Celal Eren ÇELİK
Bundan 4 gün önce başladığımız “İMAMOĞLU’NUN DOĞDUĞU OFİS VE O OFİSTEN ÇIKANLAR: “KARADENİZ LOBİSİ” yazı dizimizin 2. bölümünün yayınlanması bazı sağlık sorunlarımız ve DİP DALGA HAREKETİ’nin partileşme sürecinde gerçekleşen uzun ve yoğun bazı toplantı serileri nedeni ile gecikmişti,öncelikle tüm okurlarımızdan bu gecikme nedeni ile özür diliyoruz.
Yazı dizimizin ilk bölümünde 1911 yılına kadar gitmiş, eski bakanlardan ve Trabzon efsanesi Faruk Nafiz Özak’ın babası “Hafız” Ali Haydar Özak’ı ve geniş networkünü, Faruk Nafiz Özak ve ortaklarının kurduğu YAPISUN İNŞAAT ve YAPISIN KOLLEKTİF ŞTİ’yi, “Bakanlar Kurulu toplantısına katılan il başkanı” olarak ün yapan ortak Azer Benli’yi yakından tanımış, KALE GRUP ve sahibi İbrahim Bodur’un bundan sonra nasıl önem kazanacağına dikkat çekmiştik.
Ve yazı dizimizin ilk bölümünü 12 Eylül 1980 askeri darbesinin gerçekleşmesi ile birlikte noktalamıştık…
Evet o halde daha fazla peşrevi uzatmayalım ve yazı dizimizin 2. bölümüne başlayalım. Sizler hazırsanız biz de hazırız. İşte başlıyoruz, çayı kahveyi kapan gelsin…
***
12 Eylül Askeri darbesi ülkenin üzerinden tabiri caize “Silindir gibi” geçerken, Faruk Nafiz Özak ve ortakları bu dönemde de işlerini büyütmeye devam ediyorlardı. YAPISIN İNŞAAT artık Trabzon’un tartışmasız en büyük inşaat firmasıydı ve aynı zamanda KALE GRUBU’nun Çanakkale Seramik baş bayii olarak da Türkiye’nin en çok satış yapan bayilerinden birisi haline gelmişti. Bu durum İbrahim Bodur ile Faruk Nafiz Özak arasındaki ilişkilerin de çok daha yakınlaşması sonucunu doğurmuştu.
Askeri darbenin bir başka “Parlayan yıldızı” ise 12 Eylül darbecilerinin kurdurduğu hükümette Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak görev alan Turgut Özal’dı.
Tarih yaprakları 1983 ortalarını gösterdiğinde 12 Eylül askeri yönetimi Türkiye’nin yeniden çok partili seçime dönüşü için kapatılan siyasi partiler ve yasaklanan siyasiler (Başta Ecevit,Demirel,Türkeş ve Erbakan) dışında yeni partiler ve siyasilerin parti kurma çalışmalarına başlayacakları sürece start verdi.
Ancak bu süreçte öncelikle Kenan Evren’in ve Milli Güvenlik Konseyi’nin icazetini almak gerekiyordu. Örneğin Erdal İnönü Genel Başkanlığı’nda kurulması için tüm hazırlıkların tamamlandığı SODEP (Sosyal Demokrat Parti) Evren ve Milli Güvenlik Konseyi’nin “Vetosunu” yiyerek resmen kuruluş aşamasına geçememişti.
İşte tam da bu esnada 12 Eylül’ün parlayan “Yıldızı” Turgut Özal bir ABD ziyaretine gidecek, halen kimlerle ne görüştüğü tam olarak bilinemeyen bu ziyaretin ardından Kenan Evren’den randevu isteyerek parti kurma isteğini iletecek, Evren ise Özal’a “Senin geçmişte MSP adaylığın var, ağabeyin de MSP’nin İçişleri Bakanı, bak böyle tarikat cemaat işlerine girecek olursan en ufak bu tip bir şeyde partini kapatırız” şerhi ile de olsa parti kurma “İcazeteni” alacaktı.
