Celal Eren ÇELİK
Malumunuz son dönemde Türkiye dolar kuru ile yatıyor,dolar kuru ile kalkıyor.Türk lirası her geçen gün hatta her geçen dakika Dolar ve Euro karşısında değer kaybederken biz belki de iç piyasadaki bu gelişmelere fazlası ile daldığımızda küresel çapta Türkiye’yi ilgilendiren başka kararlara ve bu “Birbirinden bağımsız” gibi gözüken kararların aslında bir bütünsellik içerisinde taşıdığı asıl mesajlara odaklanamıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de dolar rekor üzerine rekor kırarken önce İsviçre merkezli küresel dev UBS müşterilerine bir bilgilendirme notu göndererek bundan böyle Türk Lirası hakkında değerlendirme yapmayacağını duyurmuştu.
Dün gece saatlerinde ise yine bir küresel finans devi olan JP Morgan müşterilerine gönderdiği bilgi notunda bundan böyle ALGO İŞLEMLERİNDE Türk Lirası ile alım-satım hizmeti yapmayı durdurduğunu açıkladı.
Peki Türkiye’de Dolar kuru durdurulamaz biçimde yükselirken gerçekleşen bu gelişmeler tesadüfen mi yaşanmakta, yoksa Küresel Sistem bir mesaj mı vermekte?
“Evet efendim bu kadar peşrev yeter” diyoruz ve yazımıza geçiyoruz…
Şimdi efendim bu yazının anlam kazanması için sizlerle öncelikle “Küresel Finans Sisteminin” kalbine yakından bir göz atmamız gerekecek…
Dünya KÜRESEL FİNANS SİSTEMİNİ bir piramit olarak düşünmemiz gerekmekte.
Bu piramidin en altında “Paranın son kullanıcısı” olan insanlar mevcut. Piramidin bir üst basamağında insanlara parayı temin eden bankalar bulunmakta. Bankaların üzerinde ise ülkelerin Merkez Bankaları bulunmakta.
Ama bu “Piramidin” en tepesi İsviçre’de bulunmakta. İsviçre’nin Basel şehrinde bulunan Uluslar arası Ödemeler Bankası (BIS) bu sistemin en tepesindeki kurum.Zaten bu nedenle Dünya Savaşları’nda dahi İsviçre’ye “SALDIRILAMIYOR”
1945’te sona eren 2.Dünya Savaşı sonrası Amerika’da Bretoon Woods Konferansı ile yeniden dizayn edilen Dünya finans sisteminin uluslar arası iki ana kolonu olan IMF ve Dünya Bankası işte İsviçre’de bulunan bu BIS’in iki alt kolu olarak faaliyet göstermektedir…
Küresel finans sisteminin merkezinde ise 10 şirket şunlardır; Barclay’s (İngiltere), Capital Group Companies (ABD), Fidelity Investments (ABD), AXA (Fransa), State Street Corporation (ABD), JP Morgan & Chase (ABD),Legal & General Group (İngiltere), Vanguard Group (ABD), UBS (İsviçre), Merrill Lynch (ABD).
Bu 10 şirket küresel finansal ağın %19.45’ini kontrol ederken, ilk 50 şirket ele alındığında yaklaşık %40’ını kontrol etmektedir.
(Kaynak:Washinton Post: 10 Firms that Rule the World, (07 Nov, 2012)
Yine ABD’li 8 finans şirketi bu küresel finans sisteminin hayati rol oynayan şirketleridir, bunlar ise sekiz dev Amerikan finans şirketi (JP Morgan, Wells Fargo, Bank of America, Citigroup, Goldman Sachs, U.S. Bancorp, Bank of New York Mellon ve Morgan Stanley)
Tüm bu şirketleri ise “BÜYÜK DÖRTLÜ” olarak isimlendirilen 4 şirket kontrol eder…
Bu şirketler Black Rock, State Street, Vanguard ve Fidelity’dir…r
(Not:Bu konuda daha detaylı bilgiler için Prof Dr. Sait Yılmaz’ın “Yeni Başlayanlar İçin Dünyayı Kimler Yönetiyor” başlıklı makale ile yazdığımız KUKLACI:KÜRESEL KONSEYİN EFENDİLERİ isimli kitaplar okunabilir…)
Şimdi bu KÜRESEL FİNANS SİSTEMİ PİRAMİDİ’nin en tepesinde yer alan şirketlerden UBS Türk Lirası hakkında rapor yayınlamayı kestiğini açıklıyor ve uluslararası yatırımcılarına “Ben artık TL ve Türkiye ile ilgili değerlendirme yapmıyorum” diyor.Bunun Türkçe’si “Ben bu ülkeyi şu an gözden çıkarttım,size de yatırım yapmamanızı öneriyorum” şeklindedir.
