İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki haftalık olağan grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Birileri çıkıp ‘aç kaldık’ diyor. Vicdansızlık yapma. Aç kalan falan yok” sözlerini eleştiren Akşener, “Yanlış duymadınız. Bu sözler, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’na ait. En son, geçinemeyen insanlarımıza, ‘şükürsüz’ demişti, şimdi de vicdansız olunmuş. Gerçekten ibretlik. Yahu, Allah aşkına, biz başka bir ülkede mi yaşıyoruz?” sözlerini söyledi.
Akşener, “Memlekette endişeyi, korkuyu ve paniği sizce en çok kim tetikliyor? Mesela camide içki içtiler diyerek milleti kışkırtan kimdi Sayın Erdoğan? O zaman bu yasaya göre önce kendini tutuklaman gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti lideri, “Sayın Erdoğan, eğer yalan haber yasaksa sabahtan akşama iftira atan, yalan söyleyen yandaş kanallarını kapatacaksın” diye konuştu.
Akşener “Bugün ilk adımını, Demre’de başarıyla uyguladığımız, Rüzgargülü projemizi, inşallah öncelikle, Demre genelinde yaygınlaştıracağız. Seçime kadar da, farklı belediyelerimizde hayata geçirmeyi planlıyoruz. İktidara geldiğimizde ise, Rüzgargülü’nü tüm Türkiye genelinde uygulayacağız.
İYİ Parti iktidarında, paylaştıkça eşitlenecek, eşitlendikçe büyüyeceğiz. Yetkiyi aldığımızda, artık hiçbir öğrencimiz, sağlıklı gıdaya erişim sorunu yaşamayacak. Emin olun, az kaldı! Bu vesileyle, Okan kardeşime ve onun nezdinde, Demre Belediyemize teşekkür ediyorum. Allah onlardan razı olsun. İYİ ki varsınız.
Aziz milletim; ülkemizin, uzun zamandır içinde bulunduğu, kara komedi; başroldeki Bay Kriz’in, adeta oskarlık performasıyla, geçtiğimiz hafta da, tam gaz devam etti. Saray’dan çıkamayan, çarşıyı, pazarı, marketi artık tamamen unutan, vatandaşla, iki kelam bile edemeyen Sayın Erdoğan, çıktı ve dedi ki; ‘Birileri aç kaldık diyor. Ya vicdansızlık yapma, ne aç kalması. Aç kalan falan yok.’
Yanlış duymadınız. Bu sözler, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’na ait. En son, geçinemeyen insanlarımıza, ‘şükürsüz’ demişti, şimdi de vicdansız olunmuş. Gerçekten ibretlik. Yahu, Allah aşkına, biz başka bir ülkede mi yaşıyoruz? Semt pazarlarında, ucuza sebze meyve alabilmek için, akşamı bekleyen, Halk Ekmek büfelerinin önünde, ekmek kuyruklarına giren, Çöpten yiyecek toplayan insanlarımız, başka bir ülkede mi yaşıyorlar?”
Annelere, tencere kaynattırmayan yokluk, Babaları, çocuklarına mahcup eden yoksulluk, Pırıl pırıl gençlerimizi, perişan eden işsizlik, bunlar Türkiye’de yaşanmıyor mu? Nasıl tok, açın hâlinden anlamıyorsa; belli ki, sarayda oturan da, milletin hâlinden anlamıyor. Milletiyle bağını tamamen koparmış bu arkadaşımız, artık ülkesinde yaşananları bile bilmiyor.
Sayın Erdoğan; ayıptır, günahtır. Böyle bir kibir olabilir mi? Hiç mi utanmıyorsun? Hiç mi yüzün kızarmıyor? Hiç mi vicdanın sızlamıyor? Bu neyin hırsı? Bu neyin öfkesi? Bu neyin inadı? Yazıklar olsun!