Turgut Özal bu icazeti alır almaz kurcağı partinin yani ANAP’ın teşkilatlanma çalışmaları için Antalya Side’de kurucular kurulu ile yaptığı bir “Kamp” sonrasında il ve bölge seyahatlerine çıkmaya başladı. Ancak Özal’ın arkasındaki asıl beyin eski İçişleri Bakanı olan ağabeyi Korkut Özal’dı.
Turgut Özal için Karadeniz Bölgesi ve Karadeniz bölgesi özelinde ise Trabzon son derece önem taşıyordu ve Trabzon’a özel bir önem vermekteydi.
Ve beklenen gün geldi,Özal partisinin teşkilatlanma çalışmaları doğrultusunda Trabzon’a gitti. Heyecanlıydı ve Trabzon’dan umutluydu. Zira ağabeyi Trabzon’da teşkilatlanmanın hızla tamamlanması için kendisine bir “İsim” vermişti.
Ancak Trabzon gezisi Özal için tam anlamı ile bir hayal kırıklığı ile başladı. Halk Özal’a hiç teveccüh göstermemiş,ilgiyi toplayamamıştı hatta bazı ekonomik sıkıntılardan dolayı doğrudan Özal’ı suçlayan Trabzon halkının bazı önde gelenleri sert eleştirilerde bulunmuşlardı.
Özal kendi kendisine “Biz burada teşkilatlanmayı sağlayamazsak Kradeniz’de sıfır çekeriz” derken tek umudu olarak ağabeyinin selamı ile gideceği kendisine verdiği o “İsim” kalmıştı.
O isim ise Faruk Nafiz Özak’tan başkası değildi.
Özal ile Faruk Nafiz Özak görüşmelerini YAPISIN İNŞAAT’ın Trabzon’daki merkez ofisinde gerçekleştirdiler.
Özal çaylar,kahveler içildikten sonra konuyu daha fazla uzatmayacak ve Faruk Nafiz Özak’a “Ağabeyim Korkut Özal’ın da çok selamları var. Malumun yeni partimiz ANAP’ın teşkilatlanması için çalışmalar yapıyoruz.Sen Trabzon’un efsanesisin. Biz mutlaka aramızda olmanı, bizim için Trabzon’da partinin teşkilatlanmasını da yapmanı isteriz” diyecekti.
Faruk Nafiz Özak ise Özal’dan gelecek böylesi bir teklifi bekliyordu ama siyasete hiç sıcak bakmıyordu. “Sayın Özal size de ağabeyinize de saygım sonsuz. Lakin benim babamın bana vasiyeti var siyasetten uzak durmam için. Baba vasiyetimi çiğneyemem,teklifinizden onur duydum ama beni mazur görün” diye cevap verdiğinde Turgut Özal için soğuk bir duş etkisi yaratmış,Özal’ın Trabzon’da güvendiği son kale de yıkılmıştı…
Özal sohbeti biraz daha devam ettirdikten sonra müsaade isteyerek kalktı ve hızla İstanbul’a döndü.
İstanbul’da 2 “ÖZAL BİRADERLER” yani Turgut Özal ve Korkut Özal bir araya geldiler….
İşte o gece pek çok şeyin de değiştiği gece olacaktı…
***
“ÖZAL BİRADERLER” toplantısına Turgut Özal hem çok yorgun ama daha da önemlisi morali bozuk ve gergin gelirken,ağabeyi eski İçişleri Bakanın Korkut Özal ise toplantıya gayet “Rahat” biçimde girdi.
Turgut Özal ilk konuşan isim oldu: “Trabzon’da ne bana ne yeni partiye zerre kadar teveccüh yok, hatta üzerine ekonomiden kaynaklı eleştiri var. Tek umudum Özak’tı o da baba vasiyeti dedi girmedi bu işe. Biz Karadeniz’den sıfır çekeriz ağabey” dedi.