Bu “Piramidin” zirvesinde yer alan şirketlerden bir başkası olan JP MORGAN ise “TL ile alım-satım işlemlerini” durduğunu açıklıyor ve müşterilerine bunu duyuruyor. Bu da yine aslında JP Morgan gibi bir devin yine kendisi gibi çokuluslu devasa yatırımcılardan oluşan müşterilerine “Türkiye’ye yatırım yapmayın,yatırımınız varsa da geri çekin” demesi…
Piramidin en tepesindeki şirketlerden birisi olan Morgan Stanley, yayımladığı bir araştırma raporunda Polonya, Güney Afrika ve Türkiye’nin S&P 500’de (borsa endeksi) yaşanabilecek bir düzeltmeden en fazla etkilenecek ülkeler arasında bulunduğunu söyledi.
Öte yandan bu 3 küresel finans kuruluşu ile birlikte KÜRESEL FİNANS SİSTEMİ PİRAMİDİ’nin yan kollarını oluşturan “KREDİ DERECELENDİRME” kuruluşlarına dikkatle bakmak gerekmekte.
Bu kuruluşların en önemlileri ise S&P olarak da bilinen Standart&Poors, Fitch Ratings, Goldman Sachs ve Moody’s’tir.
Bu 4 kuruluşun önemi yaptıkları değerleme ve derecelendirmeleri ülkelerin sadece ekonomik kriterlerine göre değil seçim sistemi ve zamanları, dış politika gelişmeleri, demokrasinin işleyişi, siyasal partiler, iktidar, muhalefet ilişkileri, liderin durumu, siyasal gündemdeki riskler, koalisyonların yapısı, Merkez Bankası’nın bağımsızlık derecesi ve benzerleri gibi siyasi durumları da göz önüne alarak yapmalarıdır.
4 şirketin ülkelere verdiği “Notlar” küresel yatırımcıların ülkelere yapacağı yatırımlarda en önemli kriterlerden birisi olmakta, bir ülkeye yatırım yapma yahut yapmama veya bir ülkede var olan yatırımların geri çekilmesi kararları çokuluslu şirketler için alınırken incelenen en önemli verilerden bir tanesi bu 4 kurumun değerlendirmeleri olmaktadır.
İşte bu 4 kredi değerlendirme kuruluşundan en önemlilerinden birisi olan Fitch henüz bu ayın başında Türkiye’nin kredi notunu “BB-” olarak teyit etti. Kredi notunun görünümünü ise “negatif” olarak revize etti. Yani dedi ki “Bu ülke kredi verilecek bir ülke değil,yatırım da yapmayın”
Yine bu şirketler içerisinde yer alan Moody’s zaten çoktan Türkiye’nin kredi görünümünü eksiye düşürmüştü yaşanan son ekonomik gelişmeler sonrasında Türkiye için kredi notu görünümünü “Negatif” olarak duyurdu. Moody’s Türkiye için ” Öngörülemez ülke” tanımlamasını yaptı.
Bu 4 şirketten Standart&Poors ise çok değil 6 gün önce Türkiye’nin kredi notu görünümünün ise “durağan”dan “negatif”e çevrildiğini duyurdu. Kredi notumuz ise “BB-” olarak yerlerde süründü…
Ve Goldman Sachhs da Türkiye için büyüme tahminini 2022 yılı için %4’ten %3,5’a düşürdüğünü açıkladı.
