Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, yüksek lisans tezinde 80 darbesine işaret ederek ‘Solu tasfiye etmek ve komünizm tehlikesini bertaraf etmek adına İslamın manipülatif bir öğe olarak ortaya çıkması sağlandı’ ifadelerine yer verdi. Nebati tezinde, ‘Cemaatlerin gelişmesine devlet eliyle katkı sunuldu. Devletin çeşitli kademelerine dahil olan İslamcılara özellikle dokunulmadı’ dedi.
Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin, doktora tezinin ardından yüksek lisans tezindeki tespitleri de dikkat çekti.
Bakan Nebati’nin doktora tezinde Cumhuriyeti hedef alan ifadeleri gündeme gelmişti. Nebati’nin, 2002’deki “Türkiye’de İslami siyasal hareket” adlı yüksek lisans tezinde de siyasal İslam’a ilişkin itiraf niteliğinde tespitlerde bulunduğu ortaya çıktı. Tezin “öz” kısmında, “İslami siyasal hareketin, özellikle çok partili yaşama geçildikten sonra bir şekilde devletten destek alarak ya da en azından yol verilerek gelişip büyüdüğü sonucuna varıldığını” vurgulayan Nebati, “1950’ye kadar İslami hareketlerin ya yok olduğunu ya depolitize olduğunu ya da yeraltına çekildiğini” belirterek “Çok partili dönemle birlikte İslami hareketler giderek gün yüzüne çıktı, gelişti ve siyasallaştı. Cumhuriyet döneminde İslami hareketlerin hemen hepsi yönetime talip olmaya yani iktidara yönelmişlerdir” ifadelerini kullandı.
CUMHURİYETİ HEDEF ALMIŞ
Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’ın haberine göre, “1923-1945 arasında Kemalist elitin, batılılaşmış bir Türkiye oluşturma isteğinin geniş halk yığınının değerleri açısından pek az bir anlam ifade ettiğini” iddia eden Nebati, cumhuriyetin kuruluşunu ise “Batı modernleşmesine eklemlenme kaygısı ile yola çıkılan kuruluş” olarak nitelendirdi. Demokrat Parti dönemindeki “ezanın Arapça okutulması, okullarda din dersi verilmesi gibi bazı kararların, cemaatler ile iktidar arasında köprü oluşturduğuna” işaret eden Nebati, “İslam ile siyasetin iç içe olduğuna” dikkat çekerek, “Siyasal İslam, Kuran ve sünnetin öngördüğü ilkeler çerçevesinde devlete yönelerek toplumsal, sosyoekonomik ve siyasal alanı düzenleme hedefini içeren bir kavram olarak tanımlanmaktadır. İslamın devlet aygıtını ele geçirme talebini içermektedir” dedi.
‘NEOLİBERAL ARAÇ’
1980 askeri darbesine ve bu süreçte siyasal İslamın durumuna da değinen Nebati, şunları kaydetti: “Solu tasfiye etmek ve komünizm tehlikesini bertaraf etmek adına İslam’ın manipülatif bir öğe olarak ortaya çıkması sağlandı. 1980 sonrasında İslamcı hareket, antihegemonik bir söylem üretmekten öte küreselleşme sürecine eklemlenerek varolabilmiştir. Türkiye’nin neoliberal politikalarının bir aracı olarak güç kazanmış, kendi özgüllüğünün dışına çıkarılarak kapitalist kurumlarla bütünleştirilmiş ve bu konuda düzenli bir devlet politikası uygulanmıştır.”
‘CEMAATLERE DESTEK’
İslami yükselişi sağlayan etmenlere Kuran kurslarındaki artışı, dinsel eğitimin mahalle ve köy düzeyine kadar yayılmasını, imam hatiplerin yaygınlaştırılmasını, faizsiz finans kurumlarının kurulmasını ve Suud rejimi ile ortak dini projelere girişilmesini örnek gösteren Nebati, “Cemaatlerin gelişmesine devlet eliyle katkı sunuldu. Devletin çeşitli kademelerine dahil olan İslamcılara özellikle dokunulmadı” dedi.
DEMOKRASİ SAVAŞIYMIŞ!
Siyasal İslam’ın, “ötekileştirmeye karşı duruş olduğunu, bu yönüyle varolma, kabul görme ve demokrasi savaşı” verdiğini savunan Nebati, “Cumhuriyet hükümetleri, merkezi temsil eden bir yapı üzerine kurulmuştur. Devletçi, merkeziyetçi, seçkinci ve milliyetçi bir öz taşımaktadır. Uzun yıllar çok partili yaşama geçilmemesinin sebeplerini de bu yapıda aramak gerekir” dedi.