Ağabey Korkut Özal ise Turgut Özal’ın aksine son derece sakin ve rahattı. Turgut Özal ağabeyinin bu hallerini iyi bilirdi,eğer ki kafasında sıkıntılı bir durum ile ilgili bir “Çözüm planı” varsa ağabeyi herkes gerginken en rahat kişi olurdu. Ve şu an tam da o pozisyondaydı.
Turgut Özal ağabeyi Korkut Özal’a “Senin kafanda birşeyler var” dedi… Ağabey Korkut Özal hafifçe gülümseyerek “Tabii ki var,sen rahat ol” dedi ve başladı anlatmaya…
***
İbrahim Bodur ve KALE GRUBU’na bağlı Çenakkale Seramik MSP döneminden başlayarak muhafazakar/siyasal islamcı siyasetçilere ilk büyük kaynakları aktaran “Büyük sermaye” grubu olmuştu. Hal böyle olunca da özellikle CHP-MSP koalisyonu ve MSP’nin içerisinde yer aldığı Milliyetçi Cephe koalisyonlarında KALE GRUBU ve Çanakkale Seramik ile ilişkiler “Gelişmiş”, Çanakkale Seramik bu MSP’nin dahil olduğu koalisyonlar döneminde daha da büyümüştü.
E bu dönemlerde Korkut Özal İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere hep en üst düzey görevlerde yer alınca KALE GRUP ve Çanakkale Seramik’in sahibi İbrahim Bodur ile son derece yakın ilişkiler kurmuştu.
Şimdi o “İlişkilerden faydalanma” zamanıydı…
Korkut Özal ilk tur Trabzon ziyaretinde bu kozu oynamak istememişti bir nevi “Kredileri daha yolun başında harcanmasın” diye İbrahim Bodur kartını masaya sürmemişti.
Korkut Özal kardeşine “Faruk Nafiz Özak,İbrahim Bodur’u kıramaz,İbrahim Bodur ise beni kıramaz. Ben İbrahim Bodur’u arayacağım. O Özak’ı arayacak ve biz hemen yeniden Trabzon’a birlikte gideceğiz ve bu iş çözülecek rahat ol” dedi.
***
Telefon trafiği işlemiş, Korkut Özal İbrahim Bodur’u, İbrahim Bodur ise Trabzon’daki Faruk Nafiz Özak’ı aramış, bu trafik işlerken “ÖZAL BİRADERLER” de yeniden Trabzon’a gelerek bir kez daha Faruk Nafiz Özak’ın ofisinde toplantıda buluşulmuştu.
Kahveler söylendi,hoş beşin ardından konu “Sadede” geldi. Faruk Nafiz Özak, ağabey Korkut Özal’a bakarak “İbrahim Bodur Bey beni aradı. Durumun hassasiyetini ve size yardımcı olmam hususundaki özel ricasını da iletti. Benim ne sizi ne İbrahim Bey’i kırmam mümkün değil. Ancak ilk görüşmemizde de Turgut Bey’e söylemiştim,babamın vasiyeti var siyasete girmemem için bunu çiğnemek istemiyorum” dedi.
O esnada Turgut Özal’ın başından aşağım kaynar sular dökülmüştü, İbrahim Bodur “Kozu” da boşa çıkmıştı anlaşılan,ağabeyi Korkut Özal’a göz ucu ile baktığında onun her o “Rahat” tavrını gördü.
Korkut Özal elindeki fincanı masif orta sehpanın üzerine bırakarak konuşmaya başladı,daha herşey bitmemişti zira kardeşi Turgut Özal’a dahi söylemediği bir “Koz” daha vardı elinde.
“Babanız Hafız Ali Haydar Bey hepimizin sevdiği,saydığı ama daha da önemlisi dini bilgisine ve ilmine hayran olup hürmet gösterdiği çok önemli bir şahsiyetti. Sizin de O’nun vasiyetine bu denli sadık olduğunuzu görmek beni bilhassa mutlu etti. Lakin bir soru sormak isterim. Bilirsiniz tarikat ehilleri için “Talebeler” emanettir. Babanızın vasiyeti kadar, babanızın “Emanetlerine” de hürmetiniz var mıdır?”
