Önce bütçe görüşmeleri esnasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun kendisine “Bütçeyi iktisatlı harcayın,gelecek yılın yarısında sizden devralacağız” diye sataşan İYİ PARTİ milletvekili Ahmet Kamil Erozan’a “Seçim olsa da hükümet size verilmeyecek” diye yanıt vermesi, son olarak da dün Cem Uzan’ın Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda “Bu hükümetin seçimle gideceğini sanmıyorum” açıklamasının ardından kamuoyunda “AKP SEÇİMLE GİDER Mİ?” sorusu en çok tartışılan konulardan birisi haline geldi.
Tabii bu sorunun normal şartlar altında konuşulması bile abesle iştigal iken AKP’nin giderek totaliterleşen tavrı ve sistemi adeta bir PARTİ-DEVLET sistemine çevirmeye yönelik uygulamaları toplumun AKP karşıtı geniş kesiminde büyük bir rahatsızlık ve tedirginlik yarattığı için bu konu ülkemizde ciddi ciddi tartışılmakta.
Özellikle sosyal medyada çok ciddi bir kesim AKP’nin seçimle gitmeyeceğini ifade ederek bu tezlerini farklı farklı tezlere dayandırmakta…
Lakin Türkiye öyle sıradan bir ülke değil.Bu coğrafyada kafanıza göre “Ben seçimle geldim ama seçimle gitmiyorum” da diyemezsiniz.
Bunu diyebilmenize de gerek iç gerekse dış dinamikler müsaade etmez.
***
Öncelikle belirtmek gerekir ki eksiği gediği de olsa, tabiri yerindeyse kör topal ilerlese de, 10-15 senede bir darbeler,postmodern darbeler ile kesintiye de uğrasa Türkiye hatrı sayılır bir demokrasi kültürü ve geleneğine sahiptir.
Hatta Türkiye’nin demokrasi ve millet iradesinin sandıkta tecelli etmesi kültürünü Cumhuriyet’ten daha da önceye götürmek mümkündür.Bu topraklarda ilk seçim 1909 yılında İttihat ve Terakki ile Ahrar Fırkası’nın katılımı ile gerçekleştirildi.
1908’de ülkede 2.Abdülhamit’in istibdat yönetimi şartlarında 2.Meşrutiyeti ilan ettiren ve toplumda büyük bir prestiji olan İttihat ve Terakki son derece kuvvetli olmasına rağmen “Ben istediğimi yaparım” dememiş,sandığa gitmişti.
Hatta daha sonra Osmanlı’da İttihat ve Terakki’nin karşısında bulunan tüm partiler birleşerek Hürriyet Ve İtilaf Fırkası’nı kurmuşlardı ve tarihe İttihat ve Terakki’nin seçmene baskı yapması nedeni ile “Sopalı seçim” olarak geçse de 1912 seçimleri de demokrasinin işlediği 2.seçim olarak gerçekleştirilmişti.
Bu ülkede tek parti rejimi ile ülkenin kurucusu olarak iktidarda olan parti çok partili sisteme geçişin önünü açmış,1950 seçimlerini kaybeden CHP’nin Genel Başkanı İsmet İnönü’ye gelen askerlerin “İktidarı vermeyelim” sözlerine “Olmaz öyle şey” diyen İnönü iktidarı Demokrat Parti’ye vermiştir.
Bu ülkede 1960’ta ve 1980’de fiilen yönetime el koyan askerler özellikle örneğine Ortadoğu ve Güney Amerika’da sıklıkla rastlandığı üzere iktidarlarını sürekli hale getirip bir diktatörlük kurma yoluna gitmemiş ve mümkün olan en kısa sürede çok partili sistem ile sivil siyasete yönetimi devretmiştir.
Yani bu ülke demokrasi geleneği olan bir ülkedir…Doğrudur eksikleri vardır ama bu Türkiye’nin var olan demokratik geleneğini yadsımamız sonucunu doğurmaz.
***
Bunlar işin iç faktörleri tabii bir de işin dış dinamikler boyutu var.
Türkiye’deki siyasi sistemin küresel güç odaklarından bağımsız olduğunu söylemek ham hayalcilik olacaktır. Küresel siyaset yapıcılar ise bölgede bu kadar kritik ve stratejik konumdaki ülkeni n demokrasi dışına çıkmasına müsaade etmezler.Bu Türkiye’yi totaliter sistemlerle yönetilen ülkelerin yanına itecektir ki bu başta ABD olmak üzere hiç bir küresel aktörün müsaade edebileceği bir durum değildir.
Bu durum Türkiye’nin NATO üyeliğini dahi etkileyecek olduğu için sadece Türkiye’nin değil uluslararası bıyutu olan çok ama çok ciddi bir sorun olacaktır.
S-400 krizinde dahi Türkiye’ye uygulanan yaptırımlar göz önüne alınacak olursa öyle “Ben seçimle gitmiyorum” denilen süreçte Türkiye’nin karşı karşıya bırakılacağı uluslararası kamuoyu baskısını çok daha iyi anlamak mümkün olacaktır.
***
Öte yandan 31 Mart yerel seçimleri AKP’nin “YENİLEBİLECEĞİNİN” gösterilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. AKP sandıkta yenilmiş ve adeta can damarı olan belediyelerden de gayet güzel ayrılıp gitmiştir.
Ancak AKP yetkililerinin,toplumda oluşan bu “AKP SEÇİMLE GİTMEYECEK” algısına ve söylemlerine karşı hiç bir şekilde “Öyle bir şey mümkün değildir.Burası bir hukuk devleti ve demokrasidir.Sandıktan çıkan sonuç ne olursa AKP de buna saygı duyacaktır” şeklinde bir açıklama yapmaması dikkat çekicidir.
Bunun sebebi ise gayet planlı bir stratejidir.
AKP toplumda oluşan bu korku ve “AKP SEÇİMLE GİTMEZ” algısını gidermek değil tam tersine güçlendirmek ve bu yolla muhalefet bloğundaki yılgınlığı arttırmak, toplumsal muhalefet dalgasını kırmak ve mücadele gücünü törpülemek istemedktedir.
AKP’nin bu stratejisinin belirli ölçüde başarıya ulaştığı da maalesef söylenebilir.
***
Kimse merak etmemelidir,Türkiye binlerce yıllık devlet geleneği içerisinde AKP iktidarının 18-20 senelik iktidarı denizde su damlası değerinde olan bir büyük ülkedir ve AKP yahut bir başka partinin 20 senelik bir iktidar ile binlerce yıllık devlet geleneğini de yüzlerce yıllık demokrasi geleneğini de esir alması mümkün değildir.
Bu tip söylemlere pirim vermek ise AKP’nin ekmeğine yağ sürmek,AKP’nin istediği yılgınlık havasını daha fazla oluşturmaktan başka bir işe yaramaz…
Evet belki arkasında bıraktığı enkaz çok büyük olacaktır lakin AKP sandıkla gelmiştir ve istese de istemese de sandıkla gidecektir…
Hem de o gidişin tarihi hiç de uzak değildir…