum değil. Bu otokrasinin, tek adam sisteminin ve tek adam sistemi altında kurulmuş küçük oligarşi gruplarının beklediği ve ulaşmak istediği hukuk sistemidir. Demokrasi ile hatta hukuk ile benzerlikleri yoktur.
İddianamede gerçek dışı ithamlarda bulunmak ve buna da eksenden kaymış, kaydırılmış bilim adamlarının uluslararası hukuk sistemlerine ters düşen görüşlerine atıflarla hukuki bir kılıf giydirmek çabası kabul edilemez.
AİHM’e göre basının görev ve sorumluluklarının bilincinde olarak kamu yararını ilgilendiren bütün konuları iletme görevi bulunmaktadır.
Zaten basının böyle bir işlevi bu olmasaydı vazgeçilmez kamusal “gözetleyici” rolünü oynayamaz ve dördüncü anayasal kuvvet adını alamazdı…