Faruk Nafiz Özak bir an için duraksadı: “Anlayamadım sayın bakanım?” dedi.
Korkut Özal arkasına doğru yaslandı ve “Gerek bana, gerekse Turgut’a medresede Kur’an-ı Kerim’ül azzimü şan’ı öğreten babanız Hafız Ali Haydar Bey’dir,kendisi bizim hocamızdır. Biz “Emanetleri” olarak geldik yanınıza sahip çıkıp çıkmamak sizin emanete hürmetinize kalmış” diyerek adeta “Son darbeyi” vurdu.
Turgut Özal anında söze girdi “Buradan kaçışınız yok Sn.Özak” dedi…
Faruk Nafiz Özak derin bir nefes çekerek arkasına yaslandı, “Pes” etmişti.
Özak “O zaman şöyle yapalım. Ben siyasetin bizzat içerisinde yine olmayayım. Ama başta Trabzon olmak üzere partinizin teşkilatlanmasını bu ofisten hallederim hiç merak etmeyin.Hem sizi ve İbrahim Beyi kırmam,hem de bizzat siyasetin içerisine girmeyerek baba vasiyetini çiğnememiş olurum,emanete de hürmetimi gösteririm” formülünü ortaya koydu.
Taraflar anlaşmıştı ve keyifle birer kahve daha içilecekti…
***
“ÖZAL BİRADERLER” Trabzon’daki ANAP teşkilatlanmasını Faruk Nafiz Özak’a emanet ederek bu kez Ankara’ya doğru yola çıkarlarken aynı günün akşamında Faruk Nafiz Özak ortaklarını özel bir toplantıya çağırdı.
YAPISIN İNŞAAT’taki 3 ortak Faruk Nafiz Özak,Azer Benli ve İskender Önal ile arkalarındaki en önemli güç olan Fahrettin Kurt o akşam Faruk Nafiz Özak’ın YAPISIN İNŞAAT ofisinde bir araya geldi.
Hepsi “ÖZAL BİRADERLERİN” gerçekleştireceği ziyaretten haberdardı ve sonucu da merakla bekliyorlardı.
Faruk Nafiz Özak kısaca ziyareti ve Korkut Özal’ın hem İbrahim Bodur tarafından hem babasının talebeliği ile kendisini nasıl “Mat” ettiğini anlatarak, “Arkadaşlar bir söz verdim,bu partiyi bu ofisten teşkilatlandıracağız” dedi.
Özak son sözü söyledikten sonra tartışma yapılmazdı.
Kalem kağıt ele alındı liste yazılmaya başlandı.
İl Başkanı olarak Azer Benli’nin adı yazıldı.
Fahrettin Kurt listedeki bir başka isim oldu.
O dönem “Merkez ilçe” o kadar önemliydi ki,küçük illerde merkez ilçe seçimini kazanamayan aday tüm ilçelerde seçim kazansa da toplamda seçimi kaybediyordu.
O nedenle “Merkez ilçeye” hem zekasına, hem de kendilerine sadakatine güvenecekleri bir isim yazmaları gerekiyordu ve o ismi de bulmaları çok gecikmedi. O isim o dönem YAPISIN İNŞAAT’ın alt taşeronlarından biri olan malzeme alım-satımı yapılan Hasan İmamoğlu’ndan başkası değildi.
Azer Benli’nin ısrarı ile çok istenmese de listeye adeta zorla Eyüp Aşık ismi de dahil edilecekti.
