Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katledilmesine ilişkin 26 sanıklı davada, savcı Suudi Arabistan Başsavcılığı’nın talebi üzerine durma kararı verilerek yargılamanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrinin sağlanmasını talep etti. Mahkeme ise, yargılamanın Suudi Arabistan’a devrinin sağlanması konusunda Adalet Bakanlığı’na görüş sorulmasına karar verdi.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, 26 firari sanığın CMK’dan atanan avukatları ile şikayetçi Hatice Cengiz avukatı Ali Ceylan ile birlikte katıldı. Talebi sorulan şikayetçi Hatice Cengiz ve avukatı, eksiklerin giderilmesini talep etti.
Duruşmada, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayıyla ilgili bir soruşturma veya kovuşturma olup olmadığı, olması halinde sanıkların mükerrer cezalandırılmalarını engellemek amacıyla kesinleşmiş karar örneğinin onaylı suretinin gönderilmesi hususlarında Suudi Arabistan yetkili adli makamlarına yazılan istinabe evrakına cevap geldiği tutanağa geçti.
SUUDİ ARABİSTAN BAŞSAVCILIĞI YARGILAMANIN DEVRİNİ VE KIRMIZI BÜLTENİN KALDIRILMASINI İSTEMİŞ
Hatice Cengiz’in avukatı Ali Ceylan, “Suudi Arabistan’dan gelen yazı cevabının inceleyip beyanda bulunacağız” dedi.
Duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasında, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin 26 sanık hakkında dava açılmışsa da Suudi Arabistan Başsavcılığı tarafından gönderilen 13 Mart 2022 tarihli yazıda, yargılamanın Suudi Arabistan Krallığına devredilmesi, sanıklar hakkında çıkartılan kırmızı bülten kararlarının kaldırılmasının talep edildiğini belirtti.
SAVCI: DOSYANIN SÜRÜNCEMEDE KALMASI GEREKÇESİYLE DURMA KARARI VERİLSİN
Savcı, “davanın devri durumunda davadaki iddialar hakkında değerlendirme yapılacağı belirtildiğinden ve sanıkların yabancı ülke vatandaşı olmaları, haklarında çıkartılan yakalama emirleri ve kırmızı bülten kararlarının infaz edilemediği gerekçesiyle ifadelerinin alınamadığı, bu haliyle dosyanın sürüncemede kaldığı gerekçeleriyle 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca dosya hakkında durma kararı verilerek aynı yasanın 24/2 maddesi uyarınca yargılamanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrinin sağlanması ve gerekli usuli işlemlerin yapılmasını” talep etti.
YARGILAMANIN DEVRİ İÇİN ADALET BAKANLIĞI’NA GÖRÜŞ SORULACAK
Mahkeme heyeti, 6706 sayılı yasa uyarınca kovuşturmanın Suudi Arabistan adli makamlarına devri hususunda görüş bildirilmesi için Adalet Bakanlığı’na yazı yazılmasına hükmetti. Sanıklar hakkındaki yakalama emirlerininn ve kırmızı bülten kararlarının aynen devamına ve adli sicil ve nüfus kayıtlarınınn temini için Interpol Daire Başkanlığı’na yazılan yazının cevabının da beklenmesine karar verildi. Duruşma 7 Nisan’a ertelendi.
HATİCE CENGİZ’İN AVUKATI: BİR ŞEY DEMEK ZOR
Duruşma çıkışında basın mensuplarının soruları üzerine Hatice Cengiz’in avukatı Ali Ceylan, “Henüz Suudi Arabistan’dan gelen cevabı biz de görmediğimiz için bir şey söyleyemiyorum. Ama savcılık durma kararı talep etti, devrini talep etti. Bakacağız bir şey demek zor” dedi. Hatice Cengiz ise “Biz de tam anlayamadık, anlamaya çalışıyoruz” diye konuştu.
15 KİŞİLİK İNFAZ TİMİ
Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, 3 yıl önce evlilik işlemleri için girdiği Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğundan bir daha çıkamadı.
Kaşıkçı’nın parçalara ayrılan cesedinin nerede olduğu başta olmak üzere yanıt bulamayan sorular hala güncelliğini koruyor.
Orta Doğu’nun en etkin gazetecilerinden biri olarak nitelendirilen Kaşıkçı’nın, ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğunda Suudi Arabistan’dan özel uçakla gelen güvenlikçi, istihbaratçı ve adli tıp uzmanının da aralarında olduğu 15 kişilik infaz timince katledilmesi ve sonrasında yaşanan gelişmeler, hafızalardaki tazeliğini koruyor.
Kaşıkçı’nın cesedinin nerede olduğu sorusunun yanı sıra ölüm emrini kim ya da kimlerin ne zaman verdiği, Suudi Arabistan’daki yargılamada tam olarak neler yaşandığı da bilinmiyor.
ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) başta olmak üzere ilgili istihbarat kurumlarının katkıda bulunduğu ve ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğünce (DNI), 2018 yılında hazırlanan ancak Donald Trump yönetiminin kamuya açıklamadığı “Kaşıkçı istihbarat değerlendirme raporu” 26 Şubat 2021’de yayımlandı.
Söz konusu raporda, “Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın, Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, İstanbul’da yakalanması ya da öldürülmesine yönelik operasyonu onayladığı sonucuna ulaştık.” ifadesi yer aldı.
Kaşıkçı’nın öldürülmesinin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çabasının yanı sıra Türkiye’de yürütülen soruşturma sonucunda ortaya çıkartılan deliller ve yürütülen etkin diplomasi sayesinde oluşturulan uluslararası baskıyla Suudi Arabistan yönetimi, ilk başlarda inkar yolunu seçtiği cinayeti kabul etmek zorunda kaldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmanın sonucunda, “Kaşıkçı’nın boğularak öldürüldüğü, öncesinde yapılan plan doğrultusunda cesedinin parçalanarak yok edildiği” bilgisi paylaşıldı.
Suudi Arabistan Başsavcı Sözcüsü Şelan eş-Şelan da başkent Riyad’da 15 Kasım’da düzenlediği basın toplantısında, yürüttükleri soruşturmanın sonuçlarını paylaştı.
Sözcü Şelan eş-Şelan, zanlılardan birinin konsolosluktaki kameraları bozduğunu, Kaşıkçı’nın cesedinin konsoloslukta parçalanarak dışarı çıkarıldığını, cesedi teslim alan yerel işbirlikçinin robot resmine ulaşıldığı ve 21 şüpheliden 11’ine suç isnat edilerek dava dosyasının mahkemeye gönderildiğini açıklamıştı.
Kaşıkçı’nın öldürülüp cesedinin parçalar halinde konsolosluğun rezidansına taşındığını gösterdiği iddia edilen anların yer aldığı görüntüler, 30 Aralık’ta bazı medya organlarınca yayınlandı.
ŞEFFAFLIK TARTIŞMALARI ALTINDA SÜREN YARGILAMA
Suudi Arabistan’da yürütülen ve şeffaflıktan uzak olduğu eleştirilerine hedef olan yargılama sırasında karanlıkta kalan birçok nokta da henüz aydınlatılamadı.
Riyad’da görülen davanın 17 Mart 2019’daki dördüncü ve 20 Haziran 2019’da gerçekleştirilen altıncı duruşmasında savcı, sanıkların verdikleri ifadeleri okudu.
Buna göre Mansur Osman M. Ebu Hüseyin, bu görev için müzakere, istihbarat ve lojistik olmak üzere 3 gruptan oluşan 15 kişilik bir ekip kurduğunu söyledi.
Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’a dönmeyi reddetmesi üzerine Mahir Abdulaziz M. Mutrib, Kaşıkçı’ya uyuşturucu iğne ile öldürülmesi emrini verdi.
Türki Müşerref M. eş-Şehri, Velid Abdullah M. eş-Şehri, Fahd Şebib el-Belevi, Kaşıkçı’yı sandalyeye oturtup kendisini tuttu.
Salah Muhammed et-Tubeyki, Kaşıkçı’nın ölümünü sağlayacak 40 miligram uyuşturucu maddeyi Kaşıkçı’nın sol koluna enjekte etti. Kaşıkçı’nın ölümünün ardından elbiseleri çıkartılarak Mustafa Muhammed M. el-Medeni’ye verildi.
Kaşıkçı’nın cesedinin parçalanıp plastik torbalara konularak siyah bir aracın bagajına taşındığı ve akabinde yerli işbirlikçiye teslim edildiği bilgisi 6’ncı duruşma sırasında savcı tarafından okundu. Bununla birlikte, savcının okuduğu ifadelerde yerli işbirlikçinin kim olduğuna dair herhangi bir bilgi yer almadı.