Senin varlığını reddettiğin açlığı, gel ben sana anlatayım. TÜİK’in verilerine göre ‘bile’; nisan ayında gıda fiyatları, bir önceki yıla göre, yüzde 89 arttı. Biliyorum. Şimdi sen ve maaş manyağı yaptığın, tapınak şövalyelerin, hep bir ağızdan, ‘bütün dünyada enflasyon var.’ diyeceksiniz. Ona da cevap vereyim: Mesela, OECD’nin, gıda enflasyonundaki sıralamasına bakalım. Yüzde 90’lık gıda enflasyonuyla, birincilik bizde. Peki bizi kim takip ediyor? Yüzde 62 ile, iflası çekmiş Arjantin ve yüzde 26 ile Kolombiya. Yani krizleriyle, enflasyonlarıyla ve ekonomi yönetimindeki istikrarlarıyla meşhur, Güney Amerika ekonomilerini bile, geride bırakmışız, hatta fark atmışız.”
“Her fırsatta batmayı, adeta marifet sayan Yunanistan’da, gıda enflasyonu, yüzde 10. Avrupa Birliği’nin ortalaması, yüzde 8 buçuk. Hani bizi kıskanan Almanya var ya; onda ise yüzde 8. Matematik, aynı tarih ve ekonomi gibi, senin pek kuvvetli olduğun bir alan değil. O nedenle, bu sayıları daha rahat anlaman için, başka şekilde anlatayım. Geçen sene Nisan ayında, 1000 liraya aldığımız gıda ürünlerini; bu yıl Nisan ayında alabilmemiz için, 1890 lira gerekiyor. Enflasyon canavarına esir düşen Almanya’da ise, bin Euro olan alışveriş, bin 80 Avro’ya çıkmış.
‘Aç kaldık’ diyene, vicdansız diyorsun ya… TÜRK-İŞ’e göre; 4 kişilik bir hanenin sağlıklı beslenmesi için, yapması gereken gıda harcaması, geçen seneye göre yüzde 108 artmış. Yani; geçen sene, 2897 lira olan açlık sınırı, bu sene, 6018 lira olmuş. Yani; açlık sınırı, toplamda 3 bin 21 lira yükselmiş. Peki övünmeye doyamadığın, asgari ücret artışı ne kadar? Bin 427 lira… Yani açlık sınırındaki artışın, yarısı bile değil. Şimdi söyle bakalım; Bu durumda, kim vicdansızmış Sayın Erdoğan?
Yine TÜRK-İŞ’in hesabına göre; 4 kişilik bir hanenin yoksul sayılmaması için, ihtiyaç duyduğu asgari aylık gelir, 19602 lira. Tek başına yaşayan bir çalışan için, açıkladıkları aylık yaşama maliyeti ise, 7 bin 837 lira.
Beceriksiz kadrolarının ve muhteşem ekonomistliğinin sonucunda, bugün Türkiye’de, asgari ücret o kadar asgari kaldı ki; 4 kişilik bir hanede, anne, baba ve iki çocuğun her biri, asgari ücretle çalışsa, yine de yoksulluk sınırının üzerine çıkamıyorlar. Asgari ücret, o kadar asgari kaldı ki; Tek başına insanca yaşaman için, eline en az, 7 bin 837 lira geçmesi gerekiyor. Asgari ücret, o kadar asgari kaldı ki; Bir bekar çalışan, aylık yaşama maliyetini bile karşılayamıyor.”
“Söyle bakalım Bay Kriz: Vicdansız kimmiş görüyor musun? Eserinle gurur duyuyor musun Memleketi sürüklediğin uçuruma bakıp, övünüyor musun? Milletimizi düşürdüğün hâle bakıp, eğleniyor musun? Gördüğün rüyadan, artık uyan! Gerçeklerle, artık yüzleş! O saraydan artık çık Sayın Erdoğan! Böyle devlet yönetilmez. Ayıptır, günahtır.
Aziz milletim; Ak Parti iktidarının beceriksiz ellerinde Türkiye, artık bir sorunlar yumağı hâline geldi. Hayat pahalılığı sorun. Barınma sorun. Sığınmacı sorun. Adalet sorun. Yolsuzluk sorun. Bunların dışında, çözüm bekleyen, onlarca farklı sorunumuz daha var. Ama nedense, bu sorunların hiçbiri, iktidarın gündemine giremiyor. Nitekim, iktidara göre en önemli sorunumuz neymiş, biliyor musunuz? İnternette yayın yapan haber siteleri… Yanlış duymadınız. Arkadaşların öncelik sıralamasına bir bakar mısınız? Çözüm bekleyen onlarca sorunumuz varken, hiç utanmadan, zerre sıkılmadan, meclise, sosyal medya kanun teklifi getirdiler. Beğenmedikleri her şeyi, suç haline getirmeye, yasaklamaya ve ortadan kaldırmaya bayılan Ak Parti iktidarı; şimdi de, sosyal medyanın, ölüm fermanı sayılabilecek, yeni bir kanun teklifiyle karşımıza çıktılar.
Sayın Erdoğan; Eğer yalan haber yasaksa, önce, sabahtan akşama iftira atan, yalan söyleyen, yandaş kanallarını kapatacaksın. Bakıp, beslediğin trol çiftliklerini dağıtacaksın. Eğer yalan haber yasaksa, enflasyon tahminlerinin tamamı yanlış çıkan, emir erin Merkez Bankası Başkanı’nı görevden alacaksın. Açıkladığı yalan yanlış enflasyon rakamlarıyla, milleti kandıran TÜİK Başkanı’nı, hemen kapının önüne koyacaksın. Eğer yalan haber yasaksa, emeklilere ve asgari ücretlilere, 1 Mayıs’ı işaret ederek, zam umudu dağıtan, Çalışma Bakanı’nın affını isteyeceksin. Bak Sayın Erdoğan; bu aziz millet, senin demokrasiye ayar verme sevdandan da, özgürlükleri her fırsatta çiğnemenden de bıktı, usandı. Sen önce, kendi diline hakim ol. Sen önce, kendi nefretini, kendi öfkeni dizginle. Sen önce, kendi kapının önünü temizle. İllaki bir ayar vermek istiyorsan, önce kendi çevreni hizaya getir.
Yıllardır milletimizi birbirine düşürerek, ‘Sen o’cusun, sen bu’cusun’ diyerek, kutuplaşmadan beslenen sen değil misin? Bu kanunu, geriye doğru işletsen, senin müebbet alman gerekir. Çünkü bu ülkede vatandaşı birbirine düşürme konusunda; hiç kimse, senin eline su dökemez Sayın Erdoğan. Bu kadar basit. Değerli dava arkadaşlarım; ancak tabii ki, buradaki amaç çok başka… Bu kanunla; ülkemizde yaşanan sorunları dile getirenleri, ekonominin kötü gidişatına, dikkat çekenleri, milletimizin, gerçeklerini konuşanları, sığınmacıdan, seçmen devşirme projesine, karşı duranları, susturmak istiyorlar. Milletin haber alma özgürlüğü yerine, yandaşlarının, yolsuzluk yapma özgürlüğünü, korumak istiyorlar.”
“Ama işte orada duracaksınız! Çok şükür, biz daha buradayız. Dimdik ayaktayız. Siz yalana sığındıkça; biz de sizi, gerçeklerle yüzleştirmeye devam edeceğiz. Siz milletin sesini kıstıkça, biz, aziz milletimizin sesini duyurmaya devam edeceğiz. Siz George Orwell romanlarına öykündükçe, biz, demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz. Siz, hürriyetin karşısında durdukça; biz de inatla, ‘Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!’ demeye devam edeceğiz! Sandığın gelmesine, milletin şanlı tokadının tepenize inmesine, şunun şurasında, çok az kaldı… Hadi bakalım, hodri meydan.
Değerli milletvekilleri; ülkemizin gerçeklerini gözler önüne sermek, milletimizin dertlerine ses olmak, yaralarına merhem olmak için; memleketimizi, il il, ilçe ilçe, gezmeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta da, Kocaeli’ndeydik. Ziyaret ettiğim birçok dükkânda, maalesef yine ışıklar açık değildi. Esnafımız yine siftahsız, yine bereketsizdi. Vatandaşlarımız yine mutsuz, yine umutsuzdu. Dertler yine birikmiş, derya olmuştu… Mesela; Çayırova’da, telefon aksesuarları satan, esnaf bir kardeşim diyor ki; ‘4 çocuğum var. Kendi yağımızda kavrulmaya çalışıyoruz. Sıkıntılarımız çok. Pandemide, biz en az 6 ay kapalı kaldık ve kiramızı ödedik. Ama ne hikmetse, zincir marketlere hiç dokunulmadı. Gıda satılacak denilen yerlerde, her türlü ürün satılıyor. Buna bir çare lütfen.” açıklamalarını yaptı.