Ve işte 48 saat içerisinde Faruk Nafiz Özak ANAP’ın Trabzon İl Teşkilatını ofisinin çalışma odasından sadece telefon trafiği yaparak kurmuştu bile…
1984 Genel seçimlerinde bu listeye vekil adayı olarak bir de Necmettin Karaduman isimli o zamana kadar ismi çok da duyulmamış bir vali eklenecekti…
Ve “TEŞKİLAT” çalışmaya başladı…
***
Trabzon’da Faruk Nafiz Özak’ın “Ofisinde” kurulan bu ANAP teşkilatı 1984’e kadar sınırlı bir çevrede bilinen isimlerden oluşuyordu. Ancak 1984 seçimlerinde sandıklar açılıp da ANAP’ın patlama yaparak tek başına iktidar olmasının ardından artık her birinin adını Türkiye “Ezbere” bilecekti.
Faruk Nafiz Özak’ın ofisi’nden çıkan “TEŞKİLAT” 1984 sonrasında bakın nerelere geliyordu:
Necmettin Karaduman: TBMM Başkanı
Eyüp Aşık: Devlet Bakanı
Fahrettin Kurt: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Azer Benli: Kendisine vekillik teklif edilse de kabul etmeyen Azer Benli “İmtiyazlı İl Başkanı” olarak Başbakan Özal ve sonrasında Mesut Yılmaz’a 7/24 telefonla ulaşıp konuşabiliyor, işlerini çözümletebiliyor, bakanlar kurulu toplantısına gelip sunum yapabiliyordu.
İskender Önal: ANAP döneminde “Özerkliği” tanınan ve Şenez Erzik yönetiminde “Çağ atlayan” Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili- 1989 ANAP Trabzon Belediye Başkan Adayı (30 oyla kaybedecek)
ANAP iktidarı döneminde Trabzon “TEŞKİLATI” bir yandan kendilerini parlatıyor, bir yandan İstanbul sermayesi ile ilk önemli işbirliklerini sağlıyor, bir yandan ANAP’ın siyaset dünyasında imzasını attığı 1986-1990 arasında önce İstanbul Defterdar Yardımısı, sonra Ankara Defterdarı “Yapılan” Akif Hamzaçebi gibi isimlerin de önünü açarak “KARADENİZ LOBİSİNİN” bürokrasi ayağını güçlendiriyorlardı.
***
Bu arada tarih yaprakları 1990’ların başına geldiğinde Türkiye’de siyasal islam yükselişe geçerken 28 Şubat süreci konjonktürü adım adım yaklaşıyor,1994 seçimlerinde İstanbul ve Ankara’yı ise siyasal islam’ın “Bayraktarı” Refah Partisi kazanıyordu.
Ülkede her gün yeni bir “Şeriat geliyor” tartışması yapılır,gazeteler bu başlıklar ile çıkar ve Refah Partisinin Hasan Mezarcı,Şevki Yılmaz gibi hatiplerinin konuşmaları da bunlara çanak tutarken siyaset arenasında ipler gerildikçe geriliyordu.
Bu yıllar aynı zamanda Trabzonspor’un tarihinde en güçlü kadrolardan birisine sahip olarak yeniden şampiyonluk yarışı verdiği dönemi işaret etmekteydi.
O yıllar 1990’ların hemen başıydı ve merkez sağda ANAP ile DYP’nin amansız bir çekişmesi vardı.
Ancak “TEŞKİLAT” öyle bir çalışmış ve “KARADENİZ LOBİSİ” ağlarını öyle örmeye başlamıştı ki ANAP yahut DYP fark etmeksizin her zaman kazanan onlar oluyordu. Bunun en çarpıcı örneği ise 1991 seçimleri olacaktı.
1991 seçimlerine kadar ANAP üzerinden bakanlık,TBMM Başkanlığı,vekillik,bürokraside en üst düzey görevler,TFF’ye nüfuz eden “KARADENİZ LOBİSİ” 1991 seçimlerinde DYP ANAP’ı geçip SHP ile koalisyon hükümeti kurarken bu kez de Trabzonspor’un efsane başkanlarından ve Türkiye’nin en zengin iş adamlarından Mehmet Ali Yılmaz üzerinden bu seçimler sonucu “Gençlik ve Spor Bakanlığına” nüfuz edecek,TFF üzerinde etkisini yine Yılmaz üzerinden artıracaktır.