Yani “KÜRESEL FİNANS SİSTEMİ” ve bu sistemi kontrol edenler AKP’yi nasıl ki 2001 krizi ile iktidara taşımışlarsa bu kez de AKP’yi çizdiklerini ve AKP’ye “Sırt çevirdiklerini” açık ve net biçimde ilan ediyorlar. Türkiye’de yaşanan ekonomik gelişmeleri bu küresel gelişmeler ile birlikte değerlendirmek durumundayız.
Ancak kimse bu yazıdan “Dış güçlerin operasyonu nedeni ile AKP iktidarı düşüyor” sonucunu çıkartmasın. Zira küresel sermaye her zaman çıkarına bakar. AKP’nin bilinçsiz,liyakatsiz ve ekonomi bilimine taban tabana zıt uygulamaları artık küresel finans odaklarının çıkarlarını da riske etmektedir. Yani aslında “Sebep AKP’nin berbat ekonomik politikaları,sonuç küresel finans sisteminden dışlanmak” olmuştur.
Küresel finans sisteminden dışlanan ve kendisine verilen uluslararası desteği de kaybeden AKP ise tabiri yerindeyse “Başı kesik tavuk” misali saçma sapan fanteziler üzerine kurgulanan yeni “Çıkış yolları” aramaya başlamış, savruldukça dibe batmış,dibe battıkça sertleşerek otoriterleşmiş ve kan kaybını her geçen gün biraz daha fazla yaşamıştır. Bugün gelinen noktada ise AKP kendi çekirdek seçmen tabanını dahi konsolide etmekte güçlük çeker hale gelmiştir.
Ve herşeyden önemlisi AKP iktidara ABD’nin “Ilımlı İslam” projesine uygun kurgulanan bir parti olarak gelmiş ancak bugün ABD için “Ilımlı ve Siyasal İslam” projesinin raf ömrü dolmuştur. Bu nedenle AKP için “Yolu açanlar” bu kez AKP’ye “Yolun sonu görünüyor” demektedirler.
Peki bundan sonra ne olacak ve süreç nasıl işleyecektir zira asıl önemli soru artık budur…
İçinde bulunduğumuz evre artık bir “Tasfiye” dönemidir ve bu dönem tüm hızı ve yıkımı ile yaşanmaya devam ederken önümüzdeki süreçte Türkiye’de Dolar’ın aşırı değer kazanması ve Türk Lirası’nda yaşanan büyük değer kaybı sonrasında yazımızın başında belirttiğimiz KÜRESEL FİNANS SİSTEMİ PİRAMİDİ’nin tepesindeki şirketlerin ve 4 BÜYÜK olarak adlandırılan şirketlerin Türkiye’de pek çok şirketi “Ölü fiyatına” satın aldıklarını göreceğiz.
AKP’ye her sıkıştığında destek vererek “Bu kez devrilecek” dediği her virajdan kazasız belasız dönmesini sağlayan bu dış dinamikler bu kez AKP’ye tamamen sırtlarını dönmüş durumdalar ancak AKP giderken de Türk şirketlerini “Ölü fiyatına” satın alarak küresel sermayeye eklemleyecekleri 2.BÜYÜK TALAN OPERASYONU’NU (1.BÜYÜK TALAN OPERASYONU 2002-2007 arası KİT’lerin satılması ile sonuçlanmıştı) gerçekleştirerek AKP döneminin son “Vurgununu” da yapmayı planlamaktalar.
Bu “Sistemin” sonraki planı ise yeni gelecek iktidarın önünde bulacağı “Enkaz” için finansal destek sağlamak karşılığında “Siyasal tavizler” istemek olacaktır.
İşte Türkiye’nin asıl büyük “Sınavı” da o istekler geldiğinde başlayacaktır…
Başlıca taviz beklentileri; kürt açılımının devam ettirilmesi ve “federatif bir devlet yapısının oluşturulması” olacaktır!..