Şebnem Korur Fincancı’nın yargılandığı davanın ilk duruşması Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Fincancı’nın tutukluluğuna devam kararı verildi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın, “basın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla 7,5 yıla kadar hapis istemiyle tutuklu olarak yargılandığı dava İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Şebnem Korur Fincancı, katıldığı bir televizyon programında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) sınır ötesindeki operasyonlarda kimyasal gaz kullanıldığı iddialarıyla ilgili değerlendirmede bulunmuştu. Bunun üzerine Fincancı hakkında, “basın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla 7,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Açılan dava, bugün İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Şebnem Korur Fincancı, duruşmaya jandarma eşliğinde getirildi. Fincancı’nın avukatları ile Milli Savunma Bakanlığı vekili de duruşmada hazır bulundu.
Fincancı, mahkeme salonuna getirildiğinde, izleyiciler tarafından alkışlandı.
Duruşmaya, CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Ali Şeker ile Sezgin Tanrıkulu, HDP milletvekilleri Züleyha Gülüm, Musa Piroğlu, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Oya Ersoy ve Dilşad Canbaz, TİP Milletvekili Ahmet Şık izleyici olarak katıldı.
Duruşmaya, İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç, İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz da geldi. Mahkemeye, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve ABD İstanbul Konsolosluğu’ndan temsilciler katıldı.
Türkiye’nin farklı illerinden tabip odalarının başkanları da Fincancı’ya destek olmak için duruşmaya katıldı.
Fincancı’dan mahkeme heyetinin hitabına tepki
Duruşma, Fincancı’nın kimlik tespitinin yapılmasıyla başladı.
Fincancı’nın avukatlarının duruşma salonunun küçüklüğüne işaret ederek salonun değiştirilmesi talebini reddeden mahkeme heyeti savunmanın üç avukatla sınırlandırıldığını söyledi. Avukatlar karara tepki gösterdi. İtirazların ardından mahkeme başkanı salona giremeyen avukatların zapta geçirilmesini kabul etti.
Şebnem Korur Fincancı duruşmada yaptığı savunmaya mahkeme heyetinin kendisine hitap biçimine itirazla başladı. Fincancı mahkeme başkanının hitabına ilişkin olarak “Bana sen diye hitap etmeniz, hakkımda hüküm kurduğunuz anlamına geliyor” dedi.
‘Ankara’dan İstanbul’a ring aracıyla kelepçeli olarak getirildim’
Fincancı Ankara’dan İstanbul’a ring aracıyla kelepçeli olarak getirildiğini belirterek bunun insan haklarına aykırı olduğunu dile getirdi.
Kendisine verilen ulusal ve uluslararası desteğe teşekkür eden Fincancı bugüne kadar adli tıp hekimi ve insan hakları savunucusu olarak yaptıklarını örnekleriyle açıklayarak savunmasını sürdürdü.
“Şebnem Hocaya Özgürlük” adlı Twitter hesabının duruşma salonundan aktardığına göre kendisine yöneltilen iddialar üzerine konuşmasına başlayan Şebnem Korur Fincancı, “Kant’ın savunduğu aklın yerine, kendi aklını ön plana geçirenlerin ancak hakikat bükücüsü olabileceğini” ifade etti.
‘Tanıya varabilmek için etkili ve bağımsız bir soruşturma gerekmekte’
Artı Gerçek’te yer alan habere göre Fincancı duruşmadaki beyanında “Propaganda iddiasıyla suçlandığım yayına ve konuşma içeriğine gelince; sorularla birlikte 7 dakikalık konuşma bir komisyon faaliyeti değil, ancak bu tür komisyonlara sekonder (ikincil) bilgi kaynağı olarak sunulan türde bir videonun insan hakları ihlalleri üzerine uzmanlaşmış bir adli tıp uzmanı olarak tarafımdan yapılan adli tıbbi değerlendirmesi. Ayırıcı tanı basamaklarını o kısa yayında aktaramayacağım için, bu değerlendirme sonucu ulaştığım ve kısaca ifade ettiğim bir ön tanıdan söz ediyoruz” dedi.
“Burada size ayırıcı tanı basamaklarını da aktarmak isterim” diyen Fincancı şu ifadeleri kullandı:
“Videoda karanlık bir ortamda bulunan kişilerden bazılarında kimi belirtiler gözleniyor. Aynı ortamda o belirti gösterenlere yardım eden ama etkilenmemiş görünenler var. Bu etkisini zamanla yitiren bir uçucu madde-gaz formu düşündürüyor. Bunu destekleyen ve toksik bir gaz formu düşündüren ikinci veri, etkilenenlerden birinin ağzında kanlı köpüklü bir sızıntı olmasıdır. Bu da kanlı köpük dolayısıyla akciğer etkilenmesini, solunum yoluyla alınmış toksik bir gazı destekliyor. Ayrıca bu kişide istemsiz kasılma benzeri hareketler sinir sistemi tutulumunu düşündürüyor. Etkilenen diğer kişide de öforiyi işaret eden belirtiler gözleniyor. Aynı ortamda bulunanlarda, farklı etkilenmeler o ortamda kalma, maruziyet süresi ve yoğunluğu ile ilişkili olabilir. Özellikle uçucu ve havayla yer değiştirme özelliği olan toksik gazların bazılarında ortaya çıkabilen bu tür belirtiler zarara yol açan bir etken varlığı için tıbbi olarak olasılıklar dengesi oluştuduğunda (%51- yeterli delil) bu makul sonuç ışığında yapılması gereken de; o etkenin türü, oraya hangi yolla ulaştığı ve ulaştıran sorumluların saptanması için etkili bir soruşturma ve tıbbi belgelemedir.