Ancak KARADENİZ LOBİSİ için o zamanlar kendilerinin de bilemediği bir kırılma anı aslında Sadri Şener’den sonra Trabzonspor Başkanlığı görevine seçilen Faruk Nafiz Özak’ın dönemin siyasi atmosferinde herkesin adeta “Öcü gibi” bakıp,aynın kareye girmemeye özen gösterdiği Karadenizli İBB Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Trabzonspor adına ziyaret etmesi olacaktı.
Zira bu ziyaret nedeni ile o dönemde Trabzon’da adeta “Linç edilen” Faruk Nafiz Özak bugün Trabzonspor’un geleceğini kurtaran arsa tahsisini o görüşme ile sağlamıştır.
Peki arsa tahsisinin Maliye Bakanlığı onayını kim yapmıştır? Dönemin Milli Emlak Genel Müdürü Trabzonlu ve “Karadeniz Lobisinin” bürokrasi ayağındaki en önemli isimlerden birisi olan Akif Hamzaçebi…
***
Faruk Nafiz Özak’ın İBB ziyaretlerinden birisinde dönemin İBB Başkanı Erdoğan kendisine “Bizim KİPTAŞ’ın başına sizin de tanıdığınız Erdoğan Bayraktar’ı getirdim. Telefon açayım size KİPTAŞ işleri versinler” şeklinde bir tavsiyede bulunacak ancak Özak yıllar önce Turgut Özal’a karşı verdiği “Babamın vasiyeti var” cevabını vererek babasının kendisine devlet ihalesi almamasının vasiyet ettiğini belirterek bu teklifi geri çevirecekti.
Ancak Erdoğan bir başka toplantı esnasında rastladığı Özak’a teklifi 2. kez yapıp aynı cevabı aldıktan sonra Özak’ın Erdoğan’a “Ben yapmam ama sizin için de uygun olursa bir isim önereyim” demesi ile Türkiye’nin bugün adını ezbere bildiği bir ismin “Doğuş” hikayesi de başlayacaktır.
Zira Faruk Nafiz Özak’ın kendisi yerine KİPTAŞ işlerini yapması için önerdiği isim Trabzonspor’un eski yöneticilerinden,Rizespor’a ciddi finansal katkıları olan, o dönem ise Karadeniz Otoyolu Projesi’nin en küçük taşeronlarından birisi olan Mehmet Cengiz’den başkası değildir.
Ve telefon trafiği işleyecek, Mehmet Cengiz bizzat kendi “Otobanını” inşa ederek Dünya’nın sayılı zenginlerinden biri haline gelecektir.
***
1990’lı yılların sonuna gelindiğinde Özak-Erdoğan ilişkisi daha da sıkılaşmıştır. Ve Erdoğan bir şekli ile Özak’a devlet ihalesi vermek istese de Özak bunu kabul etmemiştir. Bir gün konu yine buralara gelince Özak “Benim devlet ihalesi almadığımı biliyorsunuz. Ama bana İstanbul’da yap-sat inşaat yaparak karı yüksek,rantabl kazanşç saplayacağım bir bölge gösterirseniz ben burada yap-sat işi yaparım”der.
Erdoğan hemen 1-2 bürokratı ile konuşur ve o dönem yeni imara açılmakta olan Beylikdüzü’nü işaret eder…
Ve Faruk Nafiz Özak’ın Beylikdüzü’ndeki büyük rantların döndüğü inşaat macerası başlar,ancak Özak uzun süre yalnız kalmayacaktır zira tıpkı “Köyden indim şehre” filmindeki gibi kısa süre sonra Trabzon’dan bir hemşehrisi İstanbul’a gelecek ve yanına gelip kendisinden “Ricacı” olacaktır.
Evet o isim Hasan İmamoğlu’ndan başkası değildir…
***
Evet sevgili okurlarımız yazı dizimizin 2. bölümünün de burada sonuna geliyoruz. 3. bölümde yeniden buluşmak üzere…