Salah Muhammed et-Tubeyki’nin, cinayet sonrası Başkonsolosun odasındaki cinayet izlerini temizlediği, cinayette kullanılan kesici aletler ve diğer delil olabilecek unsurları cesetle birlikte plastik torbalara koyduğu belirtildi.
Suudi savcının okuduğu ifadelerde sanık Ahmet Asiri’nin Suudi Arabistan’a düşman ülke ve örgütlerin kendisini kullanmasına müsait hale gelmesi nedeniyle Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’a getirilmesi ile ilgili olarak Mansur Ebu Hüseyin’i görevlendirdiği, Mansur Osman M. Ebu Hüseyin’in talebi üzerine grubu Kraliyet Divanı eski Danışmanı Suud el Kahtani ile buluşturduğu, Suud el Kahtani’nin söz konusu buluşmada Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’a getirilmesinin öneminden bahsettiğine yer veriliyor.
Fahd Şebib el-Belevi ifadesinde, “hata sonucu ölen” Cemal Kaşıkçı’nın cesedini Mutrib’in emriyle parçaladığını da itiraf etti.
İDAM HÜKÜMLERİ HAFİFLETİLDİ
Riyad Ceza Mahkemesi’nde 23 Aralık 2019’da gerçekleştirilen duruşmada, sanıklar hakkında verilen karar açıklandı.
Buna göre sanıklar Mahir Abdulaziz M. Mutrib, Türki Müşerref M. eş-Şehri, Velid Abdullah M. eş-Şehri, Salah Muhammed et-Tubeyki, Fahd Şebib el-Belevi’ye idam cezası verildi.
Sanıklar Mansur Osman M. Ebu Hüseyin 10 yıl, Mustafa Muhammed el Medeni 7 yıl, Seyf Saad el-Kahtani de 7 yıl hapse çarptırıldı.
Sanık Ahmed Asiri, Muflih Ş. el-Muslih ve Muhammed Saad H. ez-Zehrani hakkında isnat edilen suçları işlediklerine dair yeterli delil olmaması nedeniyle sadece yurt dışına çıkış yasağı verildi.
Haklarında hapis cezası verilen 8 sanıkla ilgili 7 Eylül’de açıklanan nihai kararda bu sanıklardan 5’ine yirmişer, 1’ine 10, diğer 2’sine yedişer yıl hapis cezası verildi.
SELMAN’DAN ‘SORUMLULUK BENİM’ AÇIKLAMASI
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin, “Bu olay benim sorumluluğum altında oldu, tüm sorumluluğu üstleniyorum.” dedi.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) tarafından açıklanan 101 sayfalık raporda ise Suudi Arabistan’daki kovuşturmanın yetersizliği vurgulandı, “Suudi Arabistan, mevcut yargılamaya ara vermeli. BM tarafından yönetilen ayrı bir cezai soruşturmayla müşterek çalışmalı ve gelecekte gerçekleşecek yargılamanın yeri ve yapısı konusunda verilen kararları uygulamalı.” ifadesi yer aldı.
“Kaşıkçı, uluslararası hukuka göre Suudi Arabistan’ın sorumlu olduğu, kasten ve tasarlayarak gerçekleşen bir yargısız infazın kurbanı oldu.” denilen raporda, devlet sorumluluğuna işaret edildi.
Kaşıkçı’nın öldürülme koşullarının, Suudi Arabistan tarafından onaylanan “İşkenceye Karşı Sözleşme” hükümleri uyarınca işkence eylemi oluşturduğuna dikkat çekilen raporda, cesede halen ulaşılamamış olmasının da zorla yok etme suçunu teşkil ettiği belirtildi.
CEMAL KAŞIKÇI’NIN AİLESİNDEN ‘AF’ AÇIKLAMASI
Cemal Kaşıkçı’nın oğlu Salah Kaşıkçı, Suudi Arabistan’da birlikte yaşadığı ailesi adına Twitter hesabından mayıs ayında yaptığı açıklamada, babalarının katillerini bağışladıklarını belirtti.
Allah’ın rızasını kazanmak üzere bu kararı aldıklarını savunan Salah Kaşıkçı, açıklamasında, “Bir kötülüğün karşılığı ona denk bir davranıştır ama kim bağışlar, düzeltme yolunu tutarsa onun mükâfatını Allah verir. Hiç şüphe yok ki O, haksızlık edenleri sevmez.” mealindeki Şura süresinden bir ayete yer verdi.
Öte yandan Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a ve bazı yetkililere, cinayetten sorumlu tutulmaları için ABD’de dava açtı.
VELİAHT PRENS SELMAN VURGUSU
ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü (DNI), 2018 yılında hazırlanan ancak Donald Trump yönetiminin kamuya açıklamadığı “Kaşıkçı istihbarat değerlendirme raporunu” 26 Şubat 2021’de yayımladı.
Başta Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) olmak üzere ilgili istihbarat kurumlarının katkıda bulunduğu raporda, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesini onaylayan kişinin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman olduğu belirtildi. Raporda, “Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın, Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, Türkiye’nin İstanbul kentinde yakalanması ya da öldürülmesine yönelik operasyonu onayladığı sonucuna ulaştık.” ifadesi yer aldı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı başta olmak üzere Suud yönetimine muhalif kişileri tehdit ettikleri belirlenen 76 Suudi Arabistan vatandaşına yaptırım uyguladıklarını açıkladı.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman hakkında ise herhangi bir yaptırım kararı alınmadı. Yaptırım kararı alınmamasına ülkedeki birçok medya kuruluşu tepki gösterdi.
Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard da ABD’de yayımlanan istihbarat raporunda, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Cemal Kaşıkçı cinayetini onayladığının belirtilmesine rağmen, açıklanan yaptırım listesinde adının yer almamasının “son derece tehlikeli ve sorunlu” olduğunu bildirdi.
SUUDİ ARABİSTAN RAPORU REDDETTİ
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili ABD’nin yayınladığı raporu kesin bir dille reddettiğini açıkladı.
Cinayeti işleyenlerin soruşturulması ve adalete teslim edilmesi için gerekli tüm adımların atıldığı aktarılan açıklamada, yargının faillerle ilgili nihai kararını verdiği ve bu kararın Kaşıkçı ailesi tarafından da memnuniyetle karşılandığı ifade edildi.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Kuveyt, Bahreyn, Yemen, Umman Sultanlığı, Cibuti ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığının, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili ABD’nin yayımladığı raporu kesin bir dille reddeden tutumunu destekledi.
Suudi Arabistan Büyükelçiliğinde öldürüldükten sonra cesedi parçalanan gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili mahkemeden
Başkanlığını eski HDP’li Ayhan Bilgen’in yaptığı Türkiye’nin Sesi Partisinin (SES Parti) kuruluş dilekçesi, İçişleri Bakanlığına sunuldu.
Partinin kurucular kurulu üyelerinden eski bakanlardan Müslüm Doğan, Bakanlık binası önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye’de yeni bir siyaset zeminine ihtiyaç duyulduğunu, 6 aylık çalışmanın sonunda partiyi kurmaya karar verdiklerini söyledi.
Belirlenen parti programında, Türkiye’nin temel sorunlarına ilişkin yeni tanımlama ve çözümlemelerin yer aldığını belirten Doğan, “Kurduğumuz parti yeni bir zeminde demokrasiyi aramak, demokrasiyi geliştirmek, halkın taleplerini karşılamakla ilgili demokratik bir partidir. Hiçbir partinin ne karşısında yer alan bir siyasi tutumu söz konusudur ne de devamı niteliğindedir.” diye konuştu.
Partinin kurucular listesinde 31 isim yer aldı.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 117 sayfalık ilk iddianamede, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi eylemini gerçekleştirmek üzere görevlendirme yaparak talimat veren sanıklar Ahmet Bin Muhammed El Asırı ve Saud Al Kahtani hakkında “Tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek öldürmeye azmettirme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edildi. Eylemin tüm ayrıntılarıyla ilgili planlama ve iş bölümü yapan ve Cemal Kaşıkçı’yı boğarak öldüren 18 sanık hakkında da ağırlaştırılmış müebbet hapis istendi. 28 Eylül 2020’de ise Suudi Arabistanlı 2’si konsolosluk çalışanı 6 firari sanık hakkında ikinci bir iddianame düzenlenmişti. Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayına katılan konsolosluk çalışanı şüphelilerden muavin konsolos Sultan Yahya A. ve ateşe Yasir Halit M. ‘nin “Tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Şüpheliler Ahmet Abdulaziz M., Khalid Yahya M., Muhammed İbrahim A. ve Obaid Gazi A. hakkında ise “Suç delillerini yok etme, gizleme ve veya değiştirme” suçundan 6’şar aydan 5’er yıla kadar hapisleri istendi.
KAYNAK:VERYANSIN TV