Savcının eşanlamlı iki sözcüğü peşpeşe kullanıp ‘teşhis/tanı koyduktan sonra ileri tetkik’ isteyemeyeceğim sonucuna varmış olması da bu bilgi eksikliğinin bir tezahürüdür. Videodaki belirtiler üzerine yaptığım ‘belli ki bir toksik/zehirli gaz kullanılmış durumda’ makul sonucuna ulaştığım tıbbi değerlendirme, bir ‘ön tanı’dır. Çünkü olay yerinde yapılacak inceleme, alınacak örneklerden yapılacak laboratuvar tetkikleri ve cenazelerin Minnesota Protokolü ışığında gerçekleştirilecek otopsileri ile etkili bir belgeleme ve olay yerinin iddia edilen olayla ilişkisi, bir kimyasal etken saptandığı koşulda bunun yasak silah olup olmadığı saptanabilir, dolayısıyla etkili bir soruşturma klavuzlarda da belirtildiği şekilde bağımsız uzmanlar tarafından araştırılmadan, ‘tanı’ bileşenleri olarak bu zararlı (sağlık üzerinde olumsuz etkileri görülen) etkenin türü, hangi yolla kim veya kimler tarafından bu olay yerine ulaştığı yani sorumluların saptanması olanaklı değildir. O nedenle yayında belirttiğim tıbbi görüş bir ön tanıdır. Tanıya erişebilmek için de etkili ve bağımsız bir soruşturma ve belgeleme gerekmektedir.”
MSB avukatlarının davaya katılım talebi reddedildi
Milli Savunma Bakanlığı avukatlarının davaya katılma talebi reddedildi, heyet salon dışına çıkarıldı.
Duruşmada avukatların savunmalarına geçildi.
Avukatlar dosyanın çok özensiz hazırlandığı, iktidar bloğunun TTB başkanı ile ilgili eş zamanlı olarak yargıyı harekete geçirdiği, nefret söyleminin devam ettiği ve dosya oluşturulmadan yargılama kararının verildiğini ifade etti. Avukatların savunmalarında yıllarını insan hakları mücadelesine veren bir bilim insanının, herhangi bir haber kanalına verdiği açıklamanın sadece halkın haber alma hakkı kapsamında değerlendirilebileceği belirtildi.
Avukat Gulan Çağın Kaleli “Savcı 7 dakikalık programdan sadece 5 kelimeyi iddianameye koymuş. Adil yargılanmadan bahsetmek mümkün değil. Objektif olmayan, özensiz bir soruşturma yürüten, hukuki hiçbir gerekliği yerine getirmeyen bir savcının hazırladığı iddianameyle yargılama yapıyorsunuz” dedi.
Savcı tutukluluğun devamını istedi
Savunmaların tamamlamasının ardından savcı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı.
Fincancı’nın üzerine atılı suçlama uyarınca 1,5 yıldan 7,5 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını cezalandırılmasını isteyen savcı, tutukluluk halinin de devamını talep etti.
Duruşmaya 1 saat ara verildi.
Fincancı’nın tutukluluğuna devam kararı
Aranın ardından duruşmaya mütalaaya karşı beyanların alınmasıyla devam edildi.
Mahkeme heyeti Fincancı’nın tutukluluğunun devamına karar verdi, duruşma 29 Aralık’a ertelendi. Fincancı Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürülecek.
27 Ekim’de tutuklanmıştı
Prof. Dr. Fincancı, yaptığı açıklamadan sonra 26 Ekim günü İstanbul’da gözaltına alınmış ve Ankara’ya götürülmüştü. Fincancı, 27 Ekim’de nöbetçi sulh ceza hakimliği tarafından tutuklanmıştı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, “Paylaşımın ulusal ve uluslararası düzeyde ulaştığı kitle, ne zaman, nerede, ne şekilde, kim tarafından çekildiği, nasıl kamuoyuna ulaştırıldığı, kaynağı belirsiz ve canlı bağlantıda gösterilmeyen sözde bir video görüntüsü üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapmış olduğu meşru müdafaa kapsamındaki legal faaliyetler ile PKK silahlı terör örgütünün illegal faaliyetleri bağdaştırılmak suretiyle PKK silahlı terör örgütünün illegal faaliyetlerinin propagandası yapılmıştır” ifadelerine yer verilmişti. İddianamede, Fincancı’nın “basın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla 1,5 yıldan 7,5 yıla kadar hapsi talep edilmişti.
Hazırlanan iddianame, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiş, ancak mahkeme “yetkisizlik” kararıyla iddianameyi İstanbul’a göndermişti. İddianame, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmişti. (